Dış güçler

Taha Akyol

Moody’s adlı yabancı derecelendirme kuruluşu Türkiye’ye musallat oldu!

On gün önce Türkiye’nin derecesini “yatırım yapılabilir” seviyesinin beş kademe altına düşürmüştü! (12 Eylül)

Bu tarihimizin en kötü kredi notuydu. Zaten yatırım sermayesi gelmiyordu, bu rapor daha da olumsuz etkileyecek.

Bu yetmiyormuş gibi dün de Türkiye ekonomisinde “sert devalüasyon” riski olduğunu söyleyen bir açıklama daha yayınladı.

Moody’s, Fitch’s, S&P gibi kuruluşlara biz inanmasak bile, uluslararası ekonomik çevreler ciddiye alıyor. Bizde sermayeyi ve krediyi onlardan istiyoruz zaten!

DIŞ TETİKÇİLER

Böyle durumlarda “propaganda”nın ötesinde inandırıcı teknik açıklamalarla, reform programlarıyla cevap vermek gerekir.

İktidarın açıklamaları ise “dış güçler” söylemi niteliğinde…

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ne yaparsanız yapın sizin bu puanlamalarınızın kıymet-i harbiyesi yok… Şu anda Türkiye ekonomisi pik yapıyor’” dedi.

İktidar cenahından Nurettin Canikli’ye göre Moody’s “tetikçilik” yapıyordu. “Salgın sürecinde en az üretim kaybı ve istihdam kaybı yaşayan ekonomilerden birisi Türkiye”dir. Dahası, Türkiye “4 adet savaş gemisi ihraç edebilen, insansız hava aracı teknolojisinde adını en iyiler arasına yazdıran… 2023 yılından itibaren milyarlarca dolarlık kaynak girişi sağlayacak doğalgaz keşiflerini üreten” bir ekonomidir, böyle bir ekonomi hakkında böyle raporlar yazılabilir mi?

Fakat Moody’s Canikli’nin saydığı gelişmeler olmadığı için değil, para politikalarındaki ağır sorunlar yüzünden olumsuz derecelendirme yapmıştı; asıl onlara cevap vermek gerekirdi.

GERÇEK TAM TERSİ

Moody’s raporunda üç olumsuz etken zikrediliyordu: Jeopolitik riskler, ödemeler dengesindeki bozukluk ve kredi profiline yönelik riskler.

Jeopolitik riskler konusunda dün Erdoğan, Merkel ve Michel arasında yapılan video konferansta “Türkiye ile Yunanistan görüşmeye hazır” mutabakatının çıkması olumlu bir gelişmedir. Deniz sorunları çatışmaya dönüşmeden uzun sürecek bir müzakere dönemine giriyor.

Suriye ve terör riskleri ayrı konu.

Fakat Türkiye’nin “ödemeler dengesi” ve “borçlar” sorunlarının ciddi olmadığı söylenebilir mi?

Hatta bütün sorun, Türkiye’nin yüksek katma değerli sanayi üretimi yapamadığı için ihracatını yeterince artıramamasından kaynaklanan döviz açığıdır!

Çünkü kaynaklar kısa sürede oy getirebilecek inşaat ve tüketime sarf edildi. Bunu iktidarın hazırladığı 11. Kalkınma Planı da yazıyor.

İktidarın “faizi indirirsen enflasyon düşer, üretim artar” şeklindeki politikası, bilimsel gerçeğin tam tersiydi. İşte faiz emirle indirildi, tasarruf sahipleri bankalardaki paralarını dövize çeviriyor!

İthalatımız hâlâ ihracatımızdan fazla artıyor, makas büyüyor.

KURUMLARIN DEĞERİ

Dahası, Merkez Bankası “laf dinler” hale getirildi. Doları 7 TL’nin altında tutmak için Merkez Bankası’nın rezervleri harcandı. Ali Babacan “100 milyar doları adeta kibrit çakıp yaktılar” diyor.

Döviz açığı böyle büyürken Moody’s “devalüasyon” uyarısı yapıyor.

Gelecek Partisi’nden iktisatçı İbrahim Turhan, dünkü dijital Pencere gazetesindeki yazısında, Türkiye’de Merkez Bankası’nın bağımsızlığı kayboldukça iktidarların banka kaynaklarını kullanarak enflasyonu tırmandırdığını yazıyordu. Merkez Bankası bağımsız davranıp siyasi iktidara “hayır” diyebildiği zaman para politikası disipline oluyor, enflasyon dizginleniyor.

Merkez Bankası ile birlikte bütün Düzenleme ve Denetleme kurullarının araçsal bağımsızlığını ve tabii yargının aslî bağımsızlığını düşünün…

Buralardaki bozulmalarla ekonomideki bozulmanın ilişkisi açık değil mi?

REFORM DÜŞÜNCESİ?

İçeride kurumsal yapıları “laf dinler” hale getirmek çözüm değilmiş, diye düşünecek miyiz artık?

Böyle düşünmeden inandırıcı bir reform programı ortaya konulabilir mi?

Bakın, ülkenin acil sanayi programına ihtiyacı var, iktidarın önceliği Kanal İstanbul.

Sorun ‘dış güçler’ değil, kendi yanlışlarımız diye düşünecek miyiz?

Bütün iktisatçılar ve derecelendirme kuruluşları “negatif faiz tehlikelidir” diyorlardı, acı tecrübeyle göndük ki doğruymuş.

Yapısal reformlar, güçlü kurumlar ve modern rasyonel iktisat politikaları… Yani hukuk devleti ve kurallı piyasa ekonomisi.

Dış güçlere karış güçlü olmanın da içeride ekmeğimizi büyütmenin de başka yolu yok.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (56)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.