Faiz ve fetva

Mustafa Çağrıcı

Önceki bir yazımda da belirtmiştim; Müslüman toplumlar kendi dinî ve kültürel değerlerinden, medeniyet birikimlerinden çağdaş bir iktisat felsefesi geliştirmediler. Bugünlerde bunun tipik sonuçlarından birini ülkemizdeki “faiz” tartışmalarında görüyoruz. Gördüğümüz bir başka şey de bu tartışmaların bilimsel bilgiden uzak şekilde, yanlış yerlerde, yanlış kişilerce yapılmasıdır.

Elbette “Şu faizdir, şu değildir; şöylesi haramdır, böylesi değildir” gibi bir iddiada bulunacak değilim. Ortalıkta uçuşan fetvaların çoğunun da cahil cesareti olduğunu, esasen modern ekonomilerdeki anlamı ve uygulamasıyla faiz meselesinde doğru ve kuşatıcı bilgi ve hükümler ortaya koyabilecek bir tek din âlimimizin bile bulunmadığını, bulunamayacağını düşünüyorum. Çünkü -yüzlerce yıldır arpa boyu yol alamamış olduğumuzdan da anlaşılacağı üzere- mahiyeti gereği bu meselenin çözümünün ulema fetvalarında değil, ekonomi ve finans tarihi, felsefesi, pratiği gibi birçok konuda birçok uzmanın yapacakları bilimsel çalışmalarda aranması gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla devletin ve toplumun, faiz tartışmalarında din adına ahkâm kesen kişileri de onların iddialarını da ciddiye almamaları gerektiğine inanıyorum.

Riba/faiz meselesinde din âlimlerine düşen esas görev ise, konunun teknik yanlarını ekonomi ve para uzmanlarına bırakıp, ilgili ayet ve hadisin dikkat çektiği asıl ilkeye yoğunlaşmak, yani sistemin zulüm ve mağduriyetler doğuracak şekilde uygulanmasına karşı mücadele etmek; toplumda, uzmanlarda ve uygulayıcılarda böyle bir ahlâkî bilinç ve sorumluluğun oluşması için çalışmaktır.

* * *

Kanaatimce günümüz ulemasının, riba/faiz konusu dahil, birçok meselede eskilerden devraldıkları bir yanlış da şurada: Onlar, Kur’an ve hadislerin kendi tarihî şartları içinde anlaşılıp, ilkesel amaçlar ve yararlar (makâsıd-mesâlih) çerçevesinde yorumlanması gereken pratik hayata dair beyanlarını, zahirî-lafzî anlamlarıyla evrenselleştiriyorlar; buna karşılık evrensel ilkeler koyan beyanlarını ise (daha çok da nesh iddiasıyla) tarihselleştirip hükümsüz sayıyorlar. Esasen Kur’ân-ı Kerîm’den ve Peygamber efendimizin hadislerinden, her devirde Müslümanların ve insanlığın hayatını zulme ve harama bulaşmadan da rahatlatacak, her alanda insan ilişkilerini manevi ve ahlâkî bakımdan değerli, huzurlu ve mutlu kılacak yüzlerce ilke çıkarabiliriz. Ama yine bu iki temel kaynaktan, gözettiği amaçlar çerçevesinde kavranıp istifade edilmesi gerektiği halde, ulemanın fiilen tarihî-sosyal bağlamı görmeyerek her dönemi bağlayan sabit anlamlar yükleyip, adeta hayatı kilitledikleri yüzlerce ifade de bulabiliriz. Riba/faiz buna iyi bir örnektir.

* * *

Müslüman ulema riba kavramını, dönemin, “zengin-fakir arasındaki servet ve merhametsizlik uçurumu, sömürü ve tefecilik” kavramlarıyla özetleyebileceğimiz sosyal ve ekonomik olgularıyla birlikte okuyup, neyin neden yasaklandığını anlamaları gerekirken, kavramın o zaman ve o toplumdaki zahirî-lafzî anlamını tarihin bütün dönemlerindeki finans işlemlerine genelleştirdiler. Bugün de riba, kestirmeden “faiz” diye çevrilmektedir. Öte yandan bu çeviriyle, aynı konuya dair ayet ve hadiste (Veda Hutbesinde) geçen “… Ne zulmedersiniz ne de zulme uğrarsınız” şeklindeki ifade fiilen geçersiz kılınmaktadır. Çünkü uygulamayı belirleyen şey, adalet ve hakkaniyet kaygısı değil, -şartlar ne olursa olsun, lafızdan çıkan formel kural oluyor. Nitekim ulemanın, şimdiki faiz kavramıyla Kur’an’daki “riba”nın nerede birleştiğini, nerede ayrıştığını bilmeden “riba”yı mutlak “faiz” anlamında tanımlaması, Müslüman toplumlar için -ayet ve hadiste gösterilen hedefin aksine- bir zulüm mekanizması üretmiştir.

Allah’ın yerden fışkırttığı petrol ve sair kaynakların bile Müslüman halklar için iş alanlarına, üretime, sonuçta -Kur’an’ın tabiriyle- “infak” (geçim sağlama) ve refaha dönüştürülmesi yerine, Batı bankalarına akıtılıp Batılı ekonomileri finanse etmesindeki en önemli sebeplerinden birinin, ulemanın ısrarla sürdürdüğü bu riba/faiz anlayışı olduğu söylenebilir.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (44)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.