Suriye kördüğüm

Taha Akyol

Amerika ile Türkiye arasındaki sorunlar bir ölçüde yumuşama eğilimene girip “güvenli bölge” konusunda ilk adımlar ortaya çıkınca, Rusya’nın desteğiyle Esat güçlerinin İdlib’de saldırıya geçmesi dikkat çekidir.

Türkiye’ye bir milyona kadar yeni bir mülteci akını olması ihtimali ciddileşiyor.

4 milyon sivilin yaşadığı İdlib bölgesinde, Rus uçaklarının ve İranlı milislerin desteğiyle Esat güçleri Han Şeyhun ilçesini ele geçirmiş, Türk gözlem noktasının bulunduğu Morik ilçesini de kuşatmış bulunuyor.

Esat güçlerinin tabii ki Moskova’dan cesaret alarak Türk konvoylarına ateş açtığı da biliniyor.

Astana Mutabakatına göre Türkiye’nin bölgedeki 12 kontrol üssünden 9 numaralı Kontrol Üssü Morik’tedir, burada halen 900 askerimiz görev yapıyor.

MOSKOVA’NIN DİLİ

İdlib’deki terörist örgüt, esas itibariyle HTŞ (Heyet Tahrir Şam) adlı DEAŞ türevi örgüttür. Türkiye ise ÖSO çatısı altındaki grupları askeri ve siyasi olarak destekliyor.

Eylül 2017 tarihli Astana Mutabakatı’na göre, İdlib “çatışmasızlık bölgesi” olacak, bu sayede Türkiye’ye göçler duracaktı. Bunu sağlamak için Türkiye, Rusya ve İran gözlem üsleri kuracak, DEAŞ ve benzerleriyle mücadele edilecekti.

Şam sürekli olarak Türkiye’yi “isyancıları, teröristleri” desteklemekle suçluyor.

Siyaseten daha önemlisi Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un “Türkiye umduğumuz gibi davranmadı” diye konuşmasıdır. Lavrov Türkiye’nin terörle mücadele etmediğini söylüyor, hatta “teröristlerin provokasyonları Türk gözlemci askerlerin başları üzerinden yapılmaya devam etti” diyerek Türkiye’yi suçluyor! (Sputnik, 20 Ağustos)

Rusya “terörle mücadele” kavramını, İdlib’de Esat’ın saldırılarını meşrulaştıracak biçimde yorumluyor.

Halbuki Ankara, Türkiye’ye büyük göç akını doğurabilecek bu saldırıların durdurulmasını kaç defa Moskova’dan istemişti!

Hatırlamak gerekir, Putin uçak krizi sırasında da Ak Parti iktidarını “İslamcı teröristleri destekliyor” diye suçlamıştı.

SURİYE’DE YALNIZ KALMAK!

Moskova’nın stratejisi Batı’dan kopmuş, NATO’dan çıkmasa bile askeri ilişkileri zaafa uğramış bir Türkiye’dir.

Öyle bir Türkiye ister istemez Çin-Rus hattına savurulacaktır.

ABD’nin Türkiye’ye füze savunma sistemi satmayınca, Ankara’nın Rusya’dan S-400’leri alması Putin’de tabii büyük ümitler doğurmuştu.

“Büyük Vladimir” unvanını pek seven Rus liderinin egosuna da uygun bir diplomatik zafer olacaktı.

Fakat Erdoğan-Trump ilişkilerindeki olumlu gelişmeler, “güvenli bölge” konusundaki adımlar ve Ankara’nın NATO üyeliği yolundaki vurguları üzerine Putin, Türkiye’yi Suriye’de sıkıştırmayı deniyor.

Türkiye Suriye’de hem Rusya hem ABD ile karşı karşıya kalırsa ne olur?! Bu sorunun cevabını fevkalade ciddiyetle düşünmek lazım. Rusya PKK’yı bile terör örgütü saymıyor.

SURİYE’DEKİ DEVLETÇİK

Türkiye Fırat kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla Suriye’de önemli bir “saha gücü” elde etti, bu Rusya’nın Suriye hava sahasını açmasıyla oldu.

Fakat Fırat’ın doğusunda daha ciddi bir tehlike oluştu. Uluslararası Kriz Grubu adlı araştırma kurumuna göre, PYD/YPG beş Lübnan büyüklüğünde bir devletçik haline geldi: 60 bin savaşçısı, 30 bin polisi, 140 bin kamu görevlisi var.

ABD’nin desteğiyle tabii.

Türkiye bir savaşa girmeyeceğine göre, çözümü diplomaside arayacak. “Güvenli bölge”nin ihtiyacı karşılayacak nitelikle olması, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın söylediği gibi YPG elindeki ağır silahların toplanması…

Bu yönde ABD ile görüşmelerde S-400’lerin konuşulmaması mümkün mü? Hem S-400’ler gelsin, hem NATO’ya zarar vermesin gibi formüller aranıyor olmalı.

ÖNÜMÜZDEKİ ON YILLAR

Suriye sorunu gelecek on yılların en esaslı sonudur.

Türkiye Esat rejimiyle diyalog kurmalıdır. Araplar arası kavgalardan uzak durmalıdır.

Bugünkü iktidarın 2010’a kadar yaptığı gibi Avrupa ve NATO ağırlıklı politikaya yeniden dönülmelidir. Türkiye’nin ekonomik, bilimsel ve hukuki alanlarda gelişmesi Batı ile ilişkileri yoğunlaştırarak mümkündür.

ABD ile her zaman sorunlarımız oldu ama her zaman Türkiye’yi destekleyen güçlü çevreler de olmuştu, bunlar yeniden kazanılmalıdır.

Türkiye ekonomiyle güçlü, hukukuyla saygın bir ülke haline gelmelidir.

Dış politikada yalnızlık kötüdür ama Suriye’de yalnızlık Türkiye için en büyük tehlikedir.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (92)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.