Dijital çağda anomi ve yabancılaşma

Salih Cenap Baydar

Toplumumuzun farklı kesimleri, farklı tarihi dönüşümleri eş zamanlı olarak tecrübe ediyor.

Kimimiz köyden kopup kasabada yeni bir hayat kurmanın, kimimiz bir dünya metropolüne ayak uydurmanın, kimimiz ise internet dünyasının akışkan sanal cemaatlerine intisap edip bir netizen’e dönüşmenin derdindeyiz.

Tarım toplumundan sanayi toplumuna, cemaatten cemiyete, köyden kente geçişi, sanayi toplumundan bilgi toplumuna, moderniteden post moderniteye, bilgi toplumundan ağ toplumuna geçişle üst üste olarak tecrübe ediyor olmamız, sıkıntılarımızı katlıyor.

Üzerinde yeterince düşünemediğimiz, hemen hiçbir yönünü planlayamadığımız, nereye varacağını kestiremediğimiz bu süreçler hepimizde bir “sürüklenme”, bir “güçsüzlük” hissi uyandırıyor.

Yaşadığımız derin dönüşüm sancılarını açıklamaya kalktığımızda, yolumuz Batı’nın kendi dönüşümünü anlama çabalarından geçiyor.

Batı’nın bugün tecrübe ettiği dönüşüm/değişim sürecini açıklamaya çalışan meşhur isimler bize aradığımız cevapları ancak kısmen verebiliyorlar. İstediğimiz kadar post modernite, post truth, endüstri 4.0, ağ toplumu konuşalım, istediğimiz kadar Bauman’dan, Agamben’den, Baudrillard’dan, Žižek’den, Giddens’den, Fukuyama’dan dem vuralım, sosyal gerçekliğimizi daha kapsayıcı şekilde açıklamak için eninde sonunda sosyolojinin kurucu babalarının kapısını çalıyoruz. Çünkü batının yüz elli-iki yüz sene önce geçirip ardında bıraktığı dönüşüm sürecinin bazı safhalarını biz daha yeni yeni yaşıyoruz.

Mesela Durkheim’ınanomi”si ve Marks’ınyabancılaşma”sı hissettiğimiz değişim sancılarını izah etme noktasında anahtar niteliğinde kavramlar olarak karşımıza çıkıyor.

Endüstri devrimi, insanları köylerden çıkartıp kentlere getirirken binlerce yıldır benimsemiş oldukları iş bölümü ve dayanışma usullerini değiştirmeye zorladı. Bu sosyal, ekonomik, siyasi dönüşüm sırasında eski normların, paylaşılan ortak değerlerin adeta buharlaştığı, yenilerinin de henüz tam teşekkül etmediği bir dönem yaşandı. İşte bu döneme damgasını vuran kuralsızlık hâline Durkheim “anomi” ismini veriyor.

Batının yaşayıp ardında bıraktığı dönüşüm, bizde bir türlü sonlanmıyor çünkü şehirlileşme ve sanayileşmenin gerektirdiği organik iş bölümünü, kurumsallaşmayı bir türlü içselleştiremiyoruz. Sürekli, sonu gelmez bir “anomi” yaşıyoruz. Ortak değerlerimiz hükmünü, geleneksel inancımız etkisini yitiriyor. Sosyal ilişkileri düzenleyen adabı muaşeret kuralları bile ortadan kalkıyor.

Bir de Marks’ın ortaya attığı “yabancılaşma” kavramına bakalım.

Melvin Seeman, “On the Meaning of Alieniation” başlıklı makalesinde yabancılaşmanın şu beş boyutunu ortaya koyuyor:

1 - Güçsüz hissetme: Fiillerimizle, seçimlerimizle bir şeyleri değiştirebileceğimize, düzeltebileceğimize dair inancımızı kaybetmemiz.

2 - Anlam kaybı: Neye inanacağımızı, ne uğruna yaşayacağımızı şaşırmamız, fiillerimize anlam yükleyemez olmamız.

3 - Kuralsızlık: Hedeflerimize ulaşmak için toplumsal olarak onaylanmayan araçları kullanmaktan, kuralları ihlal etmekten başka yolun kalmadığına inanmamız.

4 - Yalıtılmışlık: İçinde yaşadığımız toplumca önemsenen, değer verilen hedeflerden, inançlardan, değerlerden uzaklaşmamız.

5 - Kendine yabancılaşma: Hayatımızı boş, anlamsız işlerle geçiriyor olduğumuzu, olmamız gereken neyse olamadığımız, yapmamız gerekeni başaramadığımızı hissetmemiz.

Hepimiz yabancılaşmanın bu beş boyutunu da çeşitli seviyelerde tecrübe ediyoruz. Çoğumuzun muzdarip ve müşteki olduğu kural tanımazlık, değer kaybı, ahlâki çöküş de aslında yaşadığımız “anomi’nin” değişik veçheleri.

***

Anomiden kurtuluş, gerçek sosyal “dengelenme” ancak tüm kurum ve kurallarıyla kendi “şehrimizi” kurduğumuzda gerçekleşebilecek gibi duruyor. Toplum kesimlerinin dayatmayla değil, hür iradeleriyle benimseyip katkıda bulunacakları yeni, kapsayıcı bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacımız var.

Bahse konu kurum ve kuralların önemini kavrayıp bunları kurgulayabilecek nitelikte önderler çıkartmadıkça yaşadığımız anomi ve yabancılaşma -yani medeniyet krizimiz- derinleşmeye devam edecek gibi görünüyor.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.