Türkiye Avrupalı mı, Asyalı mı?

Taha Akyol

Dış politikamızda Batı ile ilişkilerde gerilimler artarken, Ankara Rusya, Çin ve genelde Asya istikametinde açılımlara hazırlanıyor.

Büyükelçiler Konferansında Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Yeniden Asya açılımını bugün ilan ediyorum” diyerek çok vurgulu bir konuşma yaptı…

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “Yeniden Asya adıyla bir açılım politikasını hayata geçirmeyi planladıklarını” söyledi, AB ile ilişkileri daha kuvvetli ifadelerle vurguladı. Hatta vizesiz Avrupa için epey zamandır yerine getirmediğimiz “6 kriter”i tamamlayacağımızı, Yargı Reformu’nun da AB’la ilişkilere katkı sağlayacağını söyledi.

ASYA ‘HUKUK’ DEMİYOR

AB ile aramızdaki sorunların başında, hukuken de siyaseten de haklı olduğumuz Kıbrıs meselesi gelir. Ama 2004’teki Annan Referandumundan sonra Avrupa’nın yaptığı açık haksızlığa rağmen Ankara Avrupa ile ilişkilerini adeta zirveye çıkarmış, çok da iyi yapmıştı.

Bazı sorunlar yaşanırken de çok iyi ilişkilerin geliştirilebileceğine dair başarılı bir örnektir bu.

Ama böyle devam etmedi. Sorunların karşılıklı olarak iç politika uğruna körüklenmesi gerilimleri tırmandırdı.

AB’den Türkiye’ye yöneltilen demokrasi eleştirilerinin ve Ankara’nın gösterdiği tepkilerinin listesini çıkaracak değilim.

Fakat dikkat ettiniz mi? Rusya’yla, Çin’le, Asya’yla ilişkileri geliştirmek için “yargı reformu, basın özgürlüğü…” gibi konular hiç söz konusu olmuyor.

Rus veya Çin basını mı Türkiye’yi özgürlükler açısından eleştirecek?!

AB SÜRECİ NEYE YARADI?

Sayın Çavuşoğlu “Yeniden Asya” vurgusu yapan konuşmasında “ülkemize yönelik doğrudan yabancı yatırım tutarının 2003-2019 döneminde toplam 210 milyar dolara ulaştığını” söyledi. Evet doğrudur.

Fakat bu dış yatırımların yüzde 73.6’sı Avrupa ülkelerinden, yüzde 8.5’i Amerika’dan geldi!

Demek ki “Haçlı ittifakı… kalkınmamızı istemiyorlar” gibi sözler yanlıştır.

Çin, Rusya ve Katar dahil Asya ve Ortadoğu’dan gelen yatırım oranı yüzde 17.2’den ibarettir.

Rusya ve Çin Türkiye’nin yatırım ihtiyacını karşılayamaz.

AB Süreci başlayana kadar Türkiye’ye yabancı yaratım girişi yıllık 2 milyar dolar civarındaydı...

17 Aralık 2004’te Brüksel’de “AB ile tam üyelik müzakereleri”nin başlamasına karar verildi… 2005 yılında ülkeye gelen yabancı sermaye yatırımı 10 milyar dolara, 2006’da 20 milyar dolara çıktı!

Son yıllarda 10 milyar dolara indi.

Görüyor musunuz; üye olmadan da “AB sürecinde” bulunmak ekonomiyi nasıl geliştirmiş?

Mesele iktisadi ve hukuki rasyonalizm meselesidir; dostluk, düşmanlık değil.

Bu süreci başlatmak için, Başbakan Tayyip Erdoğan Brüksel’de “istinaf mahkemeleri, CMUK ve Ceza Kanunu’nu onaylayacağız” diye açıklama yapmıştı. (23 Eylül 2004)

Bugün de Cumhurbaşkanı Erdoğan, vize anlaşması için Terörle Mücadele Kanunu dahil “6 Kriter”i yerine getireceğimizi söylüyor, “yargı reformu yapacağız” diyor.

Bence “yargı reformu” çok eksiktir ama bu ayrı konu.

BİR AYAĞIMIZ BATI’DA

Temmuz 2019 tarihli 11. Kalkınma Planı’nda maalesef AB ile ilişkiler ikincil düzeyde görülmüş, İSEDAK (İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi) ile ilişkilere daha çok önem verilmiştir. Ama Araştırma-Geliştirme söz konusu olunca aynı planda şöyle deniliyor:

“Başta AB ülkeleriyle olmak Üzere Ar-Ge faaliyetleri, araştırma altyapıları ve araştırmacı insan gücü bakımından bölgesel ve küresel düzeyde işbirlikleri geliştirilecektir.” (Paragraf 444)

Evet, ekonomilerin en önemli dinamosu olan Ar-Ge deyince, “başta AB ülkeleri” ile ilişkiler geliyor.

Halbuki aynı iktidarın Temmuz 2013 tarihli 10. Kalkınma Planı’nda, AB’nin hem ekonomi için büyük önemi belirtiliyor, hem “değerler” vurgusu yapılıyordu:

“Ekonomik ilişkilerin yanında AB’nin uzlaşma kültürüne dayalı siyasi deneyimi; kurumsallaşmada mesafe kat edilmesi, yaşam kalitesinin yükseltilmesi, ileri standart ve normların benimsenmesi, çeşitli alanlarda kapasite geliştirilmesi açılarından önemli fırsatlar sunmaktadır.” (Paragraf 41)

Hiçbir öfkeyle veya hamasetle bu “fırsatlar”a sırt dönemeyiz, Batı ile sorunlarımızı Batı’dan kopmadan çözmek zorundayız.

Tarihte olduğu gibi, bir ayağımız sabit olarak Batı’ta öbür ayağımız Asya’da, Afrika’da, İslam ve Türk dünyalarında, Rusya’da, Çin’de…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (103)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.