Türkiye'nin en lezzetli tartışmalarından biri olan cağ kebabının asıl memleketinin neresi olduğu sorusu nihayet yanıtını buldu. Yıllardır Erzurum ve Artvin arasında süregelen ve zaman zaman hararetlenen "bizim yemeğimiz" münazarasına, Artvin Çoruh Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüdayi Ercoşkun tarihsel bir bakış açısı getirdi. Prof. Dr. Ercoşkun'un araştırmaları, cağ kebabının ne sadece Erzurum'a ne de sadece Artvin'e ait olduğunu, aksine bin yıllık Kıpçak kültürel mirasının günümüze ulaşmış bir lezzeti olduğunu ortaya koydu.

HER İKİ KENTTE KANITLAMIŞTI
Tartışmanın hukuki boyutunda Erzurum, 22 Şubat 2010’da "Oltu cağ kebabı" adıyla coğrafi işaret tescilini alırken, Artvin ise 2020’de "Yusufeli cağ döner" adıyla marka tescilini almıştı. Prof. Dr. Ercoşkun, bu rekabeti şöyle açıklıyor:
"Her iki kent de kendilerine ait olduğunu iddia ederek bir bakıma doğru söylüyor. Çünkü bu iki kent, bin yıl önce Kıpçakların yaşadığı bölgenin içinde yer alıyor. Cağ kebabı da söz konusu bölgede ortaya çıktığı için bu yemek hem Artvin hem de Erzurum’a ait olabiliyor."
ANADOLU’YA YERLEŞTİLER VE MİRASLARINI BIRAKTILAR
Cağ kebabının tarihsel yolculuğunu detaylandıran Prof. Dr. Hüdayi Ercoşkun, Selçukluların 11. yüzyılda Anadolu’ya ilerlemesiyle Kafkasya’daki dengelerin değiştiğini vurguladı. Gürcistan Krallığı'nın, kuzeyden gelen Kıpçak Türklerini savunma amaçlı ülkesine davet etmesiyle, yaklaşık 40 bin Kıpçak ailesi Artvin, Ardahan, Ahıska, Ahılkelek ve Batum çevresine yerleşti. Ercoşkun, bölgenin kültürel yapısının bu büyük göçten derin izler taşıdığının altını çizdi.
Kıpçakların, Karadeniz’in kuzeyinde kurulan Kıpçak Devleti’nin (1030–1241) bakiyesi olduğunu belirten Ercoşkun, devletleri Moğol istilasıyla yıkılsa da bir kısmının Gürcistan üzerinden Artvin ve çevresine yerleştiğini, zamanla Orta Asya’dan gelen Oğuz boylarıyla kaynaşarak Müslümanlığı benimsediğini ifade etti.
Uzman isim şunları dile getirdi:
"Moğol istilasıyla devletleri yıkılsa da bir kısmı Gürcistan üzerinden Artvin ve çevresine yerleşmiş, zamanla Orta Asya’dan gelen Oğuz boylarıyla kaynaşarak Müslümanlığı benimsemiştir. Bugün Artvin, Ardahan ve Erzurum hattındaki halk kültürünün birbirine bu kadar benzemesi tesadüf değildir."

ZAMANLA CAĞ KEBABI OLMUŞ
Bu ortak kültürel zeminin, yalnızca geleneklerde değil, mutfakta da kendini gösterdiğine dikkati çeken Ercoşkun, "Cağ kebabı bu coğrafyanın sadece bir yemeği değil, tarihi bir belleğidir. Kökleri Orta Asya Türk mutfak kültüründeki şişte et pişirme geleneğine dayanır. Kıpçak Türkleri bu geleneği Kafkasya’ya taşımış, yüzyıllar içinde yerel damak tadıyla birleşerek bugünkü cağ kebabına dönüşmüştür" dedi. Ercoşkun, 1050’li yıllarda Divanı Lügatit Türk’te etle ilgili 300’den fazla terim geçtiğini ve kuzu şişin söğüş olarak anlatıldığını belirterek, "Kuzu çevirmede kuzunun etinin homojen olmaması nedeniyle kimi yerlerin kuru bazı bölümlerin yağlı olması nedeniyle az ya da fazla pişmiş olabiliyor. Atalarımız kuzuyu kestikten sonra etinin tamamını cağa vurarak bugünkü cağ kebabını yapmışlardır" ifadesini kullandı.
TÜRK MUTFAĞININ ÖNEMLİ BİR SİMGESİ
Ercoşkun, cağ kebabının Türk mutfak tarihi açısından taşıdığı öneme dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Yatay şişte ağır ağır pişirilen et, sadece bir kebap değildir; bin yıldır sürekliliğini koruyan bir kültürün sembolüdür. Bugün Erzurum ve Artvin ile çevresinde yaşatılan cağ kebabı, Kıpçaklardan günümüze uzanan bir gastronomik mirastır. Coğrafi işaretli lezzet cağ kebabı, Türkiye’nin birçok ilinde popülerliğini artırıyor. 2024 verilerine göre cağ kebabı restoran sayısı en fazla olan iki il Erzurum ve İstanbul olarak öne çıkıyor. Erzurum’da 50 cağ kebabı restoranı bulunurken, İstanbul’da da bu sayı 50’ye ulaşıyor. Ankara’da 20, Bursa’da 15 ve Artvin, İzmir, Kocaeli gibi illerde ise 10’ar restoran yer alıyor."
