Kurumlarımızı saran hastalık: Mikro Yöneticilik

Salih Cenap Baydar

Çalışma hayatında belli bir süre bulunmuş herkes, her detaya müdahil olmazsa işlerin yürümeyeceğine inanan idarecilere denk gelmiştir.

Emrinde çalışanların işlerine, işlerini yerine getirirken kullandıkları tekniklere, hangi takım arkadaşlarıyla nasıl çalışacaklarına ve zamanlarını nasıl kullanacaklarına karışıp durmaktan kendini alamayan yöneticilere “mikro yönetici” (micromanager), bu hastalıklı yönetim anlayışına “mikro yöneticilik” yahut “mikro yönetim” (micromanagement) ismi veriliyor.

Mikro yöneticilerin ortak özellikleri şunlar:

* Çalışanlarının her faaliyetini sürekli ve çok yakından (hatta bazen gizlice) takip ederler.

* Astlarına neyi, nasıl yapmaları gerektiğini dikte etmelerinin şart olduğunu düşünürler.

* Çalışanlarına güvenmez, yetki devri yapmaktan olabildiğince kaçınırlar.

* Görev verdikleri kişilerin işinde hatalar bulunca işi yapmaya kendileri soyunurlar.

* Emirleri altındaki uzmanların kendilerine danışmadan karar vermesini kabul etmezler.

* İşin nasıl gittiği konusunda sık sık güncellemeler, raporlar almak isterler.

* Çalışanlarının önemli önemsiz tüm mesajlaşmalarına dahil edilmek isterler.

* Sürekli elemanların “hatalarını” yakalayıp düzeltmekle meşgul olurlar.

* Son derece detaycı ve mükemmeliyetçi olurlar. İş beğenmez, kimseyi takdir etmezler.

* İşlerin her zaman daha iyi, daha hızlı yapılabileceğini düşünürler.

* Kurumsal hiyerarşiyi dikkate almaz, altlarındaki yöneticileri atlayıp doğrudan en alttaki elemanlarla muhatap olurlar.

Mikro yöneticiler, organizasyonlarının verimliliğini düşüren asıl problemin kendi “yönetim anlayışları” olduğunu fark edemeyen kişilerdir.

Birçok mikro yönetici, yaptıklarının yanlış olduğu söylendiğinde, mikro yönetimin yanlışlığını kabul etmekle beraber, çaresizlikten dolayı böyle davranmak zorunda kaldığını ileri sürer.

Mikro yöneticiler genellikle haklılıklarını ispatlamak için bir çalışanlarına görev verip hiçbir müdahalede bulunmadıkları bir deney yaparlar. Çalışanlarının, yönlendirmeleri olmadan görevini kusursuz bir şekilde yerine getirememesi, teslim zamanı yaklaştığında panikleyip karşılarına birçok sorun ve kararsızlıklarla gelmesi, onlara göre haklılıklarının en açık ispatıdır.

Ne yazık ki bu geçerli bir ispat yöntemi değil! Çünkü belli süre mikro yönetime maruz kalan çalışanların kendilerine güvenleri azalmış oluyor. “Ne yapsam yeteri kadar iyi olmayacak!” diye düşünen çalışanlar risklerini minimize etmek için işlerini sürekli -hiçbir işi beğenmeyen- amirlerine danışarak ve hep onay alarak yapmaya alışmış oluyorlar. Onları inisiyatif alamaz, kabul edilebilir kalitede iş yapamaz hale getiren, verimsizleştiren, yöneticilerinin ta kendisi oluyor.

Mikro yönetim anlayışı, idarecilerin -istemeden de olsa- çalışanlarının kapasitesini düşürerek bir kısır döngü içerisinde kendilerine daha çok muhtaç olmalarına yol açan bir anlayış. Ne kadar çok mikro yönetim uygulanırsa mikro yönetime ihtiyaç o ölçüde artıyor.

Mikro yöneticilerin müesseselere verdiği zarar verimsizlikten ibaret değil.

Mikro yönetim anlayışı hem amir-memur ilişkilerine hem de memurların kendi aralarındaki ilişkilerine darbe vuruyor. İletişimi zayıflatıyor. Hem dikey hem yatay ilişkilerde karşılıklı güveni azaltıyor, takım ruhunu ortadan kaldırıyor. Sosyal becerilerin öğrenilmesi ve geliştirilmesine ket vuruyor, anti-sosyal davranışları teşvik ediyor.

Müesseselerin mikro yöneticilerden gördükleri diğer bir zarar da bu tür yöneticilerin astlarını işe yaramaz, yetersiz, beceriksiz, öz güveni düşük, sürekli yönlendirilmeye ihtiyaç duyan kişilerden seçmeleri.

İşini iyi bilen ve kendine güvenen uzmanların mikro yöneticilerle çatışıp uzaklaştırılmaları mukadder olduğundan, mikro yöneticiler tarafından yönetilen müesseselerde insan kaynağı kalitesi ister istemez düşüyor.

Mikro yönetim hastalığının özellikle kamunun tepeden tırnağa her kademesine kanser gibi yayıldığını gözlemliyoruz.

Sürekli dile getirilen sadakat-liyakat ikileminin de sebeplerinden biri olan mikro yönetim anlayışından ne yapıp edip yakamızı kurtarmamız gerekiyor.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.