Bu yol yol değil!..

Taha Akyol

Cumhurbaşkanı Erdoğan yine yatırımcılara çağrı yaptı, ülkemizde “mevzuatın”, vergi muafiyetlerinin ve coğrafi konumun yatırımlar için “oldukça cazip” imkanlar yarattığını söyledi.

Doğru… Ama Erdoğan’ın değinmediği fevkalade önemli başka hususlar var: Merkez Bankamız bağımsız mı? Sistemde denetim ve denge var mı? Kurumlar ne durumda?..

AB’nin raporlarına göre bu hususlarda hiç iyi durumda değiliz. Avrupa’nın en yüksek hukuk kurumu olan Venedik Komisyonu’nun raporları hiç de iç açıcı değil.

Ve, ilk on yılda ülkemize yoğun dış yatırım gelirken, son yıllarda bu yüzden, bırakın yatırım gelmesini, dışarıya sermaye göçü veriyoruz, ekmeğimiz küçülüyor...

Bu yol, yol değil… Peki, ne yapmalı?

UYARI-ELEŞTİRİ NEYE YARAR?

TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı sanayici Tuncay Özilhan, iki gün önceki konuşmasında şöyle diyor:

“(Büyüme için) en önemli adımlar piyasa ekonomisinin, kurum ve kurallarını güçlendirmek ve başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığını tartışma dışı bırakacak biçimde tesis etmektir…”

Bunun anlamı, kuralların ve kurumların siyasi oy hesaplarına boyun eğmeyecek kadar güçlü olmasıdır. CB sistemi ise kurumların bağımsızlığını kaldırdı; bütün kurumlar iktidar partisi lideri olan Cumhurbaşkanı’nın emrinde…

İşte dünkü zoraki faiz indirimi konusunda Bloomberg’in haber başlığı:

Erdoğan’ın merkez bankası yine lira pahasına faiz indirimi yaptı.”

Ekonomideki hazin durumumuz ortada…

Elbette TÜSİAD’ın her dediği doğru değildir. Siyasi görüşlerine karşı da olabilirsiniz ama iktisadi görüşlerini ciddiye almak gerekir. Yedi yıl önce TUSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, hukukun üstünlüğüne riayet edilmeyen, yargısı tartışılan bir ülkeye yabancı sermaye gelmeyeceği uyarısında bulunmuştu. Başbakan Erdoğan ise “kendi ülkesini kötülemek ihanettir” diye ağır bir suçlamayla tepki göstermişti. (28 Ocak 2014)

Erdoğan bu eleştiriyi “ihanet” suçlamasıyla susturmak yerine ciddiye alsaydı, hukuku üstün, kurumları etkin tutsaydı Türk parası pul olmazdı bugün.

KİŞİ BAŞINA 30 BİN DOLAR

Devamlı gelişmekte olan tarih ve iktisat bilimleri “kurumlar”ın belirleyici önemini gösteriyor. TÜSİAD’ın iki gün önce açıklanan “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” raporunda da ekonominin geleceğine şu üç açıdan bakılıyor: İnsani gelişme, bilim ve teknoloji, kurallar ve kurumlar…

Uzmanların bulgularına göre, Türkiye bugünkü politikalarla devam ederse, yirmi yıl sonra kişi başına gelirimiz sadece 14.000 dolara çıkmış olacak, vahim… Ama insani gelişme, bilim ve teknoloji, kurallar ve kurumlar esas alınırsa yirmi yıl sonra kişi başına milli gelirimiz 30.000 bir dolara çıkacak! (s.19)

Doğru mu? Doğru… Çünkü Güney Kore böyle 35 bin dolar seviyesine çıktı…

Yine doğru çünkü iktidarın 2011’de açıkladığı “2023 Hedefleri”nin yarısına bile ulaşamayacak olmamızın sebebi, insani gelişme, bilim ve teknoloji, kurumları ve kurallar yerine “idare-i şahsiye” kurmasıdır.

Tabii diğer bir faktör, “yedi düvel” hamasetiyle herkesle kavga ederek yalnızlaşmaktır.

Dış politikamız bugün o durumdadır ki, Yunanistan ittifaklar ağı ile Türkiye’yi sıkıştırıyor. Diplomat Ömer Önhon’un T24’teki yazısını mutlaka okuyun.

Rasyonel diplomasi ile ittifak ve ilişkilerimizi güçlendirerek dünyaya ‘istikrarlı Türkiye’yi göstermek zorundayız.

SAMİ KOHEN’İ SAYGIYLA ANIYORUM

Merhum Sami Kohen ağabeyimizi, dış politikada sağduyu rehberine en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde kaybettik. Kendisini derin bir saygıyla anıyorum, eşi Mirka Hanımefendi’nin ve tüm ailesinin acısını paylaşıyorum.

Karar Tv’deki canlı yayınımdan dolayı cenazesine katılamadım

Milliyet’e yaptığım açıklamayı buraya alıyorum: “Sami Bey, Türkiye’de yaşayan tüm nesillerin diplomasi gazeteciliği hocasıdır. Milliyet gazetesinde çalıştığımız sırada kendisinden çok şeyler öğrendim. Engin diplomasi kültürü ve yabancı dil bilgisi yanında, siyasi tarafsızlığı ve gazeteci dürüstlüğü ile hepimizin hem hocası hem örneği olmuştur. Türkiye’de uluslararası ilişkileri ajanslardan takip etmenin ötesinde, olayları yerine giderek takip etme gazeteciliği Lozan döneminde başlamışsa da bunun eksiksiz bir gazetecilik faaliyeti haline gelmesi merhum Sami Ağabeyimiz tarafından gerçekleştirilmiştir. İnanıyorum ki, Türkiye’nin 70 yıllık diplomasi tarihini araştıracak olanlar Sami Kohen’in haberlerine, mülakat ve yazılarına başvuracaklardır. Büyük bir kayıptır. Kendisini derin bir hürmetle anıyorum.”

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (189)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.