Görüşler

Gazze ve insanlığın vicdanı: Çocuklarımıza bırakacağımız dünya

Gazze ve insanlığın vicdanı: Çocuklarımıza bırakacağımız dünya

Savaşların bile kuralları vardır. Ancak Gazze’de bu kurallar dahi yok sayılmış, doğrudan siviller hedef alınmıştır. Hayvanlar yalnızca yaşamak için saldırır; insan ise ihtirasın, öfkenin ve egemenlik hırsının körüklediği cinnetle kendi türünü yok etmektedir. Bu tablo, insanlığın hayvanların gerisine düştüğünü göstermektedir.

Bütün canlılar varlık kaygısına düştüklerinde saldırırlar. Fakat bu saldırı ölçülüdür; yaşamı sürdürmek, yavrusunu korumak ya da tehdidi savmakla sınırlıdır. Kurtların sürüye daldığında hareket eden her canlıyı boğması bile ihtirasın değil, korkunun sonucudur. Tehlike ortadan kalktığında hayvanlar sakinleşir, habitatlarına döner. Şiddet onlar için süreklilik değil, geçici bir zorunluluktur.

İnsan ise yalnızca hayatta kalmak için değil, ihtirasla biriktirmek, egemen olmak ve hükmetmek için şiddete başvurur. Bu nedenle kendi türünü yok edebilen tek canlıdır. Fakat aynı zamanda insan, ahlaki ve hukuki bir varlık olarak hak ve sınır bilincine sahiptir. İnsan hakları kavramı, insanları en çok da kendi devletlerinin zorbalığından korumak için doğmuştur. Uluslararası belgeler, devletlerin onayıyla bağlayıcı hale gelmiş, devletlerin kendi vatandaşlarına dahi keyfi tahakkümüne karşı imzacı devletlere müdahale yetkisi vermek üzere tasarlanmıştır. Bunun için Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi (UNHRC), BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR), İnsan Hakları Komitesi (ICCPR denetimi), Ekonomik, İşkenceye Karşı Komite (CAT), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM/ICC) soykırım, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar gibi ağır ihlalleri yargılar ve failleri cezalandırmak için sözde kurumlar vardır.

Bugün Gazze’de dünyanın gözü önünde yaşananlar, askeri zorunlulukların ötesine geçmiştir. Siviller, çocuklar, hastaneler, okullar ve gazeteciler hedef alınmakta; bütün bir halk sistematik bir imhaya maruz bırakılmaktadır. Bu tablo, insan hakları belgelerinin ihlaliyle sınırlı değildir; doğrudan insanlığın ortak vicdanına yönelmiş bir saldırıdır. Buna rağmen devletler, altına imza attıkları belgelerin yüklediği sorumlulukları yerine getirmemekte, yalnızca diplomatik kınama mesajlarıyla yetinmektedir.
Oysa aynı devletler ve uluslararası örgütler, kendi güvenlikleri veya çıkarları söz konusu olduğunda askeri angajman kurallarını devreye sokabilmektedir. Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. maddesi meşru müdafaa hakkını tanımış, 11 Eylül sonrası ABD’nin Afganistan müdahalesi bu maddeye dayandırılmıştır. NATO’nun 5. maddesi, bir üyeye yapılan saldırıyı bütün üyelere yapılmış saymış, 2001’de ilk kez işletilmiştir. Kosova’da 1999’da BM Güvenlik Konseyi onayı olmadan NATO “insani gerekçelerle” müdahalede bulunmuş, Libya’da ise 2011’de 1973 sayılı karar sivilleri korumak için güç kullanımına yetki vermiştir. Bütün bu örnekler gösteriyor ki uluslararası hukuk, çıkarlar söz konusu olduğunda işletilebilmekte, ancak Gazze’de yaşanan sivil katliamlar karşısında görmezden gelinmektedir.

Savaşların bile kuralları vardır. Ancak Gazze’de bu kurallar dahi yok sayılmış, doğrudan siviller hedef alınmıştır. Hayvanlar yalnızca yaşamak için saldırır; insan ise ihtirasın, öfkenin ve egemenlik hırsının körüklediği cinnetle kendi türünü yok etmektedir. Bu tablo, insanlığın hayvanların gerisine düştüğünü göstermektedir.

Peki çözüm nedir? Öncelikle birey düzeyinde başlar. Her insan, haksızlık olduğunu düşündüğü bir konuda ilgili güce karşı tutumunu ortaya koyar. Eğer o güç adım atmazsa, birey bu kez kendi ilişkisini gözden geçirir ve desteğini geri çeker. Sessiz kalan, suça ortak sayılır. Bu tavır küçük topluluklardan başlar; ailede, sendikada, cemiyette kendini gösterir. Kolektifler de adım atmazsa, onlara karşı da vicdani bir mesafe alınır. Silsile bu şekilde yükselir ve en sonunda devlete kadar ulaşır. Vatandaş, oy verdiği siyasi partiyi bu mesele üzerinden denetler, onlardan adım atmalarını ister. Atmazlarsa desteğini çeker; adım atma kararlılığı gösterenleri ise destekler. Bu baskı mekanizması hükümetlere kadar ulaşır. Hükümetler gereğini yapmazsa, bireyler ve topluluklar daha güçlü ve zorlayıcı eylemler üretir: iş bırakmalar, büyük yürüyüşler, kentlerin durdurulması… Vicdani hassasiyetle birleşmiş kitleler bir araya geldiğinde, sistemi tıkayacak nitelikte toplumsal bir baskı doğar. Bu noktada hükümetler, iktidarda kalmak için doğruyu yapmakla iktidarı kaybetmek arasında bir tercih yapmak zorunda kalır.
En nihayetinde, insan yavrularının toplamının siyasal varlıkları olan devletler, salt ulusal çıkarlarını gözetmenin ötesine geçmeli; hukuki, ahlaki ve vicdani gerekçelerle güç kullanma iradesini ortaya koymalıdır. Zira devletlerin varlık nedeni tam da budur: insanı korumak, haklarını güvence altına almak, adaleti tesis etmek. Eğer devletler bu görevlerini yerine getirmezse, varoluşları insan teklerinin bencilliklerine, korkularına ve ihtiraslarına kurban edilmiş olacaktır. Bu da insanlık adına utanç verici bir tabloyu kalıcı hale getirecektir.

Gazze’de yaşananlar bir halkı yok etme girişiminden öte, insanlığın ortak vicdanına yönelmiş bir saldırıdır. Eğer bugün vicdanlar susar, akıl devre dışı kalırsa, gelecek kuşaklara bırakacağımız dünya yaşanmaz bir enkaza dönüşecektir. İnsan hakları belgeleri sadece sözde değil, fiiliyatta da işletilmeli; bireylerden toplumlara, toplumdan siyasal iktidarlara uzanan zincir, haksızlığa karşı ortak bir iradeye dönüşmelidir. Suskunluk, yalnızca mazlumları değil, geleceğimizi de yok eder. Bugün harekete geçmek, yalnızca Gazze halkı için değil, insanlığın onuru ve çocuklarımızın geleceği için bir zorunluluktur.

YORUMLAR (1)
1 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Bunlar da İlginizi Çekebilir