Erdoğan ve Babacan

Taha Akyol

Cumhurbaşkanı ve Ak Parti lideri Erdoğan’la DEVA Partisi lideri Ali Babacan arasında nihayet çatışma başladı. Karşılıklı açıklamalarını medyada izlemişsinizdir.

Hangisi haklı?

Hangisi gönlünüzdeyse peşinen o haklı, öbürü haksızdır; araştırmaya, incelemeye gerek yok!

Ben buna itiraz ediyorum. Bir tür ‘siyasi kabile’ aidiyetiyle davranmaktır bu.

Halbuki karmaşık gerçekler zihnimizin dışındadır, araştırarak ve bilhassa veriler üzerinde analitik düşünerek bir kanaate varmalıyız.

KURULUŞTAKİ AK PARTİ

AK Parti bir ekip partisi olarak kurulmuştu. Erdoğan’ın o dönemde lider tahakkümünü eleştiren sözleri vardır. Parti tüzüğündeki “üç dönem” sınırlaması da zamanla lider tahakkümü ve oligarşi oluşmasını önlemek için konulmuştu.

O dönemde Erdoğan tek karar verici değildi. Bakanların inisiyatifi vardı; sistem de parlamenter sistemdi. Başbakan Erdoğan devraldığı Kemal Derviş reformları, IMF programı ve AB süreci doğrultusunda genel politikayı yürütüyordu. Ali Babacan da geniş bir inisiyatifle ekonomiyi yönetiyordu.

Ecevit döneminden kalan Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti’yi Başbakan Erdoğan görevden almak istediğinde, Babacan o zamanki sistemde, kararnameyi imzalamayacağını söyleyerek bunu durdurabiliyordu.

Büyük sermaye girişleriyle Ak Parti’nin ilk on yılında kişi başına gelirimizin 3 bin dolardan 12 bin dolara çıkması böyle başarılmıştı.

Bu doğrultunun ve bu âhegin bozulması bizi 8 bin dolara düşürecekti…

KAVGA NASIL BAŞLADI?

Ekonomideki başarı dikkat çekiciydi. Davos’ta Financial Times’ın baş ekonomi yorumcusu Martin Wolf, Babacan’a söz verirken onun başarısını övüyordu. (29 Ocak 2012)

Ruchir Sharma, “Rise and Fall of Nations” adlı kitabında başarılı ekonomi yönetimi konusunu anlatırken Putin’in ekonomi danışmanlarını ve Erdoğan hükümetinde Ekonomi Bakanı Ali Babacan’ı örnek veriyordu. (s. 67)

Dönüm noktası 2011 yılıdır: Seçim zaferi Erdoğan’da özgüven patlaması yaratmış, Arap Baharı da Avrupa Birliği’ne karşı alternatif gibi düşüncelere yol açmıştı…

Babacan’ın Erdoğan’la tartışmaları 2013’den itibaren ortaya çıktı. Babacan şöyle konuşmalar yapıyordu:

Kuralların olmadığı yerde adaletsizlikler vardır, haksız kazanç vardır… Türkiye’nin şeffaflıkta eksiklikleri var. Hele hele güven dediğimizde hukuki güvenlik en önemli meselelerimizden biridir.” (7 Mart 2014)

Babacan’a göre “bizim tek çaremiz daha iyi işleyen bir demokrasi, tek çaremiz temel hak ve özgürlükler konusunda en ileri standartlara ulaşabilmek, tek çaremiz hukukun üstünlüğünü Türkiye’de en iyi şekilde uygulamak”tı. (22 Nisan 2014)

Ali Babacan, inşaat sektörüne fazla kaynak aktığını, asıl sanayii desteklemek gerektiğini söylüyordu. (12 Eylül 2014)

Erdoğan “inşaatı hafife almaya tahammülümüz yok” diye tepki gösteriyordu. (21 Aralık 2014)

Erdoğan’ın ağır sözlerle Merkez Bankası’na “faizleri indir” baskılarına karşı Babacan’ın ve Mehmet Şimşek’in Merkez Bankası’nın bağımsızlığını savunan beyanları uzun bir liste oluşturur.

Ağustos 2015’te Babacan görevden uzaklaştırıldı…

ANALİTİK DÜŞÜNMEK

Kişilere sempati ya da antipatimiz ne olursa olsun, Erdoğan’ın ve Babacan’ın şahsında iki farklı yönetim ve iki farklı ekonomi anlayışı açıkça görülüyor.

Aynı fark ya da ihtilaf, Mehmet Şimşek’le Erdoğan arasında da yaşandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Başbakan Ahmet Davutoğlu arasındaki farklar, genel politikayı da kapsadığı için, iki farklı çizgiyi büsbütün netleştirdi: Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, AB ile ilişkilerin geliştirilmesi, yolsuzlukla mücadelenin kanunlaştırılması gibi konular…

Davutoğlu’nun hükümet programlarıyla, yerine gelen Binali Yıldırım’ın hükümet programındaki farklarda da bu ayrı çizgileri görmek mümkün.

Ak Parti’nin başarılı ilk on yılıyla, bugünkü krize sürüklenen ikinci on yılı arasındaki farklar da aynı niteliktedir.

Kişilere bağlılık veya karşıtlık gözüyle baktığımızda, politikaların doğru mu yanlış olduğu konusunda objektif bir kanaate varmak ve denetim yapmak mümkün olmuyor; bütün siyasi tarihimizde bu sorun görülür.

Eğer bu vatan coğrafyasında Almanya, Japonya, Güney Kore gibi gelişmiş ülke olmak istiyorsak analitik düşüncenin, hukukun, denetim ve dengenin, fikir ve ifade hürriyetinin ideolojilerimizden ve partimizden üstün değerler olduğunu artık idrak etmeliyiz.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (148)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.