Türk elitlerinin istemediği her şey Erdoğan’da var

Türk elitlerinin istemediği 
her şey Erdoğan’da var

Yazar Selahattin Yusuf "Erdoğan bu topraklarda bütün geleneksel değerlerin kristalize olduğu bir nokta. O yüzden bu kadar çok seviliyor ve nefret ediliyor" dedi.

Yazar Selahattin Yusuf ile bakir yeşillik takıntısı, kent kültürü, 'delilik' ve modernleşme üzerine konuştuk. "Türk modernleşmesinin unutmaya çalıştığı herşey Erdoğan’da görünür halde" diyen Yusuf, HDP'nin İslam'dan kaçışın bahanelerinden biri olduğunu söylüyor.

Kitaplarınızda genel olarak koyu bir yeşil takıntısı var. Neden? 

Lisedeydim. Okulun bir etkinliğinde kazara başarılı olmuş ve İstanbul gezisine hak kazanmıştım. Trabzon’dan hiç ayrılmamıştım o zamana kadar. Otobüsle, cümbür cemaat uzun bir yolculuk etmiş, Ankara’ya varmıştık. Ankara’dan trenle yola devam ettik. İstanbul’a sabah varmıştık. Tren Haydarpaşa Garı’na yanaşıp yavaşladığında, etrafta Trabzon’un bitki örtüsüne çok benzeyen yeşillikler gördüm. Tekrar Trabzon’a dönmüş kadar sevinmiştim. Nedenini çok sonraları kestirebildim ancak. Samsun’dan sonra kıvrıldığımız İç Anadolu bozkırları beni o kadar üzmüştü, o kadar korkutmuştu ki… Hayatımda gür ve yabani yeşilliğin haricinde hiçbir toprak görmemiştim. Sonraki yıllar Ankara’da okudum ve orada 10 yıl yaşadım. Bu travmatik yeşillik eksikliğini hep iliklerimde hissettim. Goethe’nin “Werther”i benim için apayrı bir hikayedir bu yüzden. Bu bende derli toplu bir duyguya, hatta giderek düşünceye ve felsefeye de evrildi. Bakir yeşillik takıntım, yazdığım bütün kitapların ve hikayelerin gizli ve en güçlü karakteri oldu bu yüzden. Doğanın yerinden edilmemiş hakikati, benim hep en büyük ruhum oldu. Rimbaud’yu bile bu yüzden bambaşka sevdim: “Ey doğa / Ey annem benim” der o.  

Mahremiyet olmadan huzur olamaz

Sizin gibi bakir yeşil takıntısı olan birine göre kent kötü bir icat mı? 

Öyle gibi görünüyor. İnsan tabiattan koptu ve araya kavram girdi. Yani insan ile sezginin, kalbin arasına düşünce girdi. Bu düşünce ne kadar iyi olursa olsun bizi hiçbir zaman tedavi edemiyor, sadece yarayı büyütüyor. Felsefe şehirlerin icadıdır. Bilgelik ise kırda, inzivada vardır.

Öze dönüş mümkün mü?

Öze dönüş hep tartışılmıştır. Bu mimariyle, kibrit kutusu gibi üst üste dizilmiş, mahremiyetten yoksun evlerde öze dönülemez. Osmanlı mimarisi insan tabiatına uygundu aslında ama ahşap olduğu için hepsi yandı, yok oldu. Eskiye dair elimizde bitişik nizam gayrimüslim evleri kaldı sadece. Mahremiyetin olmadığı yerde huzurun olacağını sanmıyorum. Mühendislik gelişiyor ama mimari ilerlemiyor. Oysa ihtiyacımız olan mimari.

Mimari donmuş müziktir

Mimari neden bu kadar önemli sizce insan ruhu için?

Schopenhauer’ın bir lafı vardır, Goethe’nin de çok sevdiği… ‘Mimari donmuş müziktir’ der. Şehirde ise müzik gürültüden ibaret. Beste özgündür, evler de insan ruhuna uygun şekilde biricik olmalı. Ama modernizm bizi her alanda aynılaşmaya itti. Kaygı kurumsallaştı. Bunun ruhlarımızda açtığı tahribat çok derin.

Bu tahribatı tedavi yolları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tedavi için devreye giren sektörler sadece kar maksimizasyonunu önemser. Psikiyatri, psikoloji, kişisel gelişim gibi. Piyasa kapitalizmi araya devamlı aracılar sokarak bir mesleğe bağlıyor. Kendi insanlığımıza doğru yol almamızı paraya tahvil ediyor.

İnsan ruhunun biricik olma arzusu kendini kentte nasıl gösteriyor?

Hem biricik olmak istiyoruz, hem de bir grubun içinde Kabul görmek. Bu teknik olarak mümkün değil. Mümkün olmadığı yerde bunu sahte sektörlerle gerçekleştiriyoruz. Moda gibi… Bu sahte sektörlerle özgünlük ihtiyacımızı karşılamak da pahalı. Bu nedenle iş ve para kazanmak en büyük değer haline geldi. 

15-06/20/img-20150620-wa0014-1434808305.jpgSelahattin Yusuf: "İslam kapitalizme uygun değildi. O nedenle Batı Uzak Doğu öğretilerini aldı."

İslam kapitalizme uygun değil

Kişisel gelişim sektörü de bu sahte sektörlerden biri mi sizce?

Kesinlikle öyle. Geçmişi de Batı’daki Hippilere, ‘Beatnik’lere dayanıyor. Bunlar İslam dünyasına hiç uğramadılar bile, bütün öğretilerini Uzak Doğu’dan aldılar. Çünkü İslam kapitalizme uygun değildi, Uzak Doğu öğretileri ise bireyi desteklediği için uygundu. Daha çok mal satmaya müsaitti.

İçine sıkıştığımız sistemi reddetme imkanımız var mı şu saatten sonra?

Delilik tüm bu kuşatmayı inkardır, yok saymadır. Ama deliliğin bedeli de ağır. Mesela Nietzsche hayatının son on yılını büyük acılar içinde yaşadı. Dostoyevski ve Tolstoy da dinin kurumsallaşmasına karşıydılar. Dinin rasyonelleşmesine. Karamazov Kardeşler’de mesela Hz. İsa yeryüzüne iner ve kurallara uymadığı için kilise tarafından tutuklanır.

Türk modernleşmesinin unutmaya çalıştığı herşey Erdoğan'da

Biraz huzuru nerede bulabiliriz?

Geniş ailede. Şu an yazmakta olduğum kitapta cennetten kovuluşu yani geniş aileden kopuşu işliyorum. Kuzey Amerika’nın isyankar yazarı Kurt Vonnegut 3 öz 4 de evlatlık çocuk babasıdır, geniş aileyi savunur.

Tayyip Erdoğan 3 çocuk dediğinde tepki çekiyor. Neden? 

Erdoğan bu topraklarda bütün geleneksel değerlerin kristalize olduğu bir nokta. O yüzden bu kadar çok seviliyor ve bu kadar çok nefret ediliyor. Türk modernleşmesinin baskılamaya, unutmaya çalıştığı herşey Erdoğan’da görünür olmuş. Türkiye’de Cumhuriyet’ten itibaren bir kimlik politikası dayatılıyor. Muktedir denip duruyor, kim bu muktedir. Cumhurbaşkanı mı? Hayır, asıl iktidar mahallededir. Mahalledeki kültürel iktidar da seküler kimliğin elindedir. Ve bu büyük sermaye tarafından desteklenir.

HDP, İslam'dan kaçış için bir bahaneydi

Nişantaşı’ndayız. HDP’nin burada birinci parti çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Murat Belge’nin bir sözü vardı çok hoşuma giden, “Türkiye’de insanlar İslam kültüründen kaçabilmek için hep çeşitli bahaneler bulur” diye. HDP’ye oy vermek de böyle bir kaçış fırsatıydı.

Neden kaçmak isteniyor?

Cumhuriyet’in ilk yıllarında verilmiş kültürel kapütilasyonlar vardı. Elitler, biz bu kültürel kapütilasyonları verelim, karşılığında topraklarımız bizim olsun dediler. Bir kurtuluş seçeneğiydi. Ama sosyoloji müdahale edilebilir bir şey değildir. Elitler sonunda buna kendileri de inandılar ve çaresizlikten benimsediler. Samimiyetsizlik yok ama hastalıklı bir durum.

15-06/25/cengiz-1435234867.jpg

 15-06/25/tuncer.jpg

15-06/25/oral.jpg

15-06/25/izzet.jpg

15-06/25/mahmut.jpg

 15-06/25/f1.jpg

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN