Dedegil: Kadın güçlendikçe erkek şiddete yöneliyor

Dedegil: Kadın güçlendikçe erkek şiddete yöneliyor

AK Parti İstanbul Milletvekili Alev Dedegil mutsuz ilişkileri, boşanmaları ve kadına şiddeti Karar.com'a değerlendirdi. Dedegil'e göre, modern yaşamın "ayrı ev" dayatması toplumu mutsuz eden unsurlardan biri.

TBMM Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu Başkanı, AK Parti İstanbul Milletvekili Alev Dedegil, modern çağın kadın/erkek ilişkisi sorunlarını Karar.com’a değerlendirdi. “Kadına şiddetin önemli etkenlerinden biri, erkeğin değişen dünyaya kadın kadar hızlı adapte olamayışından kaynaklanan sorunlardır” diyen Dedegil, eski geniş ailelere dönmenin önemini vurguladı. 

Kadının erkek dünyasında güçlenmesiyle beraber kadına karşı şiddetin de artıyor olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Mecliste kurulan "Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Komisyonu" çalışmalarında, kadına şiddet konusunda pek çok sunum yapıldı. Bunlardan birinin başlığı çok ilgimi çekmişti; “Yeni Havva Eski Adem.” Gelişen teknolojiyle beraber, özellikle son yıllarda dünya hızla değişti. Artık hiçbir şey gizli kalamıyor ve kimseyi kandırmak mümkün değil. Dünyanın öteki ucuna ulaşabiliyor, neler olduğunu ve muhtelif hayatları biliyoruz. Bu önemli bir değişim. Kadınlar bu değişime ve yeniliklere çok çabuk uyum gösteriyorlar.

Yenilikleri yakından takip eden ve hemen kullanabilen gençler ve çocuklarla ilgilenmek ve zamanının çoğunu onlarla geçirmek, kadınları daha erken etkiliyor olabilir. Bu durumda, kadınların sosyal ve ekonomik davranışları, talep ve beklentileri değişebiliyor. Erkek değişim konusunda biraz daha temkinli galiba ve kadındaki değişimi fark etmek yada kabullenmekte her zaman istekli değil. Birlikte değişemiyor olmak sorunlara yol açabiliyor yada mevcut sorunları büyüterek, nihayetinde şiddete sebep olan önemli bir etken olabiliyor. Sonuçta, Türkiye olarak sosyolojik bir değişimin sürdüğü bir geçiş sürecindeyiz. Ve AK Parti hem bu geçişin, hem de yeni Havvaların farkında... Bu noktada şunu da söylemeliyim ki; "kadına karşı şiddet arttı mı, yoksa görünür mü oldu" oldu tartışması henüz devam ediyor.

Eşitlik meseleyi çözmüyor

Kadın-erkek eşitliğini sağlamak çözüm olacak mıdır?

Sorun erkeğin bizatihi kendisinden kaynaklanan, tek başına suçlu olduğu bir sorun değil. Onu yetiştiren bir aile var, bir toplum var. Bugüne kadar hak temelli bir anlayış yeterince önemsenmemiş olabilir ama bizim bu noktadan sonra yapabileceğimiz, çocuklarımızı hak ve adalet duygusuyla yetiştirmek olmalı. Başkalarının varlığına ve haklarına saygı duymak. Duracağı yeri bilmek, incitmemek. İhtiyacımız olan sadece eşitlik değil, aynı zamanda adalettir ve merhamettir. Tek başına eşitlik kavramının bizleri getirdiği nokta ortada. Eşit olmak insana dair her meseleyi çözemiyor. Bu yüzyılın insanı, birey ile ilişkilerinde de, toplum ile olan ilişkilerinde de muktedir olmaya çalışıyor. Sürekli daha ne alabilirim diye bakıyor. Ve yetmiyor. Gördüğünüz gibi bu şekilde mutlu olamıyoruz.

Ne şekilde mutlu olacağız peki, en azından kadın-erkek ilişkileri özelinde? 

Değerlerimizi kaybettik. Büyük ailemizi kaybettik. Dayanışmayı kaybettik. Birey olarak hayatla tek başına yüzleşmek, mücadele etmek zorunda kaldık. Bu yalnızlık da bizi zorladı. Batıda ‘individualism’ yani bireycilik, yıllar önce bize ciddi tahribata yol açacak şekilde geldi. Kadın erkek ilişkileri günümüzde iktidar mücadelesine dönüşmüş durumda. Herkes kendini, karşısındakine celb etmeye uğraşıyor. Büyük, güçlü ailelere geri dönmemiz ve değerler üzerinde çalışmamız lazım.

15-06/09/img_0926.JPGDedegil, modern insanın kendisini modernite kavramları içine sıkıştırdığını söylüyor.

Modern insan ayrı evde yaşamak zorunda değil

Nasıl döneceğiz?

Modernizmin içi boş telkinlerinden ve kibirinden vazgeçip, ihtiyacımız her neyse ona yönelmeliyiz. Kavramların, şablonların esiri olacağımıza, ihtiyacımız olanı anlamalıyız. Mesela belki de siz evlenince, eşinizin ailesiyle oturmaktan mutlu olacaksınız, kim bilebilir. Modern insan ayrı evde yaşamalı kavramına sıkışmayın, kendinize şans verin. Sırf sözde ‘modern’ kavramlar nedeniyle insanlar belki mutlu olabileceklerine daha başlamadan karşı çıkıyor, bir duvar örüyor.

Mutluluğu geleneksel olanda mı bulacağız?

Bu topraklarda yaşıyoruz ve buranın bir iklimi var. Siz Barbara değilsiniz. Karşınızdaki de John değil. Biz Batı’nın değerlerini hiç tartışmadan, hiç anlamadan doğrudan aldık. Bu değerlerin insanlarını rol model aldık. Bu da bugünün insanını, bugünün evliliklerini ve ilişkilerini mutsuzluğa sürükledi. Biz 700 yıllık bir kültürün ve geleneğin torunlarıyız. Nasıl olur da bütün referanslarımızı bize dair olmayan coğrafyalarda ararız, uzaklardan alırız... İhtiyacımız olan tüm referanslar köklerimizde ve içimizde var zaten.

Gerçekten sınırsız özgürlüğe mi ihtiyacımız var?

Artık geniş aile yaşantısına geri dönmek teknik olarak çok zor. Evler bile çok küçük...

Modern insan kendini bir artı bir evlere, stüdyo dairelere hapsetti. Kimse bana karışmasın dedi. Peki kimse karışmıyor sana, mutlu musun... Sınırsız özgürlükten söz edilip duruluyor. İnsanın ihtiyacı olan şey acaba gerçekten sınırsız özgürlük mü... Bunu hiç düşünüyor muyuz? İnsana, insan gibi hissettiren değerler sınırsız özgürlükten ziyade, fedakarlık, şefkat, merhamet ve bazen biri için kendinden vazgeçebilmektir. En son ne zaman başkası için kendimizden vazgeçebildik? İzleyeceği televizyon programından bile fedakarlık yapamıyor insanlar artık.

İnsan insanla halleşemedikçe eşyaya sarılıyor

Boşanmalar da bu sebeple mi artıyor sizce? 

Boşanmalar artıyor çünkü beklentiler çok yüksek, insanlar giderek daha ben merkezci ve kendine düşkün oldu. Bazen başta eşi ve ailesi olmak üzere etrafındakileri de tıpkı eşyalar gibi ‘ona, kendisini iyi hissettirmesi gereken birer araç’ gibi görüyor. Kendisinin, diğer insanlara nasıl hissettirdiğiyle ise hiç ilgilenmiyor. İnsan, insan ile halleşemedikçe, giderek eşyaya bağımlı hale geliyor. Özellikle teknolojiye bağımlı oluyor. Ve bir de şuursuz tüketim var. Mesela yeni evli bir çift, çok borca girip bir ev kuruyor. Nadiren büyük sofraların kurulacağı o eve örneğin birden fazla yemek takımı bile alınabiliyor. Belki de ayda yılda bir kullanacakları bir sürü eşya için, ciddi bir borç yükü ve strese girilebiliyorlar ve bu yükü taşımak mümkün olamayacağı için evlilik, başında bitebiliyor. Bu çok acı.

Kadına karşı şiddete hayır kampanyaları etkili oluyor mu sizce?

Farkındalık oluşturduğunu düşünmekle birlikte, yüzü gözü morartılmış kadın fotoğraflarının yer aldığı kampanyaların, şiddeti normalleştirme etkisinden endişeliyim.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN