Ortaklık kültürü – Nalıncı keseri

Raşit Yıldırım

Geçen haftaki yazıda acı bir ortaklık hikayesinden bahsetmiştim.
Bugün de Tamer Müftüoğlu’ndan bir alıntı yapalım:

Tavukla ineğin ortaklığı- “Nalıncı keseri” mi “kazan kazan” mı

“Özgüveni yürüyüşünden belli olan irice bir tavuk çayırda otlamakta olan ineğe yaklaşır. ‘İnek kardeş, seninle ortaklaşa bir iş yapalım mı?’ diyerek ona iş birliği teklif eder.

İnek bu teklifi, fazlaca düşünmeden, ‘Pek tabii ki tavuk kardeş, büyük bir mutlulukla’ diye cevaplandırır. Arkasından da hemen sorar: ‘Birlikte ne yapacağımızı da düşündün mü? Bir teklifin var mı?’ Tavuk bu soruya hazırlıklıdır. Hemen cevap verir: ‘Düşünmez olur muyum? Hazır bir proje ile geldim. Hem de projemi iyi bir piyasa araştırması yaparak hazırladım. Özellikle sonbahar kış aylarında yumurtalı sucuğa büyük bir talep var. Sonbahara da girmek üzereyiz. Güzel bir lokanta açıp sadece yumurtalı sucuk yapacağız. Yumurtası benden sucuğu da senden olacak. Ben çalıştıracağımız lokantayı bile buldum. Sahibiyle de anlaştım. Sen evet dersen bir hafa sonra işe başlayabiliriz.’

İnek tavuğun bu projesinden etkilenir ve fazlaca düşünmeye ihtiyaç duymadan, ‘evet, olur!’ diyerek tavuğun ortaklık teklifini kabul eder.

Bir hafta sonra tavuk, yanında bir kasapla, çayırda yayılmakta olan ineğin yanına gelir. Kârlı bir işe girişmenin mutluluğu ile ineğe yaklaşır. Yaptığı hazırlıkları ineğe anlatır: ‘İnek kardeş, inek kardeş! Her şey tamam. Lokantayı kiraladım. Masalar, koltuklar, garsonlar, aşçımız hepsi tamam. Ben yumurtalarımızı da lokantaya bıraktım. Senin işini de en kolay şekilde halletmek için tecrübeli bir kasabı yanımda getirdim. Şöyle çimene güzelce uzanıver. Kasabımız senin işini kolayca halledecek. Sucuklarımızı da hazırlayacağız. Kıymetli müşterilerimize sucuklu yumurtalarımızı birkaç gün içinde sunabileceğiz.’

İnek, aldatılmış olmanın hüznü ile ama canını kurtarmaya kararlı bir tavırla, ‘Sevgili tavuk kardeşim, ben bu ortaklıktan vazgeçtim.’ der. ‘Zira bu ortaklık bana çok pahalıya gelecek!’ diyerek canını kurtarmayı başarır.

Herhalde tavuğun iş teklifi yumurtalı sucuk değil de peynirli omlet olsaydı, bu ortaklık hem kârlı hem de sürekli bir iş birliğine dönüşebilirdi. O zaman ‘yumurtası tavuktan sucuğu inekten’ değil; yumurtası tavuktan, peyniri inekten olacaktı. İş birliği de kârlı bir şekilde sürecek, hatta yeni tavukların ve ineklerin de ortaklığa katılmasıyla büyüyerek yoluna devam edebilecekti.

Başarılı bir iş birliğinin en önemli şartı muhakkak ki ‘kazan kazan’ ilkesine uymak ve bunun gerektirdiği karşılıklı güvene sahip olmaktır. ‘Kazan kazan’ ilkesinin zıddı dilimizde ‘nalıncı keseri’ deyimiyle ifade ediliyor. Bu deyim daha çok eleştirel olarak seslendirilse de maalesef olumsuz ortaklık girişimlerindeki temel uyumsuzluk sebebini de izah ediyor.

SERMAYE BİRİKİMİ VE ORTAKLIK KÜLTÜRÜMÜZ

Yerleşik kültürümüzde, “bir elin nesi var, iki elin sesi var” gibi ortaklığı teşvik edici özdeyişler olduğu gibi, “büyük bir çiftlikte tavuk olmaktansa, küçük bir çiftlikte horoz olmak” veya “küçük olsun benim olsun” deyimlerinde olduğu gibi, ortaklıktan uzaklaştırıcı özdeyişlerimiz de var.

Batı toplumlarında, sanayi devrimi ve kitlesel üretim sürecine paralel olarak ortaklık kültürü de gelişmiştir. Solingen, Siemens, Krupp, Bayer gibi bilinen markalar bir şahıs tarafından başlatılmış girişimlerin, ortaklık desteğiyle genişlemiş ve küreselleşmiş başarı öykülerinin örnekleridir.

Türkiye’de ise sanayileşme süreci geç başladığı için ortaklık deneyimleri de gecikmeli olarak ekonomik yaşamımıza girmiştir. Ortaklık deneyimlerimizde ise, az sayıda başarılı örneğe karşılık, maalesef genellikle başarısız örnekler öne çıkmıştır.

Başarılı ortaklıklar için STFA, Alarko, Anadolu Grubu ve Netlog örnekleri verilebilir.

Başarısız olanlar için hepimizin sıkça tanık olduğumuz sayısız örnek vardır.

Kitlesel etkileşim açısından baktığımızda özellikle yurt dışındaki Türk iş gücüne ve/veya alt gelir düzeyindeki muhafazakâr kitleye dönük “İşçi Yatırım Ortaklıkları” veya “Halka Açık Holding” olarak bilinen, ortaklık girişimlerinin anılması gerekir. Anadolu holdingleri olarak da bilinen bu ortaklıklar toplum hafızasında çok derin, unutulmaz izler bırakmıştır.

İnternet sitemde yayınlanmış makalemde, başarılı ve başarısız ortaklıkları ve başarısızlık sebeplerini ayrıntılı olarak yazdım. İlgi duyanlar okuyabilirler (1).

ORTAKLIK NASIL BAŞARILI OLUR?

Ortaklıkların başarılı olmasının çok sayıda koşulu vardır (2). Gazete köşe yazısı çerçevesinde önemli gördüğüm beş konuyu şöyle sıralayabilirim:

  • Ortaklığa ihtiyaç olduğuna ve ortaklığın faydalı olacağına inanılmalıdır: Ortaklık kurularak iş büyütülür, yeni işlere ve pazarlara girilir, rekabet gücü artar, tek başına yapılamayacak işler gerçekleştirilir.
  • Ortaklığın saygı, paylaşımcılık ve uzlaşı kültürü gerektirdiği kabullenilmelidir.
  • Aile içi ortaklıklar dahil, her türlü ortaklıkta, ortaklık ilişkisinin kurallarını belirleyen yazılı sözleşme yapılmalıdır.
  • Kurumsal yönetim ilkelerine uyulmalıdır. Bu kapsamda; istişare, adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri benimsenmeli ve bu ilkelere uygun faaliyet gösterilmelidir.
  • Planlama, örgütleme, yürütme, kontrol ve eş güdüm işlevleri eksiksiz ifa edilmelidir.

Başarılı ortaklıklarımızın itici gücüyle güçlü Türkiye özlemiyle…


(1) Ortaklık – Başarılı ve başarısız örnekler
(2) Ortaklık için öneriler ve ortaklık sözleşmesi

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.