Muhalefet seçmeni gerçekten duyuyor mu?

Şule Demirtaş

31 Mart yerel seçimleri için adaylarını duyuran CHP, 6 Şubat’ta meydana gelen depremler esnasında Hatay’da görevde olan Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’la bir dönem daha devam etme kararı aldı.

Lütfü Savaş’ın yeniden aday seçilmesi kurultay sonrasında CHP’nin eski CHP olacağı, küskünlerle barışılacağı, halka rağmen siyaset yapılmayacağı vurgusuyla başlarda belirli bir değişim rüzgârı estirdiği düşünülen Özgür Özel için söylenenin ve hissedilenin tam tersi bir uygulama oldu.

Hatırlayalım.

Özgür Özel, konuk olarak katıldığı Candaş Tolga’nın programında “Siz Hatay Belediye Başkanını yeniden aday yapacak mısınız?” sorusuna şöyle yanıt vermişti;
“Hatay’da vereceğimiz karar çok tarihi bir karar olacak. Çünkü Deprem’den sonra Hatay başkan hakkında ne düşünüyorsa bir o karara uymak zorundayız.”

Peşi sıra sorulan “Sizce Hatay’da meydana gelen yıkımda Hatay Belediyesi’nin de sorumluluğu var mı?” sorusuna da

“Bir şehirde bir yıkım yaşanıyorsa o şehirde herkesin sorumluluğu vardır. Burada bir kusur biçilecekse yerel yönetimlerin hiç kusuru yoktur demek mümkün değildir. 10 belediyeden birisi bizim. Ben o 1 kusuru alırım dokuz kusuru da Adalet ve Kalkınma Partisi’ne ait olduğunu dikkatlerinize sunarım.” cevabını vermişti.

--Siyasette Tutarlılık.

Bu açıklamaların ardından elbette en ufak bir şüphe dahi duyulmadan eski başkanın aday yapılmayacağı düşünüldü. Haliyle belediye başkanının adı açıklandığında var olan tepkiler de bir hayli yükseldi. Değil seçmen, partinin kendi içerisindeki kurmayları dahi yapılan aday seçiminden memnun değildi.

Tüm bu memnuniyetsizlik değerlendirmelerin yeniden ele alınmasını sağladı. Farklı isimler gitti geldi.

Acaba bu hatadan dönülür mü diye düşünüldü fakat şapkadan kuş çıkmadı. Sabık başkan yeniden aday oldu.

--Tutarsızlığın Tutarsızlığı.

Bu büyük kaybediş sonrası partinin devinim sürecinde yeniden başkan olmuşsanız aynı zamanda yeni bir heyecanın da temsilcisi olmuşsunuzdur. Tam da bundan dolayı eski hataları -zinhar- yapmayacak olmanın da timsali olmalısınızdır. Ki daha yenice kaybettiğiniz Cumhuriyet tarihi boyunca en çok kazanma ihtimaliniz olan bir seçimse.

--Anketler her zaman doğruyu söyler mi?

Özgür Özel kalplerde makes bulmayan tüm bu adaylık vahametinin önünü arkasını “anket” sonuçlarıyla onamaya çalıştıysa da yükselen uğultu söylediği gerekçeleri bastırıyordu.

Öncesi çelişen söylemlerin cılız sesi; “Hatay başkan hakkında ne düşünüyorsa bir o karara uymak zorundayız.”

Sonrası hakikatin söylendiği güçlü, hatayı hiçbir şekilde kabullenmeyen siyasetin konforundan arınmış, gerçekçi o ses “Bir şehirde bir yıkım yaşanıyorsa o şehirde herkesin sorumluluğu vardır.”

--Bu ne yaman çelişki

Özel ilk söylediği cümlenin arkasından gitti. Demek ki siyasetin katmerli çıkarlarının künhüne vakıf olmak bu yoldan gitmeyi gerektiriyordu. Kim ne söylerse söylesin elindeki “ama anket” yazılı pankartı havaya kaldırdı. Oysa seçim günü kaç anketin yerle yeksan olduğuna kurmayı olduğu partisiyle birlikte aynel yakin şahit olmuşlardı.

Siyaset vicdanın sözünü hiç mi dinlemeyecekti?

Dinlemeyecekti de adaylığı kesinleşince tüm şeritleri doldurmuş konvoyuyla tümleşik, binlerce kişiye mezar olmuş, harabe ve şantiye halinde, geçmişinden yıkık hatıralarla perişan vaziyetteki şehre Cuma selamına çıkmış padişah gösterişiyle mi girecekti?

Bu eylem dahi büyük bir duyarsızlığın habercisiydi. Olmadı…

--Hasılı

İktidarların ellerindeki insan kaynaklarını gözünün yaşına bakmadan tükettiği ve çarklarında öğüttüğü için veyahut “sadakat – liyakat” dengesi bağlamında hikmetini nedense bilemediğimiz bazı tercihlerde bulundukları için son kullanma ömrü geçmiş siyasi figürleri rotüşleyerek halka tekrar tekrar sunmasına alışmış olabiliriz.

Ancak her defasında halka yeni bir şeyler sunma iddiası ve vaadi ile ortaya çıkan muhalefetten taze nefesler ve temiz isimleri beklemek seçmenin hakkıdır.

Muhalefet belki de bu şekilde kendisini iktidardan ayıracak yegâne alana sahip durumdadır. Eğer bir muhalefet iktidar gibi ve en az onun kadar tükenmişlik yaşıyorsa, halkın tercihini her zaman ehven-i şer olarak en azından iyisini kötüsünü bildiği iktidar tarafında sabit tutacağını bilmelidir.

Bu temel insan refleksi ve içgüdüsüdür. Bu anlamda muhalefetin üzerindeki yük büyük gözükse de alternatiflerin fazlalığı aslında onun elini kolaylaştırmaktadır.

Türk siyasi tarihine şekil veren iki unsur vardır; Bunlardan bir tanesi güçlü liderlerin yoğun halk desteği ile uzun yıllar iktidarda kalması.

Diğeri ise alternatifleri bulunduğu halde yıpranmış, eskimiş, söyleyecek sözü kalmamış, Batılı demokrasilerde olsa yetmiş kere istifa etmiş figürlerin sürekli olarak halkın önüne sürülmesidir.

Bu bazen o dereceye varır ki halkın adeta aklıyla alay edilir, halkın kavrayış ve iz’anına hakaret söz konusudur.

İktidarın seneler içerisindeki siyasi figür tüketişine şahit olabiliriz. Uzun bir zamanın liderliği söz konusu.

Peki ya muhalefet. Muhalefetin bu hataya düşebilme nedenini anlamlandırabilir miyiz?

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (7)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.