Dallas merkezli biyoteknoloji şirketi Colossal Biosciences, soyu yaklaşık 12 bin 500 yıl önce tükenen ve “ulu kurt” olarak bilinen dire kurtları (Aenocyon dirus) genetik mühendislik ve klonlama teknikleriyle yeniden yarattığını duyurdu. Şirket, gri kurt DNA’sını üzerinde yapılan gen düzenlemeleri ve antik DNA analizleriyle dire kurtların genetik yapısını yeniden oluşturarak, ilk üç dire kurt yavrusunu dünyaya getirdi.
72 BİN YIL ÖNCEKİ KAFATASLARINDAN ELDE EDİLEN DNA KULLANILDI

Dire kurtlar, tarih öncesi dönemde Kuzey Amerika'nın en güçlü yırtıcıları arasında yer alıyordu. Gri kurttan daha büyük, kalın kürklü ve güçlü çeneleriyle tanınan dire kurtlar, ekosistemlerin önemli bir parçasıydı. Colossal Biosciences, 13.000 yıl öncesine ait diş ve 72 bin yıl öncesine ait kafataslarından elde edilen antik DNA’yı kullanarak bu efsanevi hayvanları yeniden hayata döndürdü.
Projenin bir parçası olarak, üç dire kurt yavrusu, güvenlik kameraları ve dronlarla sürekli izlenen gizli bir alanda yaşamaya başladı. Yavru dire kurtların DNA’sı, %99.9 oranında gri kurta benziyor, ancak fiziksel özellikler açısından dire kurtlara çok yakın. Yavru dire kurtların üretim süreci, son derece titiz gen düzenlemeleri ve klonlama teknikleri kullanılarak gerçekleştirildi. Gri kurt hücrelerine yapılan 14 genetik düzenleme sayesinde, yeni dire kurtlar, türlerinin fiziksel özelliklerini taşıyan sağlıklı yavrular olarak dünyaya geldi.
2028 YILINA KADAR MAMUT YAVRUSUNU DA ÜRETECEKLER

Colossal Biosciences’in kurucuları Ben Lamm ve Harvard Üniversitesi'nden genetikçi George Church, 2021 yılında şirketi kurmuş ve mamut, dodo ve Tazmanya kaplanını da yeniden hayata döndürmeyi amaçladıklarını açıklamıştı. Mamut projesinde henüz somut bir sonuca ulaşılmasa da, Colossal 2028 yılına kadar ilk mamut yavrusunu üretmeyi hedefliyor.
Dire kurtlar, 20. yüzyılın başlarında soyu tükenmiş olsa da, bu projeyle birlikte Colossal, nesli tükenmiş ve tehlike altındaki türler için yeni genetik teknikler kullanarak onları tekrar hayata döndürmeyi planlıyor. Ancak projeye karşı çıkan bazı uzmanlar, bu tür çalışmaların büyük bütçeler gerektirdiğini ve başka alanlara yönlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Montana Üniversitesi'nden çevre felsefesi profesörü Christopher Preston, projede kullanılan etik yöntemler ve hayvan refahına dair önemli adımlar atıldığını belirtse de, doğaya yeniden salım konusunda soru işaretlerinin devam ettiğini vurguluyor.
