’Bir Tereddüdün…’ yazarı Peyami Safa

Alaattin Karaca

Peyami Safa’nın “Bir Tereddüdün Romanı”nda (Ötüken Neşriyat, 1980) romanın başkahramanı “yazar”a Vildan;

“- Evet, kendimde en iğrenç arzuların tohumlarını buluyorum.” (s. 157) der.

Öyle! Ruhumuzun karanlıklarına sinmiş ve pusu kurmuş, fırsat bulsa hemen ortaya çıkabilecek o kadar arzu ve eğilim var ki!.. Safa bu sebeple; “insan bütün hayvan nevilerinin seciyelerini kendinde toplamış bir mahluktur” (s. 158) diyor. Bu, insandaki hayvanî tıynettir; içgüdülere, çıkara, hazza tâbi, bizi kendine, mideye çeken dionizyak kiler… Ama sadece dionizyak kiler mi?.. Hayır! Ruhta iki kiler var. Yazar, eserinde şöyle açıklıyor bunu: “Bizim tıynetimiz, ruhumuzun hayvan ve Allah’a giden iki yolunun köşesinde mündemiçtir. Ne melek ne hayvan! Hem melek hem hayvan!” (s. 158) O hâlde tıynette bir de meleklere özgü eğilim ve arzular var. İnsan hem meleğe hem hayvanlara özgü hâllerden oluşuyor.

Bence “Yalnızız”, “Matmazel Noraliya’nın Koltuğu” ve “Bir Tereddüdün Romanı”nın asıl meselesi tam da bu!.. Safa’nın bu romanlarındaki karakterler, örneğin Ferit, Vildan Hanım, roman yazarı, tıynetlerindeki -melek ve hayvanla sembolleştirilen- iki zıt karakter arasında çırpınır dururlar. Ferit, bir süre cinsel arzularıyla aşk arasında gider gelir. “Bir Tereddüdün Romanı”ndaki Vildan ve yazar, içlerindeki boşluğu esrar, alkol ve bohem hayatta doldurmaya çalışırlar. İlginçtir; hem “Matmazel Noraliya’nın Koltuğu”ndaki Ferit’te, hem de “Bir Tereddüdün Romanı”ndaki yazarda (s. 46), bir köpek vehmi var! Bir kabus!.. İnsanın ruhundaki hayvandır o, daimon. “Bir Tereddüdün Romanı”ndaki yazar -bence çoğu yönden P. Safa- eserin şeytansı figürü Vildan tarafından dionizyak-afrodizyak eğilimleri tahrik edilen, bu sebeple tereddütler içinde bocalayan bir kişidir.

Kısaca bu romanların ana karakterleri, tıynetlerindeki ‘hayvan’ın pençesinde kıvranıp dururlar. Safa’yı başarılı kılan da budur: İnsanın zıt eğilimler arasında kalmasının yarattığı ruh hâllerini, şiddetli buhranları tahlil ve tasvir kudreti. Kanaatimce dikkatli bir okur, bu eserlerde ve karakterlerin çoğunda parça parça Peyami Safa’yı bulabilir. Nitekim “Bir Tereddüdün Romanı”ndaki “en âfâki zannettiğimiz romanlar bile, muharririn ruhunu muhayyel kahramanlar vasıtasiyle aksettiren bir otobiyografiden başka bir şey değildir.” (s. 66) cümlesi buna işaret eder. Bu itibarla ben, buhranları, içlerindeki iki zıt karakter arasında gidiş-gelişleri, afrodizyak maddelere ve bohem hayata savruluşları, azapları ve arayışlarıyla Ferit’te, Vildan Hanım’da, yazar karakterinde, hatta Mualla’da parça parça, karanlık ve dipsiz bir tereddüt kuyusunda çırpınan Safa’yı bulurum.

Dolayısıyla romanının asıl meselesini tereddüt kelimesinin içerdiği manada aramak lazım. Nedir tereddüt? İnsanın, içindeki iki zıt kutup; melek ile hayvan, hile ile samimiyet, ölümle hayat, inkâr ile iman arasında çırpınması, bir hakikate bağlanamayışın yarattığı yalnızlık, boşluk, hareketsizlik ve sürüklenme... Safa eserinde bu tereddüdü, bireyden topluma, millete ve tüm çağa yayarak, bir tereddüt çağında yaşadığımız söyler. İnsanlar, kendilerini içgüdülerinin rüzgârına -tereddüt- bırakmışlardır.

Peki sonuç? Belli ki tereddüt, bir boşluk, bir sürükleniş hâli… Safa, tereddüdün yarattığı bunalımı anlatıyor zaten. Çağın, içinizdeki ‘hayvan’ı serbest bırakın telkinine de karşı çıkıyor, özgürlüğün bu olmadığını savunuyor. İrade, evet irade… Doğru! İnsanda melek de var hayvan da ama içimizdeki vahşiyi “beşeri seciyemizin çelikten kafesleri” (s. 158) içinde hapsedebiliriz. Yoksa iradenin zayıf olduğu vücuda tereddüdün gayr-i meşru çocukları hakim olur!..

Son mu? Aydınlanma! Geceyle ve krizle başlayan roman, sabahla, aydınlıkla ve huzurla bitiyor…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (28)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.