Kültür tarihimize nasıl bakalım?

Mustafa Çağrıcı

Yazılarımda İslam’ın teorik ilkelerinden bahsettiğimde bazı dostlar, “Siz öyle diyorsunuz ama eski uygulamalara dair bilgiler yazdıklarınızın tersini söylüyor” tarzında itirazlar yazıyorlar. Onların niyetlerinin iyi olduğu konusunda hiç şüphem yok. Yazdıklarının tümden yanlış olduğunu da iddia etmiyorum. Doğrusu, her kültürde olduğu gibi bizim kültürümüzde de yanlış bilgiler üretilmiş, yanlış uygulamalar da olmuştur. Onları da bilelim ama ders çıkarmak için... Tarihi bilmek başka, tarihi kutsayıp taklit etmek başka. Şimdiki din âlimlerimizin çoğu tarihi kutsuyor ve taklit ediyorlar.

Bu konularda şu birkaç ilkenin önemli olduğunu düşünüyorum:

  1. Tarihe bugünün mantalitesi ve değerleriyle değil, o günün bilgileri, imkân ve şartlarıyla bakmamız, tarihi yargılamaktan ziyade analiz etmemiz, anlamamız gerekir.
  2. Tarihi doğru analiz etmek ve anlamak için hem tarihe haksızlık etmemizi hem de bugünümüze yanlış yön vermemizi önleyecek şekilde bilgili ve donanımlı olmamız gerekir.
  3. Dünya kültürleri üzerine uzman düzeyinde bilgiye sahip olmasak da, bilimin tüme varım yöntemiyle düşünerek, bütün kültürlerde evrensel değerlerin de; bugüne taşımamız doğru olmayan, bugünümüz için kötü ve zararlı unsurların da bulunduğunu görmeliyiz.
  4. Bir de, geçmiş kültürler üzerine doğru ve adil hükümlere varmak için o günkü dünyanın başka kültürleri hakkında da bilgi sahibi olup karşılaştırmalar yapmamız gerekir.

***

Önceki yazılarımdan birine şöyle bir eleştirel yorum yapılmıştı:

“Sayın yazar olması gerekenleri yazmış. Ancak geçmişte uygulamanın böyle olmadığını söylemek lazım. Bir köle hukuku, cariye hukuku belirleyip adalet budur diyebilir miyiz? Bu durumda eşitlikten söz etmek mümkün olur mu?”

Yukarıdaki ilkeler çerçevesinde bakarsak değerli “Karar okuru”nun bu yorumunun hem haklı hem de sorunlu olduğunu görürüz. Haklılığı ortada. Sorunlu oluşuna gelince, –kendi örneğiyle- “köle hukuku, cariye hukuku” o devirlerde sadece Müslüman dünyaya mahsus değildi; pek çok toplumda bu uygulamanın çok eski çağlara giden bir geçmişi vardı. Mesela Finlandiyalı sosyolog ve kültür tarihçisi Edward Westermarck’ın L’Origine et le développement des idées morales (Paris 1928) adlı önemli eserinden şu bilgileri okuyoruz: “Homeros çağındaki Yunanlılarda efendiler kendi kölelerini ölümle cezalandırma yetkisine sahipti” (I, 43). “Eski Roma’da yasa efendiye kölesini yaşatma ve öldürme konusunda mutlak yetki veriyordu… Keza imparatorlukta köle şahıs değil, eşya idi” (I, 432. Bazı Batılı tarihçilerin kölelerin statüleri ve gördükleri muameleler açısından Müslüman toplumlar ile Batı toplumları arasında yaptıkları karşılaştırmalar için bkz. TDV İslam Ansiklopedisi’, “Köle” mad.)

Aynı konuya dair bir yazımda şunları yazmıştım: “Birçok sebepten dolayı İslam’ın doğduğu çağda köleliğin kaldırılması imkânsızdı. Fakat İslam dünyasında kölelik hiçbir zaman Batı’daki gibi kurumsal ve hukuksuz bir üretim aracı olmadı. Çünkü bütün insanları “bir tarağın dişleri gibi eşit” (hadis) sayan güçlü bir dinî öğreti vardı. İnsancıl uygulama ve hukuki statü, (doğal olarak İslam’ın en doğru uygulayıcısı olan) Peygamber döneminde başladı. Hz. Peygamber’in yakınları ve dostları arasında –bazılarına itibarlı pozisyonlar verilmiş- köle asıllı Zeyd b. Hârise, Bilâl-i Habeşî, Habbâb b. Eret gibi erkekler, Ümmü Eymen, Mâriye, Berîre gibi kadılar vardı. Bunlar her devirde saygıyla anıldılar. Sonraları köle asıllıların itibarlı görevlere getirilmelerinde ve erkeklerin vezirliğe, cariyelerin hanım sultanlığa kadar yükseltilmesinde sanırım bu Peygamber uygulaması örnek alınıyordu.”

Sonuç olarak, elbette geçmişimize eleştirel gözle bakalım; bu, geçmişimize saygısızlık değildir. Ama tarih ve kültürümüze haksızlık da etmeyelim. Kendi adıma geçmişle ilgili yargıda bulunurken aklımın erdiği kadar şu iki tutumdan da uzak durmaya çalıştım: 1. “Geçmişimizde her şey iyiydi” gibi kör bir savunmacılık; 2. Geçmişimizde her şey kötüydü” gibi bağnaz bir inkârcılık. Her konuda hedefimiz “doğru”yu bulmak olmalı. Çünkü olgular dünyasında hiçbir şey “doğru”dan daha değerli değildir.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (38)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.