1930’dan günümüze bilinmeyen eserleriyle Semiha Berksoy

1930’dan günümüze bilinmeyen eserleriyle Semiha Berksoy

İlklerin kadını olarak bilinen operacı, ressam, aktris Semiha Berksoy, gün yüzüne çıkmamış resimleriyle İstanbullu sanatseverlerle buluşuyor. Sanatçının 1930 yılındaki desen çalışmalarından son dönemlerinde yaptığı çarşaf resimlerine kadar hepsi ‘Aşk’la Semiha Berksoy’ sergisinde. Hem serginin küratörü olan hem de Semiha Berksoy kitabını hazırlayan Derya Yücel ile konuştuk.

IŞIL ÇALIŞKAN

Hayatını sanata adamış bir isim o. Dramatik soprano, ressam, şair ve aktristliği 94 yıllık ömre sığdırmış bir efsane. Semiha Berksoy’dan söz ediyoruz. İstanbul Etiler’deki O’Art’ta 20 Ocak’ta açılacak ‘Aşk’la Semiha Berksoy’ sergisi 2004’te yaşamını yitiren sanatçının resimlerini bir araya getiriyor. Sergiyle eş zamanlı olarak Berksoy’un bugüne kadar görülmemiş tüm çalışmalarının toplandığı ‘Semiha Berksoy: Catalogue Raisonné’ adlı kitap da yayımlanacak. Serginin küratörü ve aynı zamanda kitabın da editörü olan Derya Yücel ile konuştuk.17-01/18/adwfqe.jpg

Bu sergi sayesinde nasıl bir Semiha Berksoy ile tanışacağız?

Semiha Berksoy’un daha önce hiç izlenmemiş desenleri sergide bir araya getiriliyor. Daha önce hiç karşılaşmadığımız bir Semiha Berksoy’la da tanışma fırsatı tanıyor. Semiha Berksoy’un aşkını yansıtan dört tuval resim, 60’ın üzerinde desenin olduğu sergide bir de sürprizimiz var: Berksoy’un kendi sesi ve görüntüsüyle M. Melih Güneş’in hazırladığı videosu yayınlanacak.

Semiha Berksoy ile tanışmış mıydınız? Onun eserleri üzerine nasıl çalışmaya başladınız?

Hayır maalesef tanışamadık. Kızı Zeliha Berksoy ile çalıştık. Yapıtları dışında onun anlattığı birtakım anekdotlar ve anılar yönümüzü bulmakta yardımcı oldu.

Semiha Berksoy’un eserlerinin özellikleri nedir?

Semiha Berksoy’un her resminin mutlaka bir hikayesi, anısı var. Doğaçlama yapılmış resimler gibi görünse de kendi kişisel kronolojisini eserlerine bir şekilde yansıtmış. Örneğin, 1980 yılında yaptığı bir resim üzerinde 1930’da sahneye çıktığı operalarla ilgili notlar almış. 

Hangi otobiyografik temaları daha çok işlemiş?

Kendi hikayesi aslına bakarsanız toplumsal olaylarla da birleşiyor. Semiha Berksoy aşık bir kadın. İlâhî, dünyevi aşk kavramı onun yaşama bakışını belirlemiş. Erkeklere, kızına, torununa, yaşama çok aşık. Ama en çok sanatına aşık bir kadın. Semiha Berksoy’un annesiyle olan ilişkisi de önemli bu anlamda. Annesini 8 yaşındayken kaybetmiş, babasıyla yaşamış. Daha sonra babası evlenince amcasıyla yaşamaya başlamış. Annesinin kaybı onda derin yaralar açmış. Resimlerinde bazen kendisini annesinin yerine koyuyor. Çoğunlukla sembolik bir dil kullanmış. Kader çizgisi onun resimlerinde çok önemli. Tuval resimlerini yatay olarak kesen siyah bir çizgi var; altı ölüm, üstü yaşamdır. Bu çizgi birçok bilinmeyeni açığa çıkarıyor. Kendisinin başı her zaman için yaşam çizgisinin üzerinde. ‘Annem ve ölen kardeşim’ isimli çalışmalarında ise başlar çizginin altında.

Sergideki eserler arasında en eskisi ve en yenisi hangisi?

En eskisi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademi’sindeki 1929-30 yılları arasında Namık İsmail, Refik Epikman ve İsmail Hakkı Toygar atölyelerinde çalıştığı desenler. Daha çok model üzerinden nü figürler çalışmış. Son dönem eserlerinden de 90’lı ve 2000-2002’li yıllardan mum boya ve desen çalışmaları var.

Eserlere nasıl ulaştınız?

Birçok esere Semiha Berksoy Opera Vakfı’ndan ulaştık. Sanatçının temsilcisi olan Galerist’ten, koleksiyoncularla bazı kurumlardan da eserlerini aldık.

Onun sanata kazandırdıklarıyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Geleneksel sanat tarihi formunun hep etrafında dolaşan ve dışında duran hiçbir zaman o çizgiye oturmayan bir sanatçı. Bunu otodidakt yani kendi kendini yetiştirmiş sanatçılar için söyleyebiliriz. Akademik bir disiplinden geçmediği için o disipline çok kolay uzaklaşıp yakınlaşabiliyor. Öngörülü olabiliyor ve o çizginin ötesinden de dünyaya bakabiliyor. Bu nedenle çok klasik bir sanat tarihi çizgisine oturtamayacağım. Ama resimlerinde her zaman kavramsal bir taraf var. Çünkü yazıyı ve düşünceyi de katıyor resimlerinin içine.

17-01/18/asfser.jpg

600 ÇALIŞMASI KİTAPTA BİR ARADA

Serginin yanı sıra bir de kitap hazırladınız. Kitapta nasıl bilgiler var?

Kitapta ulaşılabilmiş üretim sürecindeki 600’den fazla eseri yer alıyor. 1916-17 yılında yani çocukluğunda yaptığı desenlerinden son günlerde yaptığı çarşaf resimlerine ulaşılabilmiş tüm eserleri görebileceğiz. Görsel sanatlar anlamında ressam kimliğine odaklanıldı. Benim editörlüğümde Dieter Ronte, Rosa Martinez, Robert Wilson, Ferit Edgü, Levent Çalıkoğlu, Beral Madra, Dikmen Gürün ve Zeliha Berksoy’un metinleriyle zenginleştirildi. Her yazar kendi profesyonellik alanlarında Semiha Berksoy’u değerlendirdi. Semiha Berksoy’un üslubu üzerine, sanatçı kimliği üzerine odaklanıldı. Dieter Ronte’un bir tanımı var kitapta, ‘Tümel sanat yapıtı’ diyor onun için. Çünkü Semiha Berksoy için düşündüğümüzde sadece bir ressam ya da sadece bir opera sanatçısı diyemezsiniz. Aynı zamanda performans sanatçısı, tiyatrocu ve aktrist. Semiha Berksoy, tek bir sanatçı kimliğiyle sınırlandırılamaz.

NAZIM HİKMET YÜZÜNDEN UYARI CEZALARI ALMIŞ

Semiha Berksoy ile ilgili öğrendiğiniz en şaşırtıcı bilgi nedir?

Kızı Zeliha Berksoy’dan öğrendiğim, Nazım Hikmet ile tanışma hikayesinden bahsedeyim. Semiha Berksoy 20’li yaşlarında Tarlabaşı’nda yaşarken Nazım Hikmet’in ‘Kafatası’ oyununda tango söyleyen kız Schiller rolündeymiş. Nazım’la yakınlaşmaları da bu vasıtayla olmuş. Bir gün Nazım’la vapurda karşılaşmışlar ve Nazım’ı o heyecanla hemen çaya davet etmiş. Servisi yeni çay takımlarıyla yapmak için sarı desenli çin porseleni satın almış. Çayın yanında ikram edeceği pastayı ise büfeye koymuş. Nazım geldiğinde o büfenin önüne oturmuş ve Semiha Berksoy Nazım’a çok uzun süre ‘Oradan kakın pastayı alacağım’ diyememiş. Uzun süre sonra kibarca söylemiş. Nazım ayağa kalkmış. Büfeye doğru pastayı almak için yöneldiğinde Nazım ile yakınlaşmışlar. O dönemin siyasi çalkantıları neticesinde Nazım Hikmet’le olan yakınlaşması kariyerinde engellemelere yol açmış. Semiha Berksoy, Nazım Hikmet hapisteyken ziyarete gidince bir devlet çalışanı olarak uyarı cezaları almış, birinci sınıf sopranoluğu konusunda engellemelerle karşılaşmış. Sonunda hukuki yola başvurarak 1974’te o hakkı kazanıp birinci sınıf soprano olarak emekli olmuş.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN