Yavaş haberin etkisi pek olur

Ziyahan Albeniz

"Cinayet zanlısı Amanda Knox'a temyiz şoku!"

"Sanık hakkındaki hükmü duyduğunda sandalyesine gömüldü ve kontrolsüzce hıçkırarak ağlamaya başladı. Maktülün yakınları verilen karardan ötürü memnun olsalar da, yine insani bir tepki olarak yaşamının baharında olan genç sanığın yıllarını hapishanede geçirecek olmasından ötürü üzgün olduklarını belirttiler."

Yukarıdaki metni alıntıladığım haber ve manşetleri 2011 yılında dünyanın en çok ziyaret edilen haber sitesi MailOnline'da atıldı. İngilizce yayın yapan bu haber sitesinin milyonlarca tekil ziyaretçisi var.

Fakat sıkı durun! Milyonlarca ziyaretçisi olan bu sitenin yayınladığı haberdeki olay aslında hiç vuku bulmadı.

Habercilikteki bu yol kazasının tek bir sebebi vardı, ışık hızında yaşadığımız çağda haberi olabildiğince hızlı yayımlamak isteyen site editörlerinin mahkemenin olası iki sonucuna göre, iki farklı haber hazırlayıp, tek tuşla yayınlayacak şekilde teyakkuzda beklemeleriydi.

Mailonline'ın mahkeme esnasında adliyede bulunan muhabirleri dava sürecinde "suçlu" kelimesini işitince Amanda Knox'un suçlu bulunduğu olası sonuç için hazırlanan haberi yayına vermişti bile! Oysa sanık Amanda Knox cinayetten değil, hakaretten suçlu bulunmuştu.

MailOnline ve bugün pek çok haber sitesinin bu yanlışa sevkeden esas saik ne ola ki haber sitelerinin neredeyse kahir ekseriyeti bu dert ile malûl?

Aslında yara çok derinde!

2013 yılında The Guardian'ın gelirleri 30 milyon pound azaldı. Bu her gün 122 bin pound kaybedilmesi demekti.

Böyle bir tablo karşısında yayınlar öncelikle küçülmeye gidiyorlar; sonra da bir paradigma değişikliğine.

Paradigma değişikliği ise doğrudan reklam gelirleri azaldığında çevrimici reklam gelirlerine yaslanmak. Okurun habere olan ilgisinden ziyade, haber kontekstine uygun olarak gösterilen reklamların, tıklanan reklamlardan kazanmak.

Çevrimiçi reklamlar denilince de ilk akla gelen ise Google!

Söz konusu Google olunca sıralama ve algoritma kavramları önem kazanıyor.

Sıralamada ilk üçte olmayan site neredeyse hiç ziyaret edilmiyor. Sıralamada ilk üçte olmanın koşulu ise içeriğin özgün ve "yeterli olması".

Özgün demek uzun süredir basın sektöründeki haber atlatma kavramının dijital çağımızdaki izdüşümü. İlk olmak Google için özgün olmanın en önemli şartlarından biri. İlk olmak için de hızlı olmak gerekiyor. Hem de ne hız!

Yeterli olmak ise bir algoritmanın karar vereceği dozda dolgu malzemesi içermek demek.

Amanda Knox'un davası ile ilgili haber yazanın zihnindeki olay tasarımı da bu dolgunun en önemli malzemesi. Bu malzemenin bir hezeyan, bir kuruntu olması ise Google'ın hiç umurunda değil! Önü sonu bir bilgisayar algoritmasından söz ediyoruz...

Haberin hızlı ve "yeterli olması" kafi. Yeterli trafiği çektikten sonrası tufan!

Bu günümüz haberciliğini tekdüzeleştiren, yüzeyselleştiren en önemli etken!

Bugünün dünyasında Watergate skandalı gibi bir devlet başkanını istifa ettirecek nitelikte bir haber dosyasının iki yılda hazırlandığı gerçeği oldukça şaşırtıcı geliyor değil mi? Bu gazeteciler iki yıl boyunca ne yediler, ne içtiler? Bugünün insanının aklına en iyi ihtimalle belli mahfiller tarafından beslendikleri, dış güçlerin finansörlüğünde hazırlandığı ihtimalinden başkası gelmiyor. İyi gazetecilik pratiği mesela... Muhtemelen zihninizde oluşan ihtimaller sıralamasında son sırada bile değildir.

Bu tabloyu değiştirmek için 2011 yılında profesör Peter Laufer tarafından ortaya atılan Slow Journalism yani Yavaş Gazetecilik bir panzehir niteliğinde.

Her şeyin olanca hızlı aktığı, haberin en önemli meta olduğu bir çağda Slow Journalism ilk olmanın değil, doğru olmanın hâlâ önemli olduğunun altını çiziyor.

Bugüne kadar özellikle de haberciliğin maddi kaynakları konusunda hep okur suçlandı! Okurun gazete satın almadığı söylendi. Oysa okurun teveccüh buyuracağı iyi gazetecilik pratiklerinin varlığını çok sorgulamadık. Slow Journalism gazeteciliğe, habere yatırım yapmanın önemini vurguluyor. İyi gazetecilik pratikleri, iyi haber dosyaları karşısında okur da teveccüh buyuracaktır, diyor.

Haberin nasıl bittiğini, nasıl neticelendiğini öğrenmek hakkınızdır, diyor.

Slow Journalism'in anlatıldığı TED Madrid konuşmasında bu hususta verilen, üstelik ülkemizden bir örnek mevcut: 2014 yılında vuku bulan Soma maden faciası!

Olayın sıcaklığını koruduğu 3-4 gün boyunca tüm dünya basını olay mahaline aktı. Fakat akabinde başka ülkelerde vuku bulan olaylar (Örneğin Tayland'da aynı tarihlerde vuku bulan darbe) zamanla dünya basını gündeminde bu hadiseyi arka sıralara düşürdü.

Oysa bölge halkının ne durumda olduğu, kayıp yakınlarının ahvalleri bir bütün olarak haberin öznesi olan vakanın ayrılmaz bileşenleri olarak Slow Journalism'in ilgi alanında. Size olayın başlangıcı kadar, sonucu da haber vermeyi vaad ediyor.

Slow Journalism'in somut bir çıktısı olarak, TEDxMadrid'de Slow Journalism'i anlatan Rob Orchard ve ekibi Delayed Gratification ile karşımıza çıkıyor. Bir haber bombardımanı, sürekli farazi senaryolarla doldurulacak bir sonsuz haber akışı yerine, üç ayda bir yayınlanacak 120 sayfalık bir bültenle olayları etraflıca ve okurun zihnini doyuracak, merakını giderecek bir şekilde ele almayı vaad ediyor.

Açıkçası bir gazetecilik öğrencisi olarak, bir süredir Türkiye'de bir günlük gazetede köşe işgal eden bir "yazar" olarak Slow Journalism'i yeni duyduğuma çok içerledim.

Olsun! Slow Journalism'in de vurguladığı gibi geç olsun; ama güç olmasın.

Slow Journalism yavaş haberin etkisinin pek olacağını söylüyor.

Meraklıları Rob Orchard'ın TEDxMadrid'de gerçekleştirdiği Yavaş Gazetecilik Devrimi (Slow Journalism Revolution) konuşmasını izlemeye davet ediyorum*


* https://www.youtube.com/watch?v=UGtFXtnWME4


Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.