Yine türban

Taha Akyol

Malum bir laf vardır, ‘başörtüsüne karşı değilim, türbana karşıyım’ diye… CHP’nin eski isimlerinden Fikri Sağlar bu zırvayı çöp sepetinden çıkarıp yeniden gündeme getirdi. 

Türban denilen tesettür biçiminin, geleneksel başörtülerinden daha şehirli, daha modern bir tarz olduğu sosyolojik bir gerçektir. 

CHP’li sosyolog Prof. Sencer Ayata’nın da ifade ettiği sosyolojik gerçek.

Muhafazakar kadın türbanla topluma, üniversiteye, iş hayatına ve kamu görevine katılıyor. Tesettürünü muhafaza ederken geleneklerin, göreneklerin bağlarından kurtuluyor.

Kaldı ki, Türban-başörtüsü ayrımı, hukuken formüle edilemez, böylesine saçmadır.

Üzerinde durmaya değmezdi.

Ama Cumhurbaşkanı ve partisi olayı büyüttü. Bugünkü CHP’yi hâlâ “eski CHP” gibi göstermek iktidar partisinin çıkarınadır. İkinci Dünya Savaşı sırasındaki ekmek karnesinden bile bahsettikleri oluyor.

İKİ DÖNEM

Tek Parti dönemini, Atatürk dönemi dahil, akademik ve fikrî planda tartışmak ve özgürlük kültürünün gelişmesine çalışmak doğru bir davranıştır. Ama siyasette bunu özgürlük fikrini geliştirmek için değil, rakibi karalayıp oy tabanını pekiştirmek için yapıyorlar. Dolayısıyla özgürlük kültürünün gelişmesine katkıda bulunmuyor, aksine kutuplaşmayı körüklüyor.

Bunu yapanlar Abdülhamit devrinde Mehmet Akif’in tek şiirinin yayınlanmadığını, Tunuslu Hayrettin Paşa’nın İslam’a aydınlık bir ufuk açan “Akvem’ül Mesalik” adlı kitabının yasaklandığını söylemiyorlar.

Ne hazindir ki, bizde özgürlükler anlamındaki hürriyet fikri, Namık Kemal’e kadar edebiyatımızda da hukukumuzda da yoktu. Bugün de çağın standartlarının gerisindeyiz.

İşin aslı, bütün dünyada özgürlük fikrinin aşamalardan geçerek gelişmiş olmasıdır. Abdülhamit dönemi de Atatürk dönemi de tarihimizin kendine özgü aşamalarıdır. Özgürlüklerin ölçüsü geçmişin hiçbir dönemi değildir, çağımızın temel hukuk normlarıdır.

CHP’NİN DEĞİŞİMLERİ

Bizde yüzyıllık tek parti CHP’dir. İsmet Paşa’nın da söylediği gibi Keşke 1925’te, 1930’da partiler kapatılmasaydı. Hele de 1960 faciasında Demokrat Parti kapatılmasaydı. Kökleşmiş bir merkez sağ ana akım partimiz olurdu, demokrasimiz daha bir kurumlaşırdı.

CHP yüz yıllık tarihinde, 1953 Kongresi’nde, İnönü’nün imzasıyla parti programından “Kemalizm”i çıkardı, yerine “Atatürk yolu” diye yazdı. Amaç belli, daha kapsayıcı olmak… 

Daha büyük açılımı Ecevit’in “Ortanın Solu” hareketi yaptı. Merhum Ecevit’in “Atatürk ve Devrimcilik” adlı 1970 basımlı kitabı, Tek Parti ideolojisiyle bir hesaplaşmaydı.

Zamanımızda benzer bir açılımı Kılıçdaroğlu yapıyor.

Yeni de değil, 2009 belediye seçimlerinde İBB Başkan adayı iken bu görüşlerini TV’lerde dile getirmişti. (CNN Türk, 6 Mart 2009)

Türban yasağının kavgasız, gürültüsüz, itirazsız kalkmasında Kılıçdaroğlu’nun katkısı inkar edilemez. Parti kadrolarında da aynı açılımı yaptı.

CHP’DE TÜRBANLILAR

Kılıçdaroğlu’nun yanında türbanlı kadınlar gördüğümde seviniyorum; bu kıyafet ve inanç konuları kutuplaşma konusu olmaktan çıkıyor, zihinlerimizdeki özgürlük ve saygı kavramlarının alanları genişliyor diye.

Türkiye için doğrusu bu değil mi? 

Hayat tarzlarını, kutsalları, kimlikleri kavga ettirmek yerine, onları evrensel düzeyde özgürlük alanında bırakmak… Bunu sağlayacak “hukuk devleti” ilkesinde uzlaşmak…

Siyaset ne yapacak o zaman? 

Çatışan değerlerin, kimliklerin ateşli savaşlarını yürütmeyecek… O değerleri özgürlükler alanında bırakan siyaset, ülkenin ekonomik, siyasi, sosyal, insani sorunlarını çözmek için yarışacak.

Toplumsal enerjimiz siyasi kavgalara değil, iktisadi ve insani gelişmeye gidecek.

Kehanet değil bu; gelişmiş ülkelerde böyle!

GELİŞMİŞ ÜLKE

Gelişmiş ülkelerde Hıristiyan Demokratlarla Sosyal Demokratlar din üzerinden kavga ediyorlar mı? Hatta rekabetin dışında hiç kavga ediyorlar mı?

Demokrasinin temel normlarında uzlaşmışlar, demokratik kurumlar siyasi müdahalelerden uzak, kendiliğinden işliyor… Güçlüler başarılılar…

Bu açıdan ben “Millet İttifakı”nı isabetli buluyorum. İki ayrı dünya görüşü, sistem ve hukuk önerilerinde birlikte hareket ediyorlar. 

Tuzaktan sakınalım; Orta doğu toplumlarının özelliğidir, değerler üzerinden hamasi nutuklarla sonsuz mücadeleler içinde zaman kaybetmek, çağ kaybetmek…

Hayır, biz gelişmiş ülke olmaya mecburuz.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (219)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.