TÜİK verilerine göre Sinop, Türkiye'nin en yaşlı ili oldu; tek kişilik hane oranı yüzde 26,7’ye, yaşlı birey bulunan hane oranı ise yüzde 40,5’e ulaştı. Ortalama hanehalkı büyüklüğü 2,61’e geriledi.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 yılı verilerine göre, Sinop’ta toplumsal yaşamda ve aile yapısında dikkat çekici değişimler yaşanıyor. 2008 yılında 3,40 olan ortalama hanehalkı büyüklüğü, aradan geçen 16 yılda istikrarlı bir düşüş göstererek 2024 yılında 2,61’e geriledi.
HER DÖRT HANEDEN BİRİ TEK KİŞİLİK
İlde toplam 83 bin 72 hane bulunduğu açıklanırken, bu hanelerin 22 bin 209’u tek kişilik yaşam süren bireylerden oluşuyor. Bu durum, il genelinde tek kişilik hane oranının yüzde 26,7’ye ulaştığını gösteriyor. Bu oranla Sinop, Türkiye genelinde tek kişilik hane oranında 6. sırada yer aldı.
NÜFUS YAŞLANIYOR, YAŞLI BİREYLERİN ORANI ARTIYOR
Sinop, aynı zamanda Türkiye’nin en yaşlı ili konumunu sürdürüyor. 2024 verilerine göre, kentteki 33 bin 684 hanede en az bir 65 yaş ve üzeri birey yaşıyor. Bu sayı, toplam hanelerin yüzde 40,5’ine denk geliyor ve Türkiye’de yaşlı birey barındıran hane oranının en yüksek olduğu il olarak Sinop’u öne çıkarıyor.
ÇEKİRDEK AİLE YAPISI BASKIN, GENİŞ AİLELER AZALIYOR
İldeki 48 bin 5 hanenin yalnızca bir çekirdek aileden oluştuğu, 10 bin 771 hanede ise en az bir çekirdek aileyle birlikte başka bireylerin de yaşadığı kaydedildi. Bu tablo, klasik geniş aile yapısının zayıfladığını, çekirdek ailenin öne çıktığını ortaya koyuyor.
AKRABA EVLİLİKLERİ BELİRGİN ŞEKİLDE AZALDI
TÜİK verilerine göre, Sinop’ta toplam 121 bin 409 evli birey bulunuyor. Bu bireylerin yalnızca 6 bin 299’u, yani yüzde 5,2’si akraba evliliği yaptı. 2024 yılında gerçekleşen bin 300 evliliğin sadece 20’si (%1,5) akraba evliliği olarak kayıtlara geçti. Bu oran, önceki yıllara kıyasla akraba evliliklerinin belirgin şekilde azaldığını gösteriyor.
Sinop’taki demografik yapıdaki bu değişimler, Türkiye genelinde yaşanan toplumsal dönüşümün bölgesel bir yansıması olarak dikkat çekiyor. Yaşlanan nüfus, küçülen haneler ve artan bireysel yaşam tercihleri, kentin sosyal politikalarının da yeniden şekillenmesini zorunlu kılıyor.