Tunç Soyer’e teşekkürlerimle...

Şenol Kaluç

Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile ekonomik krizlerin yaşandığı süreçlerde ciddi sosyal patlamaların yaşanması her zaman ihtimal dahilindedir. Bu nedenle bu tür patlamaları engellemek devletin öncelikli görevleri arasındadır. Bunu becerirseniz rahat ve huzurlu olursunuz, beceremezseniz de sıkıntılar yaşarsınız…

Bize gelince, işler çok karışık. Biz kendimizi de geçmişteki büyüklerimizi de iyi hatırlama konusunda çok müşfikiz. Örneğin Türkiye’de yaşayan ortalama bir Türk hangi siyasi kanada yakın olursa olsun geçmiş tarihimizde hemen hiçbir lekenin olmadığına samimi bir şekilde inanır, varsa bir kötülük onu da zaten biz değil içimizdeki birtakım hainler yapmıştır. O hainler de zaten içimize sızmış başka milletlerin Truva Atlarıdır. Yoksa ne Maraş’ta ne Çorum’da ne de başka yerde çoluk çocuk öldüren, Madımak’ta insan yakan, yakılmasına vesile olanların hiç birisi bizden değildir. Hatta bunlar Maraşlı, Çorumlu, Sivaslı da değildir. Hepsi dışardan gelmiş provokatörlerdir.

Bunları neden mi yazıyorum; son günlerde mültecilere karşı yükselen nefret söyleminin nerelere varabileceği konusunda yetkili yetkisiz herkesi uyarmak istemememden dolayı.

Maalesef mülteciler konusunda sağlıklı düşünme ortamını uzun bir süredir kaybetmiş durumdayız. Mültecilerle ilgili hemen her adi suç gerçek-yalan denmeden bir anda gündemin en tepelerine çıkmakta ve hızla köpürtülerek ciddi bir tepki doğurulmakta. Düşünsenize Çarşı Tribünlerinin içinden bazıları bir anda “Hepimiz Eto’yuz”dan “Mülteci istemiyoruz”a transfer oldular.

Bu duygusal kırılmanın bir günde olması mümkün değil. Maalesef sürecin doğru işlememesi bizi bu noktaya getirdi. Üç güne bitecek diye düşünülen savaş 11. Yılına girdi ve çıkabilecek sosyal problemlere karşı da doğru düzgün bir önlem alınmadı. Entegrasyon süreçleri doğru işletilemedi. Pek çok şeyi kendi haline bıraktık. O kadar ki pek çok şehrimizde mülteciler birer köle gibi görüldü. Pek çok işletme bu insanları adeta karın tokluğuna vahşice çalıştırdı ve hala da çalıştırıyor.

Düşünsenize Ankara Siteler esnafı olaylar nedeniyle iş yapamamaktan şikayetçi, neden? Çünkü Suriyeli işçiler korkudan işe gidemiyor.

***

Son birkaç yıldır bir yanda ekonomik kriz bir yanda salgın ciddi bir şekilde toplumun sinir uçlarını etkilemiş durumda. Türkiye’de insanların alım gücü birileri kabul etmese de ciddi şekilde düştü. İnsanların ceplerinde akıllı telefonları, kapılarında arabalarının olmasının bugün için bir zenginlik göstergesi olmadığını anlayamayacak derecede siyasallaşmış bir kesim var. Bu tiplerin vatandaşın geneline nankör muamelesi yapması da toplumdaki gerginliği arttırmakta. Ve maalesef bu öfke, bezginlik ve yılgınlık ortamında pek çok insan içlerinde biriktirdikleri öfkeyi en kolay hedef olan mültecilere boşaltmakta.

Ve bu kitlenin başını çeken sağ/sol ırkçıların bu kadar rahat at koşturmasında iktidarın suskunluğu kadar muhalefetin başat aktörlerinin birbirlerini kırmama adına suskunlukları da büyük etken. Bir de buna devlet adına güvenliğimizden sorumlu kurum ve yetkililerin sanki bu konular yetki alanlarında değilmiş gibi davranmalarını da eklemek gerekiyor.

Altındağ’da yaşananlar bana direkt TV’den yayınlanan ilk canlı katliam olan Madımak katliamını hatırlattı. Kışkırtılmış kitlelerin neler yapabileceğini bu ülkede defalarca gördük.

Toplumsal olayların sıcaklığı ve verdiği heyecan ile pek çok insanın bu süreçlere bilinçsizce dahil olmaları da bir tesadüf değildir. Çünkü kitlesel hareketlerde aklın yerini heyecan alırken, mantık da devre dışı kalır. Bugün mültecilere karşı yönelen öfkenin yarın kimlere yöneleceğini tahmin etmek çok da zor olmasa gerek!..

***

Altındağ’da yaşanan olayların sabahında tüm siyasilerin o evleri taşlanan mültecilerin yanı başında olmalarını bir insan olarak beklerdim ama onlar sadece uzaktan oy kaygısı ile etliye sütlüye dokunmayan laflar etmekle yetindiler.

Bu nedenle İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e mülteciler konusundaki net tavrı nedeniyle bir taraftan teşekkür ederken bir taraftan da utandığımı belirtmek istiyorum. Sayın Soyer herhangi bir insan evladının söylemesi gerekeni söylemişken tebrik etme ihtiyacı duymam gerçekten çok üzücü. Yolda bulduğu parayı karakola teslim eden insanların haber değeri taşıdığı bir ülkeye dönüşmemiz ahlaken nasıl bir çürümeye uğradığımızın bir göstergesi.

Sayın büyüğümüz Hayrettin Karaman hocamız da sanırım son yazısında buna dikkat çekiyor olsa gerek!..

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.