Ey Danıştay

Taha Akyol

Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi’ne ‘hayat verdi’. Meclis’in kanunla onayladığı bir uluslararası antlaşmanın tek imzalı bir “Cumhurbaşkanı kararı” ile yürürlükten kaldırılmasını uygun buldu!

Ankara Barosu Cumhurbaşkanın bu kararının iptali için dava açmıştı. Danıştay 2 muhalif üyeye karşı üç oyla reddetmek suretiyle, Meclis’in kanun çıkararak onayladığı uluslararası antlaşmaların Cumhurbaşkanı kararı ile “Türkiye bakımından feshedilebileceği” şeklinde bir içtihat icat etti.

Bir üye daha anayasaya aykırı bulsaydı, Cumhurbaşkanının bu kararı iptal edilecek, İstanbul Sözleşmesi hayata dönecekti.

Hukukta böyle bir tek oy’un belirleyici olması normaldir, sorun yaratmaz. Fakat öteden beri yargıyı “bizden” üyeler atayarak etkimiz altına almak gibi bir sorunumuz olduğu için Danıştay’ın kararı yoğun tartışmalara yol açtı.

SİYASAL YARGI!

Tek Parti devri bir kenara, 27 Mayıs darbesi, yargıda ‘beğenmediği’ isimleri tasfiye ederek, yerlerine “devrimci” üyeler koyarak yargıya ilk “siyasallaşma” zehrini enjekte etti. Yargıtay üyesi merhum Vedat Ardahan, kendisi de 27 Mayıs yanlısı olduğu halde, darbenin yargıdaki tasarruflarına karşı bir broşür yayınlayarak yargı bağımsızlığını ve hakim teminatını savunmuştu. Merhum Vedat Ardahan’ı derin bir saygıyla, rahmetle anıyorum.

27 Mayıs’ın yargıyı siyasallaştırmasıyladır ki, merhum Bülent Ecevit, 1971’de yayınladığı “Atatürk ve Devrimcilik” adlı kitabında “yargı organları geniş ölçüde devrimci, ilerici unsurların elindedir” diyerek bu gerçeğini ifade etmiştir. (sf.106)

Elli yıl sonra ise Türkiye’de başka yönde bir yargımız var… Önce FETÖ kendi yargısını örgütledi… Sonra bugünkü iktidar, üst üste çıkardığı dört kanunla Yargıtay ve Danıştay kadrolarını azaltarak, ardından yeni üyelerle çoğaltarak yargıyı kendi doğrultusunda yeniden yapılandırdı. Prof. Kemal Gözler, çıkarılan bu dört kanunla nasıl bir yargı yapılanması yapıldığını ayrıntılı olarak yazmıştır. Prof. Gözler’in “Türk Anayasa Hukuku” adlı anıtsal eserini önemle tavsiye ederim. (Türk Anayasa Hukuku, 2018, s. 992-996)

Ülkemizde siyaset kavgaları çok haşin geçiyorsa, bunun bir sebebi, yargının tarafsız olamayışı, siyasi güce göre el değiştirmesidir.

Diyorum ya, ‘yok birbirimizden farkımız’!

HUKUK NE DİYOR?

İstanbul Sözleşmesi hakkında Danıştay’ın verdiği kararı, peşinen bu soruna bağlamak istemiyorum ancak eleştirilerle bu dile getirildi. Siyasi eleştirilerden bağımsız olarak, sırf hukuki açıdan baktığımızda:

• Danıştay üyeliği de yapmış olan saygın hukukçularımızdan Prof. Ali Ulusoy, uzun eleştirisinde şöyle diyor:

“Danıştay 10. Daire kararı, hem esas yönünden değerlendirme gerekçesinin idare hukuku teorisi açısından vahameti, hem de usulde paralellik ilkesini açıkça göz ardı etmesi yönlerinden bence ciddi biçimde sorunlu.” (T24, 20 Temmuz)

• Seçkin ceza hukuku profesörü İzzet Özgenç’in tiviti:

“Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olan bir yetkinin Cumhurbaşkanı tarafından kullanılmasıyla ortaya çıkan yetki gaspını görmezlikten gelen Danıştay Dairesinin beş üyesinden üçünün kararıyla, sadece yürütmeye Hukuk dışına çıkma konusunda cesaret verilmiştir.”

Görüyorsunuz vahameti!.. Danıştay kararı, yürütme erkine yani iktidara nasıl aşırı geniş bir tasarruf yolu açıyor!

Ben de şunu ekleyim: Halk tarafından seçilmiş olmak cumhurbaşkanına anayasanın verdiği somut yetkilerin ötesinde yetki kazandırmaz. Nitekim uluslararası anlaşmaları “onaylamak ve yayınlamak” konusunda, eski parlamenter sistemle şimdiki CB sistemi arasında hiçbir fark yoktur. (Madde 104)

NEYE YARADI?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, aslında kendisinin eseri olan İstanbul Sözleşmesi’ni niye iptal etti? Merhum Oğuzhan Asiltürk’ün ve cemaatlerin isteğiyle… Yani prensip değil, oy hesabı…

Halbuki aile sorunlarının sebebi Sözleşme olmadığı gibi, Sözleşme feshedilince de cemaatleri memnun edecek hiçbir sosyal gelişme olmadı. Aksine, kadına karşı şiddet ve cinayetler artmaya devam etti.

İptalin vahim bir sonucu da Türkiye’yi evrensel hukuktan daha da uzaklaştırmak oldu. Sadece kadının statüsü değil, ülkenin itibarı ve ekonomik kredibilitesi de bir yara daha aldı…

Hepimiz “bizden” değil, bağımsız ve tarafsız yargı felsefesini içimize sindirmek zorundayız.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (76)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.