İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi, 2020–2025 yılları arasında mağdur ve suça sürüklenen çocuklara yönelik CMK kapsamındaki avukat görevlendirmelerini inceleyen kapsamlı analiz raporunu yayımladı. Cumhuriyet’te yer alan haberde, çocukların adli süreçlere erişimi ile mevcut koruma mekanizmalarının kapasitesine ilişkin yapısal problemlerin sürdüğü vurgulandı.
CİNSEL İSTİSMAR VAKALARI MAĞDUR ATAMALARINDA BELİRLEYİCİ
Raporun en dikkat çekici bulgularından biri, mağdur çocuklara yönelik avukat görevlendirmelerinde cinsel istismar vakalarının tek başına tüm atamaların dörtte birini oluşturması oldu. Çocuk Hakları Merkezi, bu durumun çocuklara yönelik cinsel suçların hâlâ ağır bir toplumsal sorun olarak devam ettiğine işaret ettiğini belirtti.
Cinsiyet dağılımının dengeli seyretmesi ise mağduriyetin yalnızca belirli grupların yaşadığı sınırlı bir problem olmadığını; tüm çocukların güçlü, eşit ve erişilebilir koruma mekanizmalarına ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor.
12–18 YAŞ GRUBUNDA YOĞUN ADLİ TEMAS
Suça sürüklenen çocuklara ilişkin veriler, adli temasın özellikle 12–18 yaş aralığında yoğunlaştığını, bu grubun içerisinde de 15–18 yaş aralığının sistematik şekilde öne çıktığını gösterdi.
Hırsızlık ve yaralama suçlarının toplam avukat atamalarının yarısından fazlasını oluşturduğu belirtilen raporda, bu vakaların yalnızca bireysel davranışlarla açıklanamayacağı vurgulandı. Çocukların suça sürüklenmesinde etkili olan yapısal unsurlar ise şu başlıklarda toplandı:
- Yoksulluk
- Bakım veren gözetiminin yetersizliği
- Eğitimden kopuş
- Toplumsal şiddet döngüleri
Merkez, bu faktörlerin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini belirterek çocuk adalet sistemine bütüncül yaklaşım çağrısı yaptı.
PANDEMİ ÇOCUK ADALETİNİ DERİNDEN ETKİLEDİ
Rapor, 2022 yılında çocuklara yönelik CMK görevlendirmelerinde kayda değer bir artış yaşandığını ortaya koydu. Bu artışın, pandemi dönemindeki gecikmiş bildirimler, izleme mekanizmalarındaki aksaklıklar ve sınırlı erişim gibi etkenlerle bağlantılı olduğu ifade edildi.
Çalışmada, olağanüstü dönemlerin çocuk koruma sistemindeki kırılmaları derinleştirdiğine dikkat çekilerek, kriz dönemlerinde dahi işleyişini sürdürebilecek güçlendirilmiş ve erişilebilir bir çocuk koruma altyapısının zorunluluğu vurgulandı.
