Erdoğan’ın tarih söylemi

Taha Akyol

Tarihe bakışta muhafazakarların, liberallerin, milliyetçilerin, inkılapçıların, Marksistlerin farklı önceliklere sahip olması, farklı yorumlar yapması normaldir.

Fransız ihtilalini muhafazakar Pierre Gaxotte ile devrimci Albert Mathiez’den okuduğunuzda büyük fark görülür. Olayları tahrif etmezler, fark yorumlarındadır. Mathiez’in kitabını dilimize Atatürk’ün İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın çevirmiş olması ‘eşyanın tabiatı’na uygundu.

Zamanla “revizyonist tarihçiler”in araştırmalarıyla Fransız ihtilali tarihçiliği zenginleşti, devrim - karşıdevrim klişesi aşıldı.

Biz ise Cumhuriyet tarihimize bakışta bu seviyeye ve bu zenginliğe ulaşamadık. Hâlâ kavga ediyoruz; Ulu Önder ya da Ulu Hakan… Onuncu Yıl veya Mehter marşı…

SİYASETİN TARİHE MÜDAHALESİ

Yakın tarih konusunda Tarık Zafer, Zafer Toprak, Mete Tunçay, Şükrü Hanioğlu, Ahmet Demirel gibi tarihçilerimiz yetişmiştir. Osmanlı tarihi konusunda Halil İnalcık, Ömer Lütfi Barkan, Mehmet Genç, Ahmet Yaşar Ocak, İlber Ortaylı, Cemal Kafadar, Feridun Emecen gibi tarihçilerimiz var.

Tarihi tarihçilerden öğrenmeye başlamıştık…

Fakat siyaset müdahale etti: 28 Şubat’ın “topyekun savaş” zihniyeti ve karşıt olarak Erdoğan’ın 2010’larda başlattığı ideolojik söylem… Erdoğan, CHP’nin Esat’la görüşmesini eleştirirken şöyle diyordu mesela:

“Kendileri her zaman, tarihleri boyunca zalimlerin yanında yer aldılar. Bu ana muhalefet, Hitler’in, Mussolini'nin, Stalin’in yanında yer aldı. Her zaman halkına zulmedenlerin yanında yer aldılar.” (25 Aralık 2012)

Halbuki o ilişkiler diplomatik olduğu gibi, Atatürk Mussolini’ye karşı Balkan Paktı’nı, Doğu Akdeniz’de Sadabat Paktı’nı kurmuş, İnönü Hitler ve Stalin’e karşı 1939 antlaşmasını imzalayarak ilerideki NATO üyeliğinin yolunu açmıştı.

Rejimlerin otoriterliğini demokratik kavramlarla eleştirmek başkadır, bugünün siyaseti için tarihi ‘kullanmak’ başka.

MALAZGİRT’İ UNUTTURMAK

Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk on yılında uzak durduğu ideolojik söylemi, son on yılda gittikçe koyulaştırdı. Bir yandan artan güç duygusu, diğer yandan ağırlaşan sorunlar karşısında tabanı tutma kaygısı ideolojik söylemi büsbütün ağırlaştırdı: Hainler, düşmanlar karşısında “tıpkı Sultan Alparslan gibi tıpkı Osmangazi’nin, tıpkı Fatih’in, Yavuz’un, Sultan Süleyman’ın yaptığı gibi bugün de er meydanında her türlü mücadeleyi veren” bir iktidar imajı anlatıyor.

Sayın Erdoğan’ın bu sözlerini, son Malazgirt konuşmasından aldım. Aynı konuşmasında “Ülkemizde bir dönem milli her hasretimiz gibi Malazgirt’in de unutturulmaya çalışıldığı günler yaşanmıştır. Malazgirt’i unutturmayacağız” diyordu..

Hayır, Türkiye’de “Malazgirt’i unutturmaya çalışanlar” hiç olmadı ama hepimiz Malazgirt’in vatan kurucu işlevini çok geç öğrendik.

Abdülhamit zamanında Şemseddin Sami Bey’in yayınladığı “Kamus’ül Âlâm” adlı ansiklopedinin Malazgirt maddesinde sadece Malazgirt ilçesi anlatılır. “Alb Arslan” maddesinde askeri zafer anlatılır, Anadolu’nun Türkleşmesine yol açtığından bahsedilmez, çünkü bilinmiyordu.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE TARİHÇİLİK

Atatürk, “Türk milleti” kavramına laik bir derinlik vermek duygusuyla, tarihten ziyade antropolojiye, hatta tarih-öncesine yöneldi. Tarih ilminin bizde derinleşmemiş olması, o yıllarda bunu kolaylaştırdı. “Güneş Dil Teorisi” gibi bilimle ilgisiz kurgular savunuldu…

Fakat Atatürk’ün emriyle kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde yine Atatürk’ün emriyle “Ortaçağ Türk-İslam Tarihi” kürsüsünün kurulması ve başına Fuat Köprülü’nün getirilmesi, tarihe yönelişin kapısını açtı. Bizde Selçuklu araştırmalarının en büyük tarihçisi olan merhum Prof. Osman Turan hocamız burada yetişti

İsmet Paşa’nın 28 Temmuz 1942’de, Selçuklu tarihinin öncü hocası merhum Mükrimin Halil Yinanç’ı çağırıp Selçuklu Tarihi yazmasını istemesiyle araştırmalar hızlandı.

Malazgirt’in ‘vatan kurucu’ vasfını, bu çalışmalarla Cumhuriyet dönemi tarihçiliği tespit etmiş ve kutlanmaya başlamıştır. Hiç kimse unutturmaya kalkmamıştır.

Keşke Erdoğan, miting konuşmalarının ötesine geçip, yirmi yıllık iktidarında uluslararası bir Malazgirt sempozyumu düzenleyip dünyanın en saygın uzman tarihçilerini davet ederek elimize çok boyutlu ilmî bir Malazgirt külliyatı bıraksaydı.

Tarih kültürüne ve şuuruna hizmet ilmi araştırmalarla olur, değil mi?

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (128)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.