MERT AYDIN
Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda Türkiye’nin kazandığı madalyaları birkaç başlıkta incelemek gerek.
MERT AYDIN
Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda Türkiye’nin kazandığı madalyaları birkaç başlıkta incelemek gerek.
-Devşirme olayına “Bunlar zaten Türk değil, ne işleri var” veya “Zaten tüm ülkeler yapıyor” sığlığında tartışmak çok sağlıklı değil.
-Olayın bir de sporcu tarafı var. Kendi ülkelerinde belli dallarda ilk üç sırayı alıp, büyük şampiyonalara ve olimpiyatlara katılma şansı olmayan 25. 35. 50. gibi isimler, başka kıtalarda ülke kovalıyor. Böylelikle Jamaika’da tanınmayan Jak Ali Harvey Avrupa ikincisi olabiliyor. Kimsenin tanımadığı Yasemin Can, Avrupa’nın en iyi onbin metrecilere nal toplatabiliyor. Yani; Kenya, Etiyopya, Jamaika gibi ülkeler futboldaki Brezilya gibi dünyadaki diğer ülkelere atlet ihraç ediyor. Hem atlet hem de gittiği ülke kazanıyor.
-Evet, doğrudur; Amerika Birleşik Devletleri bile atlet devşiriyor. Hatta sayı Türkiye’den bile fazla. Ama bizim asıl tartışmamız gereken devşirme sayısı ya da onların aldıkları madalyalar değil, ülkede atletizmin sağlıklı olarak yapılıp yapılmadığı olmalı. ABD, Almanya, Fransa gibi ülkelerde çok devşirme var ancak diğer yandan bu ülkelerde tabandan tavana sağlıklı bir şekilde tüm vatandaşlar spor yapabiliyor. Ve bunun sonucunda devşirmelerle yarışıp, en iyinin kazanması sağlanıyor.
-Jak Ali Harvey, Emre Zafer Barnes ve Ramil Guliev sayesinde olimpiyat barajını aşamayan üç Türk genci de 4x100 takımıyla Rio’ya gidecek. Bu da işin başka bir yönü.
-Tekrar söylemek gerekirse ülke atletizmindeki devşirme sayısı ya da madalya alan devşirme sayısı olmamalı tartışma konumuz. Önemli olan bu kadar sporcuyu devşirirken onlarla rekabet edebilecek sporcular için alttan bir hareket başlatıp, başlatamadığımız. Eğer bu hareketi başlatmışsak zaten 5-6 yıl sonra biz değişimin farkında olmayabiliriz. O zaman devşirme ya da değil tartışmayız.
-Başka ülkelerden gelen sporcuların yılın belli bir bölümünde Türkiye’de yaşamalarını ve Türkçe öğrenmelerini de sağlayabilirsek kamuoyu biraz daha yumuşayabilir. Örneğin Elvan Abeylegesse kamp dönemleri dışında yılın büyük bölümünde hala İstanbul’da geçiriyor ve tüm röportajlarını Türkçe veriyor. Bu da onun ülkece benimsenmesinde büyük rol oynamıştır.