Önümüzdeki yıllarda Göbeklitepe daha çok konuşulur, daha çok tartışılır olacak. Türkiye’de yaşayan herkes, bunun ülkesi için ne kadar büyük önem taşıdığının bilincinde olmalı. 1995 yılında ortaya çıkarıldığında tarih ve arkeolojiye dair bildiğimiz herşeyi alt üst eden Göbeklitepe hakkında bilmeniz gerekenler...
110
Dünyanın bilinen ilk tapınağı olan Urfa’daki Göbeklitepe, bulunduğu ilk günden bu yana klasik tarihin kafasını karıştırıyor. Çünkü Göbeklitepe 12 bin yaşında, yani henüz tarım ve yerleşik yaşama geçilmemiş olan avcı-toplayıcı döneme ait. İlkel olduğu varsayılan avcı-toplayıcı toplulukların böylesine görkemli bir tapınak yapması ise tahayyül ötesi olarak görülüyor.
210
İlk kez 1963 yılında İstanbul ve Chicago üniversitelerinden görevlilerinin yüzey araştırmaları sırasında fark ettiği, ancak önemi, 1994 yılında tarlasını karasabanla sürerken bulduğu oymalı taşı müzeye götüren Mahmut Kılıç sayesinde anlaşılan Göbeklitepe’deki kazı çalışmalarını, ünlü Alman arkeolog Klaus Schmidt yürüttü. Schmidt, 2014 yılında vefat edene dek çalışmalarını sürdürdü.
310
Şanlıurfa’ya 20 kilometre uzakta bulunan Göbeklitepe antik kenti, insanlık tarihiyle ilgili bugüne kadar bildiğimiz her şeyi yerle bir ediyor. Mısır’daki büyük piramitlerin 4 bin 500 yaşında ve İngiltere’deki Stonehenge’in 6 bin yaşında olduğu düşünülürse, Göbeklitepe insanın inşa ettiği ilk tapınak.
410
Göbeklitepe, devasa büyüklükte kayaların ayağa dikilmesiyle oluşturulmuş, özenle inşa edilmiş, özenle süslenmiş 8 ila 30 metre çapında 20 adet tapınaktan oluşuyor. Tapınakta 3 ila 6 metre büyüklüğünde, 60 ton ağırlığa ulaşan T biçiminde dev heykeller yer alıyor. Heykellerin üzerinde tilki, boğa, yaban domuzu, ördek, yılan ve boğa gibi hayvan figürleri bulunuyor.
510
Peki, Sümerler’den 7 bin yıl önce, insanlığın henüz ok ve zıpkınlarının ucuna keskin taşlar bağlamayı bile yeni öğrendiği düşünülen bir çağda, bu büyüklükte yapılar nasıl inşa edilebilmişti? Belki de insanlık hiçbir zaman sanıldığı gibi ilkel bir dönem yaşamamıştı.
610
Göbekli Tepe’deki dev kaya heykelleri inceleyen National Geographic araştırmacısı, konuyla ilgili belgeselde meseleyi özetleyen şu cümleyi kuruyor: “Bu dönemde yaşayan insanların bu tapınakları yapabilmesi, üç yaşında bir çocuğun elindeki oyuncak tuğlalarla Empire States’i inşa etmesine benziyor!”
710
Göbeklitepe’deki T şeklindeki sütunların tümü, ‘insan şeklinde’ resmedilmiş. Ellerini kasıklarının üzerinde birleştiren dev insanlar. Yine Göbekli Tepe’de bulunan ve dünyanın en eski heykeli kabul edilen figür de, ellerini kasıklarında birleştirmiş bir insanı betimliyor. Bu ve buna benzer sembolizmlerin ne anlama geldiğini ise henüz kimse bilmiyor.
810
Üstelik, Göbeklitepe’deki gizem ve bilinmezlikler bu kadarla da sınırlı değil. 20 tapınak, inşa edilmelerinden tam 1000 yıl sonra tonlarca toprak taşınarak örtülüyor ve üzerleri tamamen kapatılıyor. 1995 yılında gün ışığını tekrar görene dek…
910
Yapımı için büyük çaba harcandığı belli olan bu muhteşem tapınakların neden daha sonra yine muazzam bir emek harcanarak gömüldüğünü anlamak mümkün değil.
1010
Bölgedeki kazı çalışmalarını yürütmüş olan rahmetli Alman arkeolog Klaus Schmidt şunları söylemişti: Göbeklitepe’deki kazılarda elde ettiğimiz bulgularla, dünyanın bilinen en eski tapınma merkezlerinden birinin bu bölgede olduğunu ortaya çıkardık. Bu arkeoloji dünyasının en büyük keşiflerinden biridir. Çünkü daha şehir hayatına geçmemiş olduğu düşünülen avcı-toplayıcı toplumların tapınak inşa etmiş olduğunu gösteren ilk örnektir. Yaptığımız araştırmalarda, Cilalı Taş Devrinde yaşamış insanların, yabani sığır, akrep, tilki, yılan, aslan, yaban eşeği, yaban ördeği ve yabani bitki kabartmalarını incelediğimizde hayvanlarını evcilleştiremedikleri sonucuna ulaştık. Ayrıca, dikili taşların üzerindeki resimler ve kabartmalar o dönemde yaşamış olan insanların sanatları hakkında bizlere fikir veriyor. Buradaki tapınak, dünyanın bilinen en büyük tapınağı olma özelliğini taşıyor.