Aynı cümleyi yazabilir miyiz?

Yusuf Ziya Cömert

"Oruç ayının gelişi, uzaktaki bir yakınımızın geri dönüşü gibi bir etki yapıyor. Birden şehir değişiyor, insanlar değişiyor, konuğun şerefine bir daha çeki düzen veriliyor tavırlara.”

Bu cümleler, büyüğümüz, öğretmenimiz Sezai Karakoç’a ait.

Ramazan-ı Şerif geldi ya, ben, henüz oruç başlamadan, (malum, biz yazıyı siz okumadan bir gün önce yazıyoruz) Ramazan’ın lezzetinden bir nebze tatmak için Sezai Karakoç’un “Samanyolunda Ziyafet”inin sayfalarında teneffüs ettim. (Diriliş Yayınları.)

Böylece, 60’lı, 70’li senelerin Ramazanlarıyla hasret giderdim.

Üzüldüm de biraz, Üstad’ın cümlelerini okurken.

Toplum olarak ne kadar da uzaklaşmışız o cümlelerin berraklığından.

“Yüzünde nur, elinde Kur’an, dudaklarında salavat, yüreğinde Yaratan sevgisi ve korkusu, hayalinde ideal İslam yurdu, kafasında gerçekçi gurursuz akıl, ruhunda ve vücudunda namaz, mü’min ve müslüman aydır bu gelen; Oruç ayı.”

Bugün, şu içinde bulunduğumuz ruh haliyle, aynı cümleyi yazabilir miyiz?

“Yüzünde nur”u biraz zor yazarız.

“Elinde Kur’an, dudaklarında salavat”ı diyelim şeklen yazabiliriz, ruhuna inebilir miyiz?

“Yüreğinde Yaratan sevgisi ve korkusu?”

Gerçekte neyi seviyoruz? Gerçekte kimden korkuyoruz?

Yazabilene aşk olsun.

“Hayalinde ideal İslam yurdu?”

Tükettik onu, bozuk para gibi harcadık. Köküne, kendi ellerimizle kibrit suyu döktük.

Şu anda var mıdır öyle bir hayal, kim bilebilir, kim söyleyebilir?

“Kafasında gerçekçi gurursuz akıl?”

Gerçekçi? Bana göre gerçekçi, işime geldiği kadar.

Gurursuz?

Niye gurursuz ki?

Gururluyum, gururlusun gururlu... Başka ne vazifemiz var?

“Ruhunda ve vücudunda namaz?”

“Vücudunda” olabilir.

Ruhunda nasıl oluyordu? Var mı hatırlayanımız?

“Toplum olarak” dedim.

Benim ‘toplum’ dediğim, vitrin. Cemiyetimizin gözle görülebilen, aynada yansıyan kısmı.

Hayatı, bu cümlelerdeki kadar berrak, Ramazan-ı Şerif’i bu cümlelerdeki kadar ruhuna uygun yaşayanlar vardır mutlaka.

İnşallah vardır.

***

Bu sene Ramazan eski Ramazanlara göre biraz daha sessiz, biraz daha derinden geliyor.

Camiler kapalı.

Bir mabedin sükunlu havasını sevenler, rahlenin önüne diz çöküp veya bağdaş kurup Kur’an-ı Kerim okumaktan lezzet alanlar bundan mahrum kalacak.

Evlerdeki ve camilerdeki mukabeleler bu sene tatil.

Evde okuyabilenler okusun.

Teravihleri de kılabilen kendi evinde kılacak.

Büyük, gösterişli iftar sofraları yok.

Küçük, dost arasındaki iftar sofraları da yok.

Hanemizde, kendi halimizde iftar edeceğiz.

Pide kuyrukları ‘sosyal mesafe’ ilkesine uygun değil.

Dumanı üstünde susam kokulu pideyi ya buluruz ya bulamayız.

Televizyonlarda seyircili, konuklu sahur programları artık yapılamaz.

Tabii ki televizyon hocaları ‘cerr’e devam ederler.

Etsinler artık, ne yapalım.

Dünyada Ramazan?

Yine eskisine göre eksik.

Yoksulları, mahrumları ihmal eder miyiz?

Etmeyiz inşallah.

Yoksulları ihmal edersek Ramazan hepten boşa gider!

Herkes gibi ben de böyle sessiz sedasız bir Ramazan’ı, Allah izin verirse ilk defa idrak edeceğim.

Biraz tedirginim.

Eski Ramazanlar’dan biraz daha uzun sürebilir bu Ramazan.

Tabii ki Şevval’de Bayram. Yani takvim yaprağı sayısında değişiklik yok.

Zamanın izafiliğine binaen uzun sürebilir.

Ama belki, saatlerin görece uzunluğu sayesinde, etrafa, etraftaki gürültüye değil de kendi içimize bakmak için daha çok fırsat buluruz.

İstersek buluruz.

Ramazan-ı Şerif Mübarek Olsun.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (14)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.