Gazze Şeridi’nde Memlükler döneminde inşa edilen ve İsrail saldırılarına kadar ayakta kalan Paşa Sarayı, son saldırılarda büyük tahribata uğradı. Sarayın yaklaşık yüzde 70’i yıkılırken, içerdiği tarihi eserler de 20 binden fazla parçayla birlikte çalındı.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları sadece sivilleri ve yapıları hedef almakla kalmadı, bölgedeki tarihi mirası da etkiledi. Saray, 1994’teki Oslo Anlaşması öncesinde de İsrail saldırıları sırasında zarar görmüştü.
KURTARMA ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR
Paşa Sarayı’nda kalan tarihi parçaların kurtarılması için teknisyenler ve işçiler molozlar arasında çalışıyor. İlkel ekipmanlarla yapılan çalışmalar, saraydan geriye kalanların korunmasını ve gelecekte restore edilebilecek bölümlerin güvence altına alınmasını amaçlıyor.
Kültürel Mirası Koruma Merkezi uzmanı Hamuda Dehdar, sarayın tarihini şöyle özetledi:
"Saray Memlükler döneminde yapıldı (1250-1517) ve yaklaşık sekiz asırlık bir geçmişe sahip."
Dehdar, "İsrail'in gerçekleştirdiği yıkım, tarihi eserleri yağmalanan sarayın yüzde 70'inden fazlasını etkiledi." dedi.
Sarayda, Bizans, Roma ve Osmanlı dönemlerine ait arkeolojik parçalar bulunuyordu. Filistin yönetimi, İsrail’in çekilmesinin ardından sarayı restore ederek değerli eserleri sergileyen bir müzeye dönüştürmüştü.
FİLİSTİN YÖNETİMİNDEN TEPKİLER
Filistin hükümeti yetkilileri, İsrail’in tarihi alanlara yönelik sistematik tahribatını eleştirdi. Medya Ofis Müdürü İsmail es-Sevabite, saldırıları şöyle değerlendirdi:
"Resmi verilere göre, İsrail güçleri, çoğu Memlükler ve Osmanlı dönemine, bazıları da hicri birinci asra ve Bizans dönemine kadar uzanan 316'dan fazla tarihi alan ve yapıyı tamamen veya kısmen tahrip etti."
Sevabite, Paşa Sarayı’ndaki nadir eserlerin büyük kısmının kaybolduğunu belirterek, "İsrail saldırılarında özellikle 20 binden fazla nadir eserin bulunduğu Paşa Sarayı Müzesi'nin işgal ve tahrip edilmesinin ardından binlerce tarihi parça kayboldu." ifadelerini kullandı.
PAŞA SARAYI’NIN TARİHÇESİ VE MİMARİSİ
Paşa Sarayı, Gazze’deki en önemli arkeoloji müzesi olarak kabul ediliyordu. Memlükler döneminde “Dâr es-Saâde”, Osmanlı döneminde “Kasr-ı Rıdvan” olarak anılan yapı, Napolyon’un 1799’daki Gazze saldırısı sırasında “Napolyon Kalesi” olarak da bilindi.
Saray, iki ayrı yapı ve geniş bir avludan oluşuyor; ana giriş kapısı Memlük Devleti’nin sembolü olan çift başlı aslan arması ve zengin süslemelerle dikkat çekiyordu. Yapıda yıldız rozetleri, kemerli geçişler ve sivri kemerler gibi Memlük sanatını yansıtan unsurlar bulunuyordu.
2005, 2010 ve 2014 yıllarında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı desteğiyle üç aşamalı restorasyondan geçen saray, son olarak devlet müzesi olarak hizmet veriyordu.
TARİHİ MİRASIN KORUNMASI İÇİN ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR
Kültürel miras ekipleri, sarayda “acil kurtarma” projesi kapsamında geriye kalan tarihi parçaları çıkarmaya ve restore edilebilecek bölümleri güvence altına almaya çalışıyor.
Sevabite, eserlerin Filistin’in farklı tarih dönemlerini yansıttığını vurguladı:
"Bu eserlerin tamamı son derece önemli tarihi parçalardan oluşuyor ve her biri Filistin’in tarihini temsil ediyor."
Gazze’deki Turizm ve Eski Eserler Bakanlığı, Paşa Sarayı’nın Memlükler dönemi İslam mimarisinin gelişimini yansıtan en önemli örneklerden biri olduğunu belirtiyor.
