Osmanlı Dönemi'ndeki korkunç cadı,vampir,zombi ve büyücülerin varlığı konusu açığa çıktı.
Osmanlı Dönemi'ndeki korkunç cadı,vampir,zombi ve büyücülerin varlığı konusu açığa çıktı.
Bilinen ilk cadı vakasıyla Edirne Kadısı Şeyhülislam Ebussuud Efendi bu konuda fetva verdi.
Edirne’de yaşanan iki ayrı cadı vakasının ilkinde cadı olduğu iddia edilen kişinin Müslüman bir erkek olduğu belirtilmiş halk arasında korku başlamıştı.
Edirne kadısı Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin bu konudaki fetvasında ise:
Cadı olduğu kesinleşen bir kişinin karnına kazık saplanmasına, bu işe yaramazsa başının kesilip ayakların dibine yerleştirilmesine, nihayet bu da işe yaramazsa yakılıp yok edilmesine izin verilmesi gerektiği belirtti.
Fakat kadı, kitaplarda bu fetvanın bir suretine rastlayamadı ve merkeze ne yapması gerektiğini sordu. Kadıya verilen cevap, bir bilirkişi nezdinde mezarın açılması ve cenazede hakikaten cadılığa alamet hal görülürse bunun bildirilmesi yönünde oldu.
Cadılığın nasıl anlaşılacağı sorusuna ise; cesedin rengi kırmızıya dönüşmüşse o cadıdır yanıtı oldu.
Osmanlı'da yaşanmış ikinci vakada ise; cadı olduğu iddia edilen kişi henüz üç ay önce ölmüş bir kadındır. Dolayısıyla merkezden tayin edilen ve erkek olduğunda hiç şüphe bulunmayan bilirkişinin cenazeye bakması mümkün değildir.
Dört kadın getirilir ve bu kadınların şahitliği ile cesedin çürümemiş, renginin kırmızıya dönüşmüş olduğu merkezebildirilir. Merkezden gelen cevapta, halkı korkudan kurtarmak için yapılması gereken her şeye izin verilmektedir.
1156 Cemâziyelâhırı sonlarında (Ağustos 1743) Terkos’a bağlı Yeniköy mezarlığında yaşanan cadı vakasında, vakanın yaşandığı yer ile merkez arasındaki yazışma, yukarıda değindiğimiz Edirne’deki hadise örneğinde olduğundan farklı ilerledi.
Ne cadı meselesinin kesinleştirilmesi konusunu gündeme getirilmiş, ne de Terkos naibi cadıyı yok etmekte kullanılacak metod hakkında merkezin fikrini sormuştur. Cadı meselesini merkeze haber verdiği ilk ilamdan sonra, ikinci ilamında naib, doğrudan cadının yakılarak yok edildiğini bildirmiş, ayrıca bu yakma işinin onaylandığına dair bir hüküm gönderilmesini istemiştir.
Ebussuud Efendi’den önce, gömüldükten sonra mezarlarında kefensiz ve vücudu kızarmış vaziyette bulunan ölülere bir açıklama getirmesi istenmektedir. Şeyhülislamın açıklaması, bu durumun o kişinin hayattaiken kötü bir kimse olduğuna yorulabileceği şeklindedir.
Sonraki soru, bu vaziyetteki bir ölüye ne yapılması gerektiği yönündedir. Ölüden bir zarargelmeyeceğini belirten şeyhülislam açılan mezarın geri kapatılması gerektiğinisöylemekte, bunun ardından gelen, cesedin mezardan çıkartılıp yakılmasınınuygun olup olmayacağı şeklindeki üçüncü soruyu da tek kelime ile olumsuzyönde cevaplamaktadır.
Dördüncü soruda bu kez, Selanik köylerinden birindeyaşanan hadise üzerinde durulmaktadır. Bir gayrimüslim ölüp defnedilmiş, fakatçok geçmeden bu kişi gece yarılarında köydeki diğer gayrimüslim vatandaşlarınkapılarında görülmeye başlamıştır.
Her kimin kapısına giderse ertesi gün ogayrimüslim de ölü bulunmaktadır. Bu şekilde ölenlerin sayısı hayli fazladır.Durumdan tedirgin olan müslüman vatandaşlar köyü terk etmelerinin şer‘ancaiz olup olmadığını merak etmektedirler. Ebussuud Efendi’nin cevabı yine kısave net bir şekilde müslümanların yerlerini terk etmelerinin caiz olmadığındanyanadır.
Ebussuud Efendihadisenin hikmeti konusunda, bunu izahta aklın ve dilin yetersiz kalacağı, konuhakkında bilgi sahibi olanların bildirdiklerini nakletmenin ise lafı çok uzatacağışeklinde kaçamak bir cevap vermiştir.
Evliya Çelebi de Osmanlı Dönemi'nde yazdığı Seyahatname'de tüyler ürperten gerçekleri yazdı.
İşte Evliya Çelebi'nin, cadıların, vampirlerin, tılsımların ve büyücülerin olduğunu yazdığı o satırlar...
Evliya Çelebi Cadıların Savaşı'nı gördü!
Evliya Çelebi Hicri 1076 Şevvalinin 20. gecesi Hatukay Çerkez diyarının 300 küsur haneli Pedsi köyünde cadıların gökyüzündeki savaşına şahit olduğunu yazmış.
Zifiri karalık bir gecede yıldırımlar aniden kıyametler gibi kopmaya başlar.
Evliya civardaki Çerkezlere sorup, “vallahiyılda bir defa böyle karakoncolos gecesi olur, Çerkez oburları (cadıları) ile Abaza oburları göklere uçup ceng-i azim eder, vuruşurlar” cevabını alır.
70-80 bin kişiyle dışarı çıkan Evliya Çelebi büyük ağaçlar, küpler tekneler, hasırlar araba tekerleri, fırın söykeleri ve daha nice benzer eşyalara binmiş Abaza cadılarıyla, at ve sığır leşlerine, deve ölülerine binmiş, ellerinde yılanlar, at deve kelleleri olan Çerkez cadılarının savaşa tutuştuğunu hayretler içerisinde görür.
6 saat süren bu çatışmada büyük bir gürültü duyulur ve gökten havadan keçe, sırık, küp, tekne, kapı gibi eşya parçalarıyla, araba tekerleri at, insan ve hayvan uzuvları yağar.
7 Abaza Cadısı ve 7 Çerkez Cadısı yere düşünce Çerkez Cadıları hemen 2 Abaza Cadısı'nın kanlarını emerek öldürür ve ölülerini ateşe atar.
Horozların ötmesiyle son bulan savaşın ardından diğer cadılar da gider...
Evliya Çelebi böyle hikayelerin gerçek dışı olduğunu fakat kendisinin bunu görüp yaşadığını ve hayrete düştüğünü belirtir.
Osmanlı'da kan içen ZombilerKarakancolos Geceleri'nde ortaya çıkan ve insan kanı içen cadıları da yazan Evliya Çelebi bazı gecelerde cadıların musallat olduğu kişinin kanını içip hasta ettiğini anlattı.
Evliya Çelebi'nin anlattıklarına göre; kanı içilen insanın kimsesi yoksa o kişi yatağa düşüyor ve ardından ölüyor.
Eğer kanı içilen insanın yakınları varsa bir cadıcı ile mezarlıkları dolaşıp cadının çıktığı toprağı eşilmiş mezarı bulup orada kanı içen cadının leşi bulunuyor.
Hemen ardından cadı mezardan çıkarılarak göbeğine böğürtlenin kazığı çakılır. Ardından cadının ölüsü yakılır. Böylece cadının sihri yok olurken kanı emilen kişi de şifa bulur.
Osmanlı'da vampir gerçeği
Evliya Çelebi Osmanlı Döneminde 'yaşayan insan kanı içen cadılar' olarak tanımladığı vampirleri de şöyle anlatmış:
Bu cadılar (vampirler) halkın arasında gezer ama kimliğini ortaya çıkarmazlar.
Zamanı gelip kudurunca tuttuğu birinin kulağının arkasından kanını emer... Kanı emilen kişi gün be gün hasta olur.
'Cadı Üstadı' bulunup, gözleri kan içmekten kan çanağına dönmüş olan o cadı aranır ve yakalanınca zincire vurulur.
3 gün 3 gece zincire vurulan cadı, yaptığı işi ve cadı olduğunu itiraf edince onun da göbeğine böğürtlen çubuğu sokulur.
Cadıdan çıkan kan, kanı emilen kişinin yüzüne sürüldüğünde kişi şifa bulur. Cadının leşi hemen yakılır. Bu cadılık derdi vebadan daha kötüdür. Genellikle Moskof, Leh, Çek taraflarında yaygındır.