Alo kelimesinin ilk yazılı kullanımı, Edison’un ‘3 ila 6 metre uzaktan duyulabileceği için telefon görüşmesine aloyla başlamak gerektiği’ önerisini belirttiği 1887 tarihli bir mektubunda geçer.
Edison bunu telefonun mucidi olan Graham Bell’in ilk telefonunu test ederken keşfetmiştir. Bell ise denizcilerin kullandığı ahoy, hoy, he veya ho ünlemlerini tercih ediyordu.
Edison, Bell’in tasarımını geliştirmeye çalışırken Menlo Park Laboratuvarlarındaki alıcılara alo diye bağırırdı.
Onun bu alışkanlığı önce çalışma arkadaşlarına, ardından telefon santrallerine yayılmış ve nihayet herkesin kullandığı bir kelime haline gelmişti.
Alo kullanılmaya başlamadan önce telefon operatörleri ‘orada mısınız’, ‘kimsiniz' ya da ‘konuşmaya hazır mısınız’ derlerdi.
Av köpeklerine ve gemi kaptanlarına seslenmek için kullanılan hullo (okunuşu hallo) Edison’un favori kelimelerindendi.
İlk kez ses kaydetmeyi keşfettiğinde (18 Temmuz 1877) makineye doğru haykırdığı kelime Hullo idi.
Edison bununla ilgili şunları söyler: “Bu deneyi önce bir telgraf şeridinde denedim ve noktanın bir alfabe yaptığını gördüm. Ahizeye doğru hullo hullo diye bağırdım. Kağıdı çelik nokta üzerinde geriye doğru sarınca zayıf bir hullo hullo sesi duydum. Kusursuz çalışan bir makina yapmaya karar verdim ve asistanlarıma dersler vererek onlara keşfettiğim şeyi anlattım.”
Alo yaygınlaşınca telefon operatörleri ‘alo kızlar’ olarak adlandırılmaya başladı.
Yaka kartlarında “Merhaba, benim adım…” ifadesinin ilk kullanılışı ise, 1880’de Niagara Şelaleleri’nde yapılan Birinci Telefon Operatörleri Kongresi’nde olmuştur.
Yaka kartı kullanımı, telefonun icadıyla beraber hayatımıza girmiş detaylardan sadece biri.