Görüşler

Dilin mekanizması ve matematik ilişkisi

Dilin mekanizması ve matematik ilişkisi

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Çamdalı “Bir milletin değerleriyle birlikte yaşamda kalarak neslini devam ettirmesinde dilin hayati derecede önemli olduğunu tarihsel gerçekler göstermektedir” diyor.

Dilbilimin tarihini yazanlar, dilbilimdeki değişim ve gelişimin, tarihi ve kültürel bağlamlar dikkate alınmadan anlaşılamayacağını ifade etse de önerme, dil dâhil tüm olgular için geçerlidir. Bu bağlamda dilin özgün yapısı, değişimi, gelişimi ile ilgili çok farklı tanım ve tahlil yapmak mümkündür. Bu konuda gerek Türkçede gerekse de diğer dillerde oldukça fazla kaynak vardır.

Zira dil (veya diller) insanlık tarihi kadar belki de ondan da eskidir. Kaynakları inceleyerek yeni bir tanım ve tahlil yapmak elbette olasıdır. Ancak konu, daha çok dil bilimcileri ilgilendirdiğinden, burada ulaşılan kaynaklara ve tecrübelere dayalı olarak elde edilen bilgiler, verilmeye çalışılacaktır. Özellikle, tecrübi bilgiler vurgulanmaya çalışılacaktır. Ozanın dediği gibi bizde ozanlar teknikten (fenden), teknik (fen) insanlar da şiirden anlamasa da birbirlerine mesafeli olsalar da hiç değilse mesafenin azalmasına, gayret edilecektir.

Doğadaki ilk basit canlılarda tür, cinsiyet, niyet gibi olguları bildirmeye yarayan ilkel mekanizmaların varlığı bilinen gerçektir. Söz konusu iletişimin kimyasal olarak gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Bir canlının diğer bir canlı ile iletişim kurma ihtiyacı, milyonlarca yıl devam ederek iletişim araçlarının gelişimine neden olduğu konusunda, kaynaklarda (literatürde) bilgiler verilmektedir.
Bu yazıda, dilin tanımı ve yapısı ile ilgili teoriler ortaya konduktan sonra Türkçe özelinde dil ve matematik ilişkisi, kaynaklara (literatüre) dayalı olarak verilmiştir. Ozanın dediğinin aksine, teknik (fen) insanlar ile ozanların arasının bulunmasına gayret edilmiştir.

DİLİN TANIMI VE SAYISI

Dil, en basit ve yalın haliyle bilgi alışveriş aracı olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda dil; jestleri, mimikleri, beden duruşlarını, ıslıkları, el işaretlerini, yazıları, matematiksel dili, programlama ya da bilgisayar dilini ve benzer birçok şeyi kapsamaktadır. Tanım ayrıca karıncaların kimyasal dilini ve bal arılarının da dans dilini kapsamaktadır.

İnsanın dil becerileri ile ilgili, pek çok teori ve bilgi mevcuttur. Dil öğrenmenin, anne karnından başladığı belirtilmektedir. Anne karnındaki bir bebeğin beyin hücreleri gelişirken dışarıdaki sesleri kaydettiği ve zamanı geldiğinde de kullanmak üzere sakladığı ifade edilmektedir. Bununla birlikte ayna nцronların dil işlevini geliştirdiği ile ilgili ilginç yaklaşımlar da bulunmaktadır. Konunun gerek biyolojik gerekse de psikolojik boyutları söz konusudur. Dilin ortaya çıkmasında ve canlılarda gelişimi ile alakalı pek çok kuramın olduğu da unutulmamalıdır.

Günümüzde yeryüzünde binlerce farklı dilin olduğu bilinmektedir. Değişik kaynaklarda değişik sayılar verilmekle birlikte bunların 6.000 ila 8.000 arasında değiştiği ifade edilmektedir. Sayı aralığının; hangilerinin ana dil, hangilerinin de o dilin değişkesi (varyantı) olduğu konusunun, net olarak ortaya konamamasından kaynaklandığı, ancak dil sayısının da hızlı bir şekilde azaldığı belirtilmektedir. Bugün dünyada en çok konuşulan dillerin sıralamasına bakıldığında: Çince (1,3 milyar), İngilizce (427 milyon), İspanyolca (266 milyon), Hintçe (260 milyon), Türkçe (220 milyon), Arapça (181 milyon), Portekizce (165 milyon), Bengalce (162 milyon), Rusça (158 milyon), Japonca (124 milyon), Almanca (121 milyon), Fransızca (116 milyon). Ayrıca 1999 yılında yayınlanan bir rapora göre dünyada sadece tek bir konuşanı olan 50 civarında dilin varlığı dikkati çekmektedir.

Bunların 28´inin Avustralya´da olduğu açıklanmıştır. Ayrıca dünyada 500 kadar dili konuşan insan sayısının sadece 100 civarında, 1.500 kadar dili konuşanın 1.000 civarında, 3.000 kadar dili konuşanın 10.000 civarında ve 5.000 kadar dilin de 100.0000 civarında konuşanı olduğu bildirilmektedir. Dünya dillerinin %96´sının dünya nüfusunun yalnızca %4´ü tarafından konuşulduğu da ifade edilmektedir. Bu bakımdan gelecekte, pek çok dilin yok olacağı tahmin edilmektedir.

Türkçe, dünyanın en eski dillerinden birisi olmasına karşın zaman zaman pek çok dilin etkisi altında kaldığı bilinmektedir. Hatta Türkçenin sarayda konuşulmadığı, okullarda okutulmadığı, itibarının da fazla olmadığı dönemlerinin bile olduğu belirtilmektedir. Bunda Türklerin yaşadığı tarihsel sürecin etkisi olduğu da muhakkaktır.

BİLİM DİLİ

Günümüzde bilim dili (lingua franca) denince, akla İngilizce gelmektedir. Bugün dünyada özellikle bilimsel makalelerin nerdeyse tamamına yakını, bu dilde yayınlanmaktadır. Bu konuda özellikle ABD’nin etkisi (küreselleşmeyle birlikte) oldukça fazladır. Modern bilimin oluşumunda (özellikle fen ve mühendislik alanlarında) Alman ve Fransız bilim insanlarının da ciddi rolü olmasına karşın ABD’nin son yüzyılda bilim ve teknolojideki gelişime verdiği katkı, İngilizcenin bilim dili olarak tüm dünyada kabul görmesinde etkili olmuştur.

DİL VE MATEMATİK

Matematiğin bir dil olduğu, dilin de matematiksel yapısının olduğu gerçektir. Konuyla ilgili birçok çalışma mevcuttur. Türkçenin matematiğe uygun bir dil olduğu, pek çok dil bilimci tarafından iddia edilmektedir.

İddiayı, ünlü kimyacı merhum Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu kitaplarında ve konuşmalarında pek çok kez vurgulamıştır. Ayrıca dünyaca ünlü Belçikalı dilbilimci Prof. Dr. Johan Vandewalle de Türkçenin matematiksel yapıda bir dil olduğunu, vektörlerdeki işlemlerin dilimizin doğasına uygunluğunu belirtmektedir. Savını, vektör uzayı işlemleri ile Türkçe dil yapısının ilişkisini kurarak kanıtlamakta ve örneklerle de desteklemektedir. Vandewalle, örneğin Hollandacada söz konusu yapının olmadığını da söylemektedir.

Aşağıdaki örnekte de Türkçenin matematiksel yapısının anlaşılması bakımından hayli ilginçtir:

“Ayşe okula gitti. Ayşe Mehmet ile gitti.” cümleleri, “Ayşe, Mehmet ile okula gitti.” şeklinde kısaltılabilir. Burada Ayşe öznesi ile gitti yüklemi ortak paranteze alınırsa cümle matematiksel olarak: Ayşe × (Okula + Mehmet ile) × gitti ya da sembolik olarak a.(b+c).d biçiminde ifade edilebilir. Sonra da çarpmanın toplama üzerine dağılma özelliği kullanılarak: abd+acd elde edilir. Bu da: “Ayşe okula gitti ve Ayşe Mehmet ile gitti.” bileşik cümlesiyle eşdeğerdir.

SONUÇ

Bir milletin değerleriyle birlikte yaşamda kalarak neslini devam ettirmesinde, dilin hayati derecede önemli olduğunu, tarihsel gerçekler göstermektedir. Anadolu’da veya Dünya’nın farklı coğrafyalarında, tarih öncesi yaşamış pek çok kavmin, bugün tarih sahnesinden silinmesindeki temel nedenlerinden birinin de dillerinin unutulup yok olmasıdır. Bunu “Dilin Tarihi” ile ilgilenen bilimciler ortaya koymaktadır. Dil unutulunca, milletlerin de tarih sahnesinden silinmesi, kaçınılmaz olmaktadır. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün; “Türk demek dil demektir. Milliyetin зok belirgin niteliklerinden biri dildir. Türk milletindenim; diyen insan, her şeyden цnce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.“ sözü bu noktada oldukça anlamlıdır.

Not: Bu yazı, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi ile Türkiye Yazarlar Birliğinin öncülüğünde, 26-27 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen, Türkçe Şurası’nda tarafımca yapılan sunumun bir kısmıdır.

YORUMLAR (25)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
25 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir