UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki 1486 yıllık Ayasofya-i Kebir Camii, yürütülen restorasyon sırasında ağır tonajlı kamyon ve iş makinelerinin iç mekâna sokulmasıyla tarihin en büyük koruma tartışmalarından birine sahne oluyor. Sosyal medyada yayılan görüntüler, sanatçıdan tarihçiye, mimardan arkeoloğa geniş bir kesimin tepkisini çekerken, eleştiriler “kültürel cinayet”, “hafızaya ihanet”, “restorasyon değil tahribat” sözleriyle büyüyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğü ise “özel platform ve bilimsel raporlar” savunması yaparken, UNESCO ilkelerinin açıkça ihlal edildiği belirtiliyor.
Restorasyonun ikinci etabında, kubbe güçlendirme gerekçesiyle 45 tonluk kamyonlar ve vinçlerin İmparator Kapısı’ndan ana salona girdiği görüldü. Tarihi mermer döşemeler, hassas zemin ve altında yer alan 1 kilometrelik dehliz sistemi, bu yükleri taşımaya uygun değil.
UNESCO kurallarına göre dünya mirası statüsündeki yapılarda ağır iş makinesi kullanmak yasak. Notre-Dame’da, Pantheon’da, Kubbetü’s-Sahra’da iş makineleri değil, elle taşınan hafif malzemeler kullanılıyor.
SANAT VE AKADEMİ DÜNYASI AYAKTA
GÜNEŞTEKİN: “BU HAFIZAYA KARŞI İŞLENEN KÖRLÜKTÜR”
Skandalı gündeme taşıyan ressam ve heykeltıraş Ahmet Güneştekin, Ayasofya’ya sokulan kamyonları “insanlığa karşı işlenmiş yanlış” olarak niteledi:
“Ayasofya insanlığın ortak vicdanıdır. Bu yapının kalbine iş makinesi sokmak, restorasyon değil, hafızaya karşı körlüktür.”
Güneştekin, Pantheon ve Notre-Dame gibi yapılarda ağır makine kullanımının asla yapılmadığını hatırlatarak, “Bu, evrensel koruma biliminin tartışmasız ilkesidir” dedi.
Ayasofya, insanlığın ortak vicdanıdır!
— Ahmet Güneştekin☀️ (@AhmetGunestekin) November 24, 2025
Böylesine bir yapının kalbine iş makineleri sokmak, restorasyon değildir. Olsa olsa hafızaya karşı işlenen bir körlük, insanlığa yapılan bir kötülüktür...
Yıllarca Anadolu’yu gezdim…
Ören yerlerinde, Ani Harabeleri’nde, antik kentlerin… pic.twitter.com/jYK25dNNcj
ŞULE DEMİRTAŞ: “BU ŞEKİLDE GÜÇLENDİRME OLAMAZ”
Sanat tarihçisi ve KARAR yazarı Şule Demirtaş da tartışmalara kapsamlı bir değerlendirmeyle katıldı. Demirtaş, Ayasofya’da yürütülen güçlendirme çalışmalarının deprem güvenliği açısından ertelenemez bir ihtiyaç olduğunu vurgularken, esas meselenin “aciliyet” ile “yöntem” arasındaki farkta olduğunu ifade etti.
Demirtaş, Ayasofya’nın kendi ağırlığını taşımakta zorlandığını, kubbe ve payandaların yüzyıllardır milim milim salındığını hatırlatarak şunları söyledi:
“Güçlendirme zorunluluk olabilir ama bu, seçilen yöntemin alternatifsiz olduğu anlamına gelmez.”
Notre-Dame benzetmesini “yanlış kıyas” olarak nitelendiren Demirtaş, Fransız katedralinin çatısının tamamen çöktüğünü ve müdahalenin yukarıdan, boş bir hacim üzerinden yapılabildiğini; Ayasofya’da ise aynı koşulların bulunmadığını belirtti:
“Kubbeyi sökememek başka şeydir; zemine ve duvarlara tonlarca yük bindirmek bambaşka şey. Notre-Dame, Ayasofya’nın 626 yaş küçük kardeşi. Bu yaş farkı bile hassasiyetin ne kadar yüksek olması gerektiğini anlatıyor.”
UNESCO ve ICOMOS ilkelerinin “yasaklar listesi” değil, en az müdahale, titreşimden kaçınma ve özgün malzemeye saygı gibi evrensel prensiplere dayandığını hatırlatan Demirtaş, ağır tonajlı araç kullanımının bu ruhla bağdaşmadığını vurguladı:
“Belgelerde ağır makine kullanımı açık açık ‘yasaktır’ diye yazmıyor diye, buna izin varmış gibi sunmak doğru değil. O kadar hassas bir yapı ki, bilselerdi belki de gerçekten ‘Ayasofya’ya kamyon sokmayın’ diye yazarlar, bundan şüpheniz olmasın.”
Demirtaş, restorasyon yönteminin doğruluğunun en temel ölçütünün “yasak olup olmaması” değil, titreşim, gaz salınımı, mikro çatlaklardaki gerilme gibi etkilerin bağımsız ölçümlerle kanıtlanması olduğunu söyledi. Bu verilerin kamuoyuyla paylaşılmamış olmasına dikkat çekerek:
“Bu ölçümlerin şeffaf şekilde açıklanmaması, tartışmayı daha da kaçınılmaz kılıyor.” dedi.
SANAT TARİHÇİLERİ: “KÜLTÜREL VİCDAN YARASI AÇILDI”
Sanat Tarihi Derneği Başkanı Şerif Yaşar, Bakan Ersoy’a doğrudan çağrı yaptı:
“Sayın Bakanım, Ayasofya’da ağır tonajlı kamyonlar tarihi mermerlerin üzerinde. Bu açık bir restorasyon skandalıdır. Müdahale edilmesini bekliyoruz.”
Dernek, UNESCO’ya resmi şikâyet dilekçesi hazırladığını açıkladı.
Arkeolog ve koruma uzmanı Doç. Dr. Ayşe Köksal, Ayasofya zemini üzerindeki çatlakların bile bilimsel değeri olduğunu söyleyerek,
“Metal platform koymak zemin güvenliğini garanti etmez. Bir çatlak artsa ne olacak?” uyarısı yaptı.
KORUMA UZMANLARI: “KUYUMCU TİTİZLİĞİ GEREKİR, KAMYONLA DEĞİL”
Arkeolog Nezih Başgelen, Ayasofya’nın benzersiz mimarisine dikkat çekerek:
“Bu yapı, kuyumcu titizliği gerektirir. Ağır ekipmanlar zemindeki taşları ve alt katmanları kalıcı olarak etkileyebilir.”
Dünya mirası statüsündeki yapılarda ağır araç kullanılmasının UNESCO tarafından kesin olarak yasaklandığını hatırlattı.
ORTAYLI: “AYASOFYA BU YÜKÜ KALDIRAMAZ; ÇÖKERSE DÜNYA FATURAYI TÜRKİYE’YE KESER”
Tarihçi ve mimar Prof. Dr. İlber Ortaylı, tepkisini sert sözlerle dile getirdi:
“Ayasofya bu yükü kaldıramaz. Oraya araba bile giremez. Altı dehliz dolu. Mimariden anlamayanlar karar veriyor. Eğer bu yapı çökerse dünya bunun hesabını Türkiye’ye sorar.”
Ortaylı, Ayasofya’nın mimarları Anthemios ve Mimar Sinan’a atıf yaparak “Onlara mı sordular?” diyerek ironide bulundu.
MİMAR VE MÜHENDİSLER: “ZEMİN TİTREŞİMİ KUBBE SİSTEMİNİ BOZABİLİR”
Mimarlar Odası, statik analizlerin yetersiz olduğunu ve ağır makinelerin kubbe taşıyıcı sisteminde titreşim riski oluşturduğunu açıkladı.
Arkeolog Ömer Faruk Yavaşçay ise:
“UNESCO kurallarına göre Ayasofya’ya ağır ekipman giremez. Bu maliyetten kaçmak için yapılan etik dışı bir uygulamadır.”
dedi.
KAMUOYUNDA ÖFKE: #AyasofyaSkandalı
Sosyal medyada binlerce paylaşım yapıldı, sanatçılardan gazetecilere herkes tepki gösterdi.
“Vinçle camiye girmek ayakkabıyla girmekten beterdir.”
“Tarihe ihanet.”
“UNESCO nerede?”
Skandal, Ayasofya’nın 2020’de ibadete açılmasından bu yana süren tartışmaları büyüttü.
