Müziğimizi 24 yıldır kuşatan festival

30/04/2017 05:59

Bu yıl 24’üncüsü düzenlenen İstanbul Türk Müziği Festivali’nde onlarca müzisyen dinleyicilerle buluşacak. Festivalin Genel Sanat Koordinatörü Göktan Ay “Festivalin teması ‘Çölleşen ruhumuzu müzikle yeşertelim’. Her türlü şiddete karşı insanlarımızı sanat çalışmalarına davet ediyoruz” diyor.

ERKUT TEZERDİ

Türkiye’nin en eski müzik etkinliklerinden biri olan İstanbul Türk Müziği Festivali, bu yıl 24’üncü kez dinleyicilerle buluşuyor. İstanbul Türk Müziği Dernek ve Vakıfları Dayanışma Konseyi tarafından düzenlenen festival bu yıl 1-31 Mayıs günleri arasında gerçekleştirilecek. “Çölleşen ruhumuzu müzikle yeşertelim” sloganıyla yola çıkılan etkinlikte Türk sanat ve Türk halk müziği icra eden sanatçılar ve topluluklar sahne alacak. Aynı zamanda 10-12 Mayıs günleri arasında ‘Güzel Sanatlar Eğitimi-Toplum Bilimler Etkileşimi Uluslararası Sempozyumu da düzenlenecek. Festivalle ilgili ayrıntıları İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı akademisyenlerinden ve festivalin genel sanat direktörü Göktan Ay ile konuştuk...

Bu önemli festivalin 24’üncüsü düzenleniyor... Neler yaşandı bu zamana dek?

Elbette kolay değil, sıfırdan başlayıp 24’üncü yıla ulaşmak. 1976-1980 yılları arasında öğrenciydim, İstanbul Müzik Festivali düzenleniyordu, Batı müziği ağırlıklıydı. Bulunsun diye iki Türk Müziği etkinliği vardı: İTÜ Mezunları Türk Müziği Topluluğu’nun konserleri ve Aşıklar Şöleni. Diğer etkinlikler ve konserler ücretli ve pahalıyken, bu iki etkinliğin konserleri ya ücretsiz ya da biletleri çok düşük fiyatlıydı. Bu, bana Türk Müziği Festivali’nin olması bilincini vermişti. 1989’da İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı Mezunlar Derneği’ni kurunca, birçok etkinlik yapmıştık. Mezunlarımız radyolarda ve müzik piyasasında görev almaya, etkin olmaya başlamışlardı. 1993’te beş müzik sivil toplum kuruluşunu bir araya getirerek, projemi anlatıp destek istedim. Onlar bana güvendiklerini ancak çok geniş çapta destek olamayacaklarını söylediler. ‘İstanbul Türk Müziği Günleri’ olarak başladık, ilerleyen süreçte festivale dönüştürdük.

24. İstanbul Türk Müziği Festivali’nin öne çıkanları arasında neler var?

Bu yıl Gebze’den Çorlu’ya 15 etkinlik ve Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Enstitüsü ile birlikte düzenlenen uluslararası sempozyum yapılacak. Sempozyuma İstanbul başta olmak üzere diğer illerden ve ülke dışından 44 akademisyen katılacak.

Türk müziği denildiğinde çalgılar, ezgiler, dil, makam, üslup ve ritim özelliklerinin önemi çok büyük. Var mı müzisyenlerin başka dikkat ettiği veya dikkat etmesi gereken kurallar?

Elbette, Türk müziğinin, kendine has okuyuş üslubu ve çalış tavırları var. Ayrıca bunun altını çizmek gerekiyor; alaturka müzik yoktur, dolayısıyla Türk Müziği alaturka değildir! Makamları perdelerine doğru basarak yorumlamak çok önemlidir. Türk Müziği’nin iki önemli ayağı var; halk müziği ve klasik Türk müziği. Ayrıca biz buna, her türü, başarılı toplulukları, solistleri ekiyoruz. Bize katılmak isteyen toplulukları, konserlerinde izliyoruz. Raporlar tutuyoruz, anlayışımıza yakınsa çağırıyoruz.

17-04/30/adfs-1493521809.jpg

Bahar müzikle karşılanıyor, her türlü şiddete ve teröre karşı yalnızca ‘müzik’ deniliyor. Festivalde müziğin bu evrensel doğası nasıl değerlendiriliyor?

Nevruz, yeni gün ve yeni bahar demektir. Bu sene İstanbul dahil bir türlü ısınamadık. 5-6 Mayıs’ta Hıdırellez’i kutlayacak, evlerde temizlik yapacak, kışlıklarımızı yazlıklara değiştirecek, yeşile, bahçeye, doğaya çıkacağız. Baharın gelişi türkülere/şarkılara yansımıştır. Biz, zaten yıllardır ‘Çölleşen ruhumuzu müzikle yeşertelim’ diyerek, müzikle yeşili/baharı birleştirmiştik. Sahnede müziğin güzelliği dışında, hiçbir siyasi söyleme izin vermiyor ve her türlü şiddete ve teröre karşı, insanlarımızı sanat çalışmalarına davet ediyoruz.

Genç kuşaktan dinleyiciler festival hakkında neler diyor?

Gençlerin hem sahnede hem de seyirciler arasında yoğun olduğunu görüyoruz. Bizler; kaliteli, deminde, tavrında, üslubunda, süresinde, sıkılmadan konserler yaparak, çeşitli mesleklerde olan ama evlerinde oturan insanların, haftanın iki gününü sanata ayırmasını istiyoruz. Konservatuarda okuyan öğrencilerimizin de ilgiyle takip ettiklerini, katılmak istediklerini biliyorum.