“Hükümete de muhalefete de oy vermem belki de…”

Semra Alkan

Bir önceki yazıda genel olarak Üsküdar, Sancaktepe ve Sultanbeyli’de Ak Parti’ye gönül veren kalabalıkların geçim sıkıntısıyla, hayat pahalılığıyla nasıl boğuştuğunu ve duygu dünyalarının ne denli karıştığını anlatmaya çalıştım.

Açıkçası kalabalıkların duyguları karma karışık, olmuş bir arapsaçı…

Siyaha beyaz dese de Cumhurbaşkanı Erdoğan ikna ediyor deniyor. Deniyor da bir taraftan da ceplere acı acı yansıyan zamların ağırlığı artık taşınamıyor. O yüzden de ne kadar gönlümüz Erdoğan’dan yana dense de kalabalıkların içerlemesi gittikçe artıyor. Ama bir taraftan da her şeye rağmen, tüm yaşanan zorluklara rağmen umutlar da kaybedilmek istenmiyor.

***

Yalnız gençlerde durum biraz farklı… Gelin şimdi Sancaktepe’de markette çalışan genç kardeşimizin söylediklerine bakalım…

“Geçinemiyorum. Sigarayı bile almakta zorlanıyorum. Artık tek tek mi alayım sigarayı? Anlamadım ki bizim bu durumlar ne olacak?

Asgari ücrete zam geldiğinde sevinmiştim, ama şu an yine eksideyim. Aldığım maaş yetmiyor. Ailem Ak Partili, çevremdekiler çoğunlukla Ak Partili… Ama ben parti konularıyla pek ilgilenmiyorum. Kim benim rahat yaşamamı sağlarsa o gelsin.”

***

Üsküdar’da sahayı gezerken, bir ara dinlenmek için girdiğim kafede sohbet ettiğim genç kardeşimizin söyledikleri…

“Son gelen benzin zamları belimi büktü. Arabamı sırtımda taşıyacağım bu gidişle… Okul yeni bitti, iş bulamadığım için hala ailemden destek alıyorum. Evet, petrolde, doğalgazda dışa bağımlıyız. Bunlara zam gelince otomatik olarak bizim harçlıklarda uçup gitti. Tamam, dünyada da durumlar kötü ama bizde de ekonomi daha iyi yönetilebilir. Ki daha iyi yönetilseydi, şu an daha rahat iş bulabilirdim. Şunu da belirteyim; etrafıma bakınca bizim durumumuz kötü değil aslında. Asıl parasızlıktan okuyamayan, ailesine yardım için çalışmak zorunda kalanlar ne yapsın? Gerçekten zor.

Özellikle ekonomi kötü yönetildiği için şu an kararsızım. Belki de oy kullanmam. Hükümete de muhalefete de oy vermem belki de…”

***
Sahada genel olarak gördüğüm, gençlerde herhangi bir partiye ya da lidere duygusal bağın daha düşük seviyelerde olduğu… Tabi bunun için daha detaylı araştırmalar gerekiyor. Şunu belki söyleyebilirim, gençlerin oyları kaba tabirle çantada keklik değil... Gençlerle biraz konuşunca teknolojinin, sosyal medyanın etkisi hemen görülebiliyor.

Elbette gençler yaşadıkları çevrenin, ailenin, kimliklerin ya da birçok faktörün etkisi altında olabilir. Ama bu etki ya da etkiler sorgulamalarını, yanlışa yanlış demelerini engellemiyor. Herhangi bir açıklamayı saçma buluyorsa, buna yalın bir şekilde saçma diyebiliyor. Yani ortada buz gibi duran saçmalığı savunmak için saatlerce enerjisini harcamayabiliyor. Kral çıplaksa çıplak diyebiliyor. Açıkçası önümüzdeki seçimde gençlerin tercihleri sadece Ak Parti için değil diğer partiler için de sürpriz olabilir. Ve bu segmentte partiler arasındaki oy geçişleri de diğer yaş gruplarına göre çok daha dikkat çekici olabilir.

SAHADAN KISA KISA

Genel olarak sahadan yansıyanlar… (Tabi bu çalışmada örneklemin üç ilçeyle sınırlı olması geneli yorumlamak açısından çalışmanın kısıtları olarak belirtilebilir.)

Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili, sahada helalleşme söylemi olumlu karşılanıyor. Asıl kalabalıkları dolaşırken bir konu aklıma takıldı. “Endişeli modernlerin” ciddi şekilde arttığı bugünlerde CHP’nin etki alanını daha görünür bir şekilde artırması beklenir. Zira burada biriken bir basınç var. Pandemiden yorulan kalabalıklar bir de otoriter yapının güçlenmesiyle birlikte, şu an bir tazyik altında hissediyor olabilir. Tabi bu sorulara cevap bulmak için yeni bir saha gezisi yapılabilir. Bir de Kılıçdaroğlu’nun halkla buluştuğu, özellikle teşkilatlarında yer aldığı bir toplantıya katılmak isterim.

Açıkçası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkla buluştuğu, teşkilatlarında yer aldığı bir toplantıya da katılmak isterim. Zira Ak Parti teşkilatları da 10 yıl önceki, hatta 5 yıl önceki teşkilatlar değil… Birçok konuda değişimin olduğu ortada… Partileri yakından görmeyi önemsiyorum, zira analiz için bir model oluşturulacaksa ana aktörlerle ilgili daha fazla bilgiye ihtiyaç olduğu düşüncesindeyim.

*

İYİ Parti’nin son dönemde merkeze doğru yürüyüşü biraz yavaşladı gibi. Akşener, il, ilçeleri karış karış gezerken partisini de ardından sürüklemişti. Ki bu yakalanan olumlu rüzgârın devamlılığının olması beklenir. Zira Akşener’in kalabalıkları harekete geçirecek bir potansiyelinin olduğu düşüncesindeyim. Ama sanki son dönemde partide bazı çatlak seslerin artması ya da seçmene ulaşmak için yapılan bazı uygulamaların pek de isabetli olmadığı söylenebilir. Şunu demek istiyorum: Örneğin ‘Ömer’in Yolu’ reklam filmini ilk izlediğimde sanki Ak Parti filmi izlemiş gibi hissettim. Ki hâlihazırda bu kitleye tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen Ak Parti gürül gürül sesleniyor. Açıkçası, bu kitleye ekonomiyle ilgili argümanlarla seslenilmesi daha uygun olabilir. Diğer taraftan, bu satırları yazarken İYİ Parti’de görev değişimlerinin yapıldığı haberlerini gördüm. Açıkçası bazı dönemlerde alınan radikal kararlar isabetli sonuçlar doğurabiliyor. Ki Akşener’in verdiği bu kararın altında da rasyonel temellerin olduğu düşüncesindeyim.

*

DEVA ve Gelecek Partisi’nin bilinirlikleri daha da artmış görünüyor. Ara ara Davutoğlu’nun da, Babacan’ın da eski partilerinden ayrılmalarına tepki gösteriliyor. Ki liderler bu konuyu defalarca birçok platformda anlattı ama bunun tekrar tekrar sahada anlatılmasının önemli olduğu düşüncesindeyim. Ayrıca iki liderin de devlet tecrübesinin altı çiziliyor. Ve ekonomideki sıkıntılardan bunalan kararsız seçmenler alternatif olabilir mi diye Davutoğlu’na da, Babacan’a da bir taraftan bakıyor gibi. Tabi şu an Ak Parti tarafında güçlü bir Erdoğan faktörü olduğu için çoğunlukla izliyorlar. Davutoğlu daha çok muhafazakâr söylemleriyle dikkat çekiyor gibi… Babacan ise, daha işlerin, ekonominin düzelmesini isteyenlerin dikkatini çekiyor gibi… Diğer taraftan partilerin ekonomiyle ilgili çözüm önerileri pek bilinmiyor ya da eksik biliniyor. Bu durum aslında genel olarak muhalefet partileri için de geçerli denilebilir.

Buradan hareketle, partilerin önümüzdeki dönemi nasıl değerlendireceği çok önemli… Altın gibi kıymetli bir döneme girdik. Stratejileri, geleceğe dair iddiaları kalabalıklara anlatmak çok kıymetli… Kısa ve net bir şekilde ve sürekli olarak…

***

Sahada 50’sine merdiven dayamış bir esnafla konuşurken şunu fark ettim ki bazı travmalar geçmiş gibi görünüyor ama bir aralık bulduğunda o yara birden sanki hiç acısı geçmemiş gibi ortalığa saçılabiliyor. Şunu demek istiyorum:

Esnaf kardeşimizin söylediklerine bakacak olursak;

“Köyden İstanbul’a yeni gelmiştik. Birkaç ay sonra kızım dünyaya geldi ama hastane masrafını ödeyemedim. Hastaneye senet vermek zorunda kaldım. Çok ağırıma gitmişti o zaman yaşadıklarım… Şimdi o günler geçti, durumumuzda iyi, ama zamanında çok çektik. O yüzden de Ak Parti’ye oyumu verdim şimdiye kadar…”

Şimdi bu cümleler köyden metropole göçen bir ailenin hikâyesi gibi okunabilir. Zamanında zorluklar yaşanmış ve şu an genel olarak bir yaşam standardı yakalanmış. Dolayısıyla yeni söylemlere açık bir seçmen olabilir. Ve buna göre de stratejilerle bu seçmene yaklaşılabilir denilebilir. Bu bir yöntemdir ama kolaycı bir yöntem olabilir.

Zira soruları detaylandırınca esnaf kardeşimizin muhalefet partilerine direnç gösterdiği ortaya çıkıyor. Ki hastaneden çıkarken kaba tabirle senet gibi bir kâğıt parçasına muhtaç kalması çok acı gelmiş kardeşimize… Tam da bu noktada iktidar ne yapıyor? Şu kadar hastane yaptık, şöyle özellikler, böyle özellikler diye döne döne anlatıyor. Ki genellikle bu söylemin eskidiği söylenebilir. Ama sahada bir bakıyoruz ki bu söylemin alıcısı çıkıyor. Hem de çok sahiplenerek… Ki bu söylemi sahiplenirken bir taraftan da acısı hafifliyor.

Açıkçası burada sahanın, sahadan gelen geri bildirimlerin ne denli önemli olduğunun altını çizmeye çalışıyorum. Her bir saha ziyaretinde farklı konular ortaya çıkabilir. Ve buna göre de parti merkezlerinde hazırlanan stratejiler için önemli kazanımlar elde edilebilir.

***

Son olarak, parti toplantılarını izlerken dikkatimi çeken bir konuyu da belirtmek isterim: Partilere yeni katılan, daha önce siyasetle yolu kesişmemiş parti mensuplarıyla ilgili gördüğüm; çoğunlukla iyi üniversitelerden mezun ve iş dünyasında başarılılar… Ki bu özellikler elbette çok önemli ve değerli.

Yalnız…

Partili kardeşlerimize sahayı karış karış gezmelerini ki bunu belirli dönemlerde değil, mutat bir şekilde yapmalarını öneririm. Böylelikle elde ettikleri geri bildirimlerle çok isabetli stratejiler ortaya konulabilir ya da keskin manevralara alt yapı sağlanabilir ve en önemlisi hedef kitle tüm özellikleriyle tanınabilir. Dolayısıyla, salon toplantıları gibi etkinlikler ya da diğer etkinlikler tabii ki önemli, ama bunun sahayla sürekli beslenmesinin gerekli olduğu düşüncesindeyim.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (18)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.