Yılın vefâsı Ötüken’den Özturanlı’nın hikâyeleri

Ötüken Neşriyat, Türk edebiyatının unutulmuş isimlerinden Osman Zeki Özturanlı’nın hikâyelerini ‘Bütün Hikâyeleri’ adıyla vefatından 40 yıl sonra gün ışığına çıkardı. Yazarın kitaplaşmış ve kitaplara girmemiş metinleri kütüphane kütüphane dolaşan Oğuzhan Murat Öztürk tarafından bir araya getirildi. Ceyhun Durmaz’ın hoş kapak tasarımıyla okura sunulan eser, Ötüken Neşriyât’ın edebiyatımıza vefâsı niteliğinde. Umarım peşinden Nevzat Üstün’ün ve Sabri Soran’ın hikâyeleri de gelir.

TANER AY

1984 sonuna doğru Isparta’dan döndüğümde, sekiz ay önce Cağaloğlu’nda şâir ve romancı olarak bıraktığım arkadaşlarımdan bir kısmını yayıncı olarak bulmak beni hayli şaşırtmıştı. Onlardan, Adnan Özer, Metin Celâl, Enver Ercan, Mehmet Müfit ve Hikmet Temel Akarsu aklıma gelen ilk isimler. Metin Celâl’in geçtiğimiz ay içinde Çolpan Kitap’tan çıkan ‘Bir Şiirdi Geçen Yıllar’ isimli anı kitabı o yılların nefis bir anlatısıdır. Isparta’dayken sekiz ay boyunca İstanbul’daki kültürel etkinlikleri askerlik arkadaşım Besim’in zevcesi Hale Dalgıç’tan duyuyor ve öğreniyorduk. Benim o yılın yaz başında İmge Yayıncılık’tan çıkan ‘Vesikalık Fotoğraflar’ isimli kitabını bile Isparta’ya Hale getirmişti. Fakat Cağaloğlu hep karanlıkta kalıyordu. Aklıma bir iki sayı ömürlü dergicilik gelirdi de, sekiz ay gibi kısa bir süre içinde şâirlikten ve romancılıktan yayıncılığa geçişi hiç tahayyül edemezdim. Oysa, her şâirin ve yazarın gönlünde yayıncılığın yatması, edebiyatımızın bir geleneğiymiş.

Metin Celâl sadece şiir kitapları ve şiir dergisi yayınlamak için Çizgi’yi kurmuştu ama, sanırım bu kuralından Mahir Öztaş’ın ve Cengiz Öndersever’in hikâye kitaplarıyla sapmıştı. O yıllarda şiir kitapları iki baskıda dört bin kadar satarken, hikâye kitapları ‘sıfır’ çekiyordu. Anımsadığım kadarıyla Mahir’in kitabı bir istisnaydı, ödül almıştı ve çok satmıştı. Başta Adnan Özer ve Enver Ercan olmak üzere, bana Cumhuriyet dönemi Türk Edebiyatı’ndan önerilerimi soran yayıncı arkadaşlar da vardı. Onlara, her defasında, Memduh Şevket’i o yıl içinde Bilgi Yayınevi keşfettiğinden, Sadri Ertem’i, Reşat Enis’i, İlhan Tarus’u, Osman Zeki Özturanlı’yı, Nevzat Üstün’ü ve Sabri Soran’ı öneriyordum. Unuttuğum Faik Baysal’ı ise Adnan bulmuştu. Ama, diğerleri nedense o yılarda hep önerim olarak kalacaklardı.

Aradan otuz yıldan fazla bir süre geçtikten sonra, bir akşam üstü ‘Mavi Melek’ isimli mekânda sohbet ederken, Ötüken Neşriyât’ın yaman editörleri Oğuzhan Murat Öztürk ve Göktürk Ömer Çakır bana Türk Edebiyatı’nın unutulmuş isimlerinden önerilerimi sorunca, hemen onlara Osman Zeki Özturanlı’yı, Nevzat Üstün’ü ve Sabri Soran’ı söylediğimi anımsıyorum. Çünkü, Sadri Ertem, Reşat Enis ve İlhan Tarus artık keşfedilmişlerdi. Oğuzhan ve Göktürk ‘unutulan’ üç hikâyecimizi de biliyorlardı. Ama, onlardan Nevzat Üstün’ün mirasçılarına ulaşmaları mümkün olmadı. Osman Zeki Özturanlı’nın kızı Necla Hamzaçebi ve oğlu İskender ise arkadaşlarımdı. Bunun üzerine Oğuzhan kütüphâne kütüphâne dolaşarak Özturanlı’nın kitaplaşmış ve kitaplara girmemiş hikâyelerini bulup yayıma hazırladı. Geçtiğimiz hafta içinde de Osman Zeki Özturanlı’nın ‘Bütün Hikâyeleri’ Ceyhun Durmaz’ın çok hoş kapak tasarımıyla Ötüken Neşriyât’tan çıktı.

Özturanlı’nın ‘Bütün Hikâyeleri’, Ötüken Neşriyât’ın edebiyatımıza vefâsıdır. Umarım peşinden Nevzat Üstün’ün ve Sabri Soran’ın hikâyeleri de gelir. Bir ara Şaban Özdemir ile Sabri Soran’ın yeğenine ulaşmış ve ondan yengesinin bir taşınma sırasında amcasının yayımlanmamış hikâyelerinin dosyalarını kaybettiğini öğrenmiştik. Buna karşın ‘40’lı ve ‘50’li yılların dergilerinde Sabri Soran’ın pek çok hikâyesi bulunuyor. Yazarın ‘60 yılında kendi imkânlarıyla bastırdığı ‘Bozacının Kızı’nıysa sahaf raflarında görmek mümkün. Şaban Özdemir, Ömer Hakan Özalp, Necati Tonga, Turgay Anar, İbrahim Öztürkçü ve Tahsin Yıldırım gibi edebiyat kurtlarıysa elbette onlardan nefis bir seçme yapabilirler...

YAZDIĞI OYUNLAR DA KİTAPLAŞMALI

Özturanlı’nın hikâyelerini orta ve lise yıllarımda okumuştum. Kitabın matbaadan geldiği gece yeniden okuduğumdaysa, hikâyelerin hiç eskimemiş olmasına hayret ettim. Bundan da önemlisi, Özturanlı’nın diliydi. Nasıl da temiz ve arı bir Türkçe! Ayrıca, ‘60 sonrasındaki Yeşilçam Sineması’nın ve Türk Edebiyatı’nın bayağılaştırdığı lehçenin, usta bir yazar tarafından minimalist kullanım yöntemiyle şiirselliğe dönüşebilmesinin de örneğidir Özturanlı’nın hikâyeleri. Kitabın ‘Mühür’ bölümünde 11, ‘Tabanca’ bölümünde 8, ‘Başakçılar’ bölümünde 13, ilk defa okuduğum ‘Kör Karga’ bölümünde 8 ve Oğuzhan’ın keşfettiği kitaplara girmemiş hikâyeler bölümündeyse 4 hikâye bulunuyor. Bununla birlikte, hikâyeci Osman Zeki Özturanlı, aynı zamanda çok değerli bir oyun yazarımızdır da, onun ‘Batak Göl’ünü ‘69 sonunda veya ’70 başında Kent Oyuncuları’nda seyrettiğimi anımsıyorum. Kadroda, Müşfik Kenter, Yıldız Kenter, Güler Kıpçak, Kâmran Yüce, Erdoğan Ersever, Salih Sarıkaya, Bülent Koral ve Cenap Aydınoğlu vardı. Özturanlı’nın bütün oyunlarının da en kısa sürede Ötüken Neşriyât’tan çıkmasını diliyorum ve bekliyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

Athena Gökhan’ın tamirci çırağı rüyası
Ünlüler Gökhan Özoğuz'un başrol oynadığı Kendi Yolumda filminin galasına akın etti: Çok güzel olacak
Emmy’nin 2022 yıldızları İskoç ve Fransız

Kültür Sanat Haberleri