Millet inşası

İskender Öksüz

Dil milleti, millet devleti oluşturuyor. Dil yerine kültür de diyebilirsiniz. Zaten kültür, bir mirastır ve bu mirasın çoğu, dil sayesinde nesilden nesile aktarılır. Dil- millet- devlet… Fakat süreç burada bitmiyor. Devlet kurulduktan sonra da dönüp yeni nesillere dili öğretiyor; tarihi ve kültürü aktarıyor. Buna millî eğitim diyoruz.

“Dil milleti…” diye başlayıp bitmeyen döngüyü şekildeki gibi bir şemayla anlatıyorum. Ancak şemanın bir eksiği var. Eksik olan şu: Bu döngü, iki boyutlu bir düzlemde değil, zaman içinde yükselen bir spiralde dönüyor. Devlet dönüp dili öğretirken onun standartlaşmasını, millî dilin eski verimlerinin yeni nesillere aktarılmasını sağlıyor. Yani çark, bir kere döndükten sonra artık dil, başlangıçtaki dil değildir, onun daha rafine hâlidir. Ve döngü böylece yukarıya doğru yükselip gidiyor.

Tekrar olacak, sosyal dilbilimci Max Weinreich, “Dil, ordusu ve donanması olan bir lehçedir.” demiş. Devleti olan bir lehçedir demek daha doğru. Gelişmiş bir “ortak yüksek kültür” de ancak devlet sayesinde mümkün. Millet sosyoloğu Ernest Gellner’e göre milleti yaratan, ortak yüksek kültürdür. Nihayet askerî tarih ve strateji profesörü Azar Gat’ın millet teorisine geliyoruz. Gat basitçe şöyle diyor: Devlet varsa, millet vardır… Bütün bu ifadeler, tek başlarına doğru tespitler. Her biri şu benim çarkın bir tarafını anlatıyor. Kültür milleti, millet devleti ve devlet dönüp tekrar kültürü… Çark benzetmesi, hepsini birleştirir gibi.

YAEL TAMİR

Derken elime devlet insanı, siyasetçi, akademisyen, nihayet Oxford’da Kamu Yönetimi hocası Yael Tamir’in, “Niçin Milliyetçilik?” kitabı geçti. Üç yıl geçikmişim. Kitap 2019’da yayımlanmış.
“Millet inşası” sözünü sevmezdim. Aklıma, emperyalistlerin eski sömürgelerinde tapu- kadastro, adliye, sağlık alt yapısı ve benzerlerinin kurulmasına yardım etmeleri gelirdi. Tamir’in anlatımıyla, millet inşası bambaşka bir anlam kazanıyor. Yazar bazen “millet bakımı – nation maintenance” diyor. Hani milletin sağlıklı işlemeye devamı için gereken bakım. Bu da millî eğitim ve devletin kültürü desteklemesinden, yeni nesillere aktarmasından ve kültür birliğini sağlamasından başka bir şey değil.

Genç milletler için “millet inşası” daha doğru. Hangi genç milletler? Amerikan milleti ve Avrupa milletlerinin hemen hepsi. Tarihte Almanya’nın, İtalya’nın birleşmesi denir ya… Bu Batı için. Biz ve bizim doğumuz, tarihçi Konuralp Ercilasun’un, “Tarihimizin Çağları” eserinde anlattığı gibi önce Bozkır Çağı’nı, sonra Büyük İmparatorluklar Çağı’nı yaşarken Avrupa’da hâkim siyasî birim, derebeyliklerdir. 1500 yılında, Osmanlı büyük bir coğrafyaya hükmederken Avrupa’da 500 siyasî birim vardır. 1600 yılında bir tek Türklerin daimî ordusu vardır. (Atıflar için “Niçin Geri Kaldık?” kitabımın 159. sayfasına ve oradaki atıflara bakınız.)

BATI MİLLETLERİNİN İNŞASI

Avrupa’da millî devletler ancak 18 ve 19. asırlarda oluşmaya başlıyor. Tamir, 19. asırda, İtalyan devlet adamı Massimo d’Azeglio’nun sonradan vecize hâline gelen sözünü naklediyor: “İtalya’yı yarattık. Şimdi İtalyanları yaratmalıyız.” “O tarihte” diyor Tamir, “İtalya, siyasî, kültürel veya millî bir varlık olarak mevcut değildi ve nüfusun sadece %2,5’u standart İtalyanca konuşuyordu.”

Fransa’da büyük devrim (ihtilali kebir) günlerinde Fransızca konuşanlar nüfusun sadece %15’i ve bunların tamamı Paris civarında yaşıyor. Fransa’nın geri kalanında birçok lehçe ve bambaşka diller konuşuluyor.

Tamir, ABD’yi, bir Amerikan yetkilinin sözlerini naklederek anlatıyor:

“Millî Eğitim Derneği Başkanı James H. Smart, tek tek fertleri, bir millet birliğine dönüştüren eritme kazanının (melting pot) eğitim olduğunu söylüyordu: ‘Amerikan okulundaki sınıf, bu fevkalade değişimin oluştuğu yerdir. Her ülkenin, her dille konuşan veya her dinî veya siyasî inanca sahip çocukları, usulca yürüyen bir asimilasyon süreci içinde, ‘yabancı’ ve ‘öteki’ olmaktan çıkıp dünyanın en büyük ve en iyi siyasî organizasyonun gönüllü birer mensubu hâline dönüşür.’”

İtalya, Fransa, Almanya, Amerika… Hepsi şuurlu devlet adamlarının, tek tek parçaları dikkatle birleştirmesiyle, bir ortak yüksek kültür inşa etmesiyle oluşmuş. Her biri bir millî eritme kazanı. Bizde ise tersine gitmek gerektiğini söyleyenler var. Ortak yüksek kültürümüzün önce “yüksek” sıfatını ortadan kaldırıp, sonra da parçalara bölmeye çalışanlar var. Ve en tuhafı, bize parçalanma tavsiye ederken, “dünyada bu böyle” yalanını söylemeleri!

Türk ortak yüksek kültürünün taşıyıcıları, Türk eritme kazanının ateşini yakan, millet inşasının ustaları öğretmenlerimizin geçmiş öğretmenler günü kutlu olsun.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (91)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.