Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, çocuk koruma sisteminde "aile odaklı" dönüşümü bir üst aşamaya taşıyor. Cumhurbaşkanlığı 2026 Programı’nda yer alan düzenlemeyle, koruma altına alınan çocukların travma süreçlerini en hafif şekilde atlatmaları ve kurumsal yerleştirme öncesi aile ortamından kopmamaları hedefleniyor.
"GEÇİCİ YUVA" MODELİ NASIL İŞLEYECEK?
Yeni model, kriz anlarında çocukların güvenli bir limana sığınmasını sağlayacak özel bir sistem olarak tasarlandı:
Acil Koruma: Henüz bir kuruluşa yerleştirilmemiş ve ailesine dönme imkanı bulunmayan çocuklar kapsama alınacak.
Kısa Süreli Bakım: Özel eğitimden geçmiş gönüllü aileler, bu çocuklara birkaç gün ile en fazla bir ay süreyle bakıcılık yapacak.
Eğitimli Aile Şartı: Bu modelde yer alacak aileler, çocuk psikolojisi ve kriz yönetimi konularında profesyonel eğitimlerden geçirilecek.
GÖNÜL ELÇİLERİ’NDEN "PROFESYONEL" ADIMA
Türkiye Gazetesi'nin haberine göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde yürütülen Gönül Elçileri Projesi, Türkiye’de koruyucu aileliğin toplumsal bir harekete dönüşmesini sağladı. Yeni dönemde bu başarı, uzmanlık gerektiren alanlara taşınıyor:
Profesyonel Koruyucu Ailelik: Sadece geçici değil, aynı zamanda özel gereksinimleri (engellilik, kronik hastalık, ağır travma vb.) olan çocuklar için de "Profesyonel Koruyucu Aile Modeli" devreye alınacak.
Lisans Şartı: Bu modelde, özellikle çocuk gelişimi, psikoloji veya sosyal hizmetler gibi alanlarda lisans eğitimi olan veya bu alanda derinlemesine yetkinleşmiş aileler görev alacak.
MEVCUT TABLO: 10 BİNİ AŞKIN ÇOCUK AİLE YANINDA
Bakanlık verileri, Türkiye’nin bu konuda katettiği mesafeyi de gözler önüne seriyor. Bugüne kadar 20 binden fazla çocuğun evlat edinildiği Türkiye’de;
9 bin koruyucu aile, 10 binden fazla çocuğa sıcak bir yuva sunuyor.
2026’da yürürlüğe girecek yeni modellerle birlikte, devlet korumasındaki çocukların "kurum ortamı" yerine "aile odaklı" bir yapıda büyüme oranının rekor seviyeye ulaşması bekleniyor.
NEDEN İHTİYAÇ DUYULDU?
Uzmanlar, çocuğun koruma altına alındığı ilk anların en travmatik dönem olduğunu belirtiyor. Bu süreci devlete ait bir yurt binası yerine, sevgi dolu bir ev ortamında karşılamanın çocukların bilişsel ve ruhsal gelişimi için hayati önem taşıdığı vurgulanıyor.
