Görüşler

Pascal oyunu: Geçmişin değişimdeki rolü

Pascal oyunu: Geçmişin değişimdeki rolü

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Çamdalı "Yaşamdaki değişimi tek bir olguya bağlamak çok doğru bir yaklaşım olmasa da bazen virüs gibi tek bir varlığın yaşamda ciddi etki oluşturduğu da artık biliniyor" diyor.

Geçmiş; cazibesiyle, güzellikleriyle anılır. Zaman ilerledikçe de gelen gideni aratır. Bu yüzden geçmişe özlem, sürekli artar. Zira yeni hayat, yeni koşullarla gelir. Yeni koşullar da yeni sıkıntı ve sorunları beraberinde taşıyabilir. Bu hususta yaşamın sıkıntı ve sorunlar üzerinden gelişen yeni yapısı, geçmişi daha cazip hale büründürebilir. İnsan, sanki geçmişte pek sıkıntı ve sorun yokmuş gibi düşünebilir. Ancak daha da önemlisi, geçmişte olup da şimdi olmayan kayıplar veya kaybedilenlerdir. Bunlar mekânlar da olabilir, insanlar da…

Hani denir ya “nerede o eski bayramlar?” diye. Bu ifade üzerinden geçmişin önemini ve değişimdeki rolünü, bir teoriden yararlanarak belirtmek istedim. Eskiler bu deyimi çok sık kullanırdı. Özelikle yaşlılar, eski bayramlara, okul, askerlik ve yaşanan güzel günlere sıkça vurgu yapardı. Sadece eski bayramları, eski yaşananları değil eski olan her şeyi, yeni olan şeylerle kıyas ederlerdi. Eski ve yeni karşılaştırmasını hep yaparlardı. Ancak onların bunları yaptığı dönemlerde, sosyal yaşam bu kadar da değişmemişti. Bireysellik de bu kadar ilerlememişti…

Günümüz koşulları bu bağlamda eskiye nazaran her alanda, daha hızlı bir değişim içerisindedir. Her şey çok hızlı değişmektedir. Bazı şeyler gelişirken bazıları da gerilemektedir. Üstelik onlar bozunuma bile uğramaktadır. Hatta yok bile olmaktadır…

Sosyal yaşam anlamında, değişimden nasibini alamayan hemen hemen hiçbir şey yok gibidir. Ondan etkilenmeyen herhangi bir olgu, aslında evrende yok gibidir. Değişim; yavaş veya hızlı fakat sürekli oluşmaktadır. O, hayatın en temel kanunudur. Sanatçı Orhan Gencebay’ın ifadesiyle yaşamanın kanunudur…

DEĞİŞİMİN NEDENİ VE GEÇMİŞİN ÖNEMİ

Değişim, onu tetikleyen olgu ve olayların etkisine göre yavaş veya hızlı gelişmektedir. Yaşamda oluşan tüm olgu ve olaylar; değişimin hızını, yaşamın yapısını üstelik yönünü de belirlemektedir. Pek tabi olarak bunları belirleyen tek bir olgu veya olaydan söz etmek, olanaklı değildir. Bu hususta değişimi etkileyen milyonlarcasından söz etmek mümkündür. Dolayısıyla özelikle küresel anlamda gerçekleşen bir sonucu, sadece tek bir olguya veya olaya bağlamak, hatalı analizlere neden olabilmektedir…

Bu konuda sosyal bilim felsefesi ile uğraşan insanların, ilginç yaklaşımları da söz konusudur.

Yaklaşım, yaşayan önemli Türk felsefecilerden, Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar’a göre Hz. Ali’ye ya da ünlü Fransız matematikçi Pascal’a dayandırılan “Şayet Olsaydı veya Olmasaydı” prensibi veya daha çok bilinen adıyla “Pascal Oyunu (Teorisi)” olarak tanımlanmaktadır. Bununla ilgili örnek, aşağıda sunulmaktadır. Hz. Ali’ye dayandırılan olayda ise Hz. Ali ile Arap putperest arasında geçen, bir konuşma esas alınmaktadır. Konuşmanın konusu, Allah’ın varlığının sorgulanması ile ilgilidir (M. Bayrakdar, Pascal Oyunu, İnsan Yayınları, 2017). Vereceğim örneğin konuyla direkt ilgisi olmasa da teorinin; isminin belirtilmesi anlamında Hz. Ali’ye dayandırıldığını özellikle belirtirim. Zira bu olayda, Yaradan’ın varlığı üzerinden bir sonuca varılmaktadır.

PASCAL OYUNUNA ÖRNEK: ŞAYET OLSAYDI

Konuyla ilgili örnek, bir olayın ortaya çıkmasının, Pascal Oyunundan yararlanarak tek bir nedene bağlanması açısından ilginç gelmektedir. Söz konusu yaklaşıma göre “Kleopatra’nın burnu daha kısa olsaydı o Marcus Antonius’a çok çekici gelmezdi ve Roma İmparatorluğu’nun Tarihi farklı olurdu. Roma İmparatorluğu’nun Tarihi farklı olsaydı bu sefer de Batı Avrupa Medeniyetinin Tarihi farklı gelişirdi. Bu durumda Kleopatra’nın burnunun uzunluğu, I. Dünya Savaşının nedenlerinden biridir.” (J.S. Nye ve D.A. Welch, Küresel Çatışmayı ve İşbirliğini Anlamak, İş Bankası Kültür Yayınları).
Yukarıda ifade edildiğinin tersine, tek bir olgunun; dünyayı derinden etkileyen bir olayın nedeni kabul etmek, varsayımdan öteye gidemez. Aksi ise zayıf varsayım olarak ifade edilebilir. Zira Birinci Dünya Savaşının çıkmasına neden olan, binlerce olgu ve olay söz konusudur. Her birinin tek başına oluşturduğu etki, savaşın çıkmasına neden olan sonucu doğurmuştur. Ancak “Kelebek Etkisi” prensibine göre de evrendeki her şey aslında birbirinden etkilenmektedir. Bunun da gözden kaçırılmaması gerekmektedir.

Bir sonucun oluşması noktasında rol oynayan, olgu ve olayların sonuca olan etkisi, onların şiddeti (büyüklüğü) ile doğru orantılıdır. Etkilerin kimisi küçük, kimisi de büyük olarak gerçekleşmektedir. Bu da ihmal edilmemelidir. Sosyal olguların ve olayların etkisini ölçen herhangi bir cihaz olmadığından, belirlenmesi de mümkün gözükmemektedir. Fakat bir olayın oluşmasında, diğerlerinin rolünün de etkisi bu manada önem ifade etmektedir. Tıpkı değişik yiyeceklerin, vücuda ve ruha yaptığı değişik etki gibi…

SON OLARAK...

Tarih revize edilemez. “Şayet olsaydı veya olmasaydı” şöyle bir sonuç doğabilirdi şeklindeki önermeler, varsayıma dayalı veya hipotetik yaklaşımlardır. Ancak nedenlerinin oluşumda etkili olan olguların ve olayların da varlığı, inkâr edilemez gerçeklerdir. Yaşamdaki değişimi tek bir olguya veya olaya bağlamak, çok doğru bir yaklaşım olmasa da bazen virüs gibi tek bir varlığın, yaşamda ciddi etki oluşturduğu da artık bilinmektedir.

Geçmişe özlem, aşağı yukarı tüm insanlarda gelişen bir duygu olsa da özleme neden olan değişim; yine geçmişte ortaya çıkan olgu ve olayların sonucu olarak gerçekleşmektedir. Onlar olmasaydı değişim olmayacaktı. Değişim olmasa da gelişim ortaya çıkmayacaktı…

Tüm mesele değişimle birlikte gelişimi sağlamaktır. Ancak yaşam, her zaman arzu edildiği gibi sonuçlar doğurmamaktadır. İyilik ile kötülük, güzellik ile çirkinlik, hayır ile şer, faydalı ile zararlı birlikte ortaya çıkmaktadır. Yana yana, omuz omuza, hayatın içinde gelişmekte ve insanla birlikte oluşmaktadır. Burada, bize düşen en önemli sorumluluklardan biri de doğru seçim yapmaktır. Doğru seçim ise Alman Atasözünde belirtildiği üzere hayattaki en zor şeydir.

Nihayetinde esas olan; iyiliği kötülüğe, güzelliği çirkinliğe, hayrı şerre, faydalıyı da zararlıya tercih etmemektir. Yaşamın sınav sırrı da belki buradan gelmektedir…

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir