‘Suyun Ressamı’ Türkiye’yi anlatıyor

‘Suyun Ressamı’ Türkiye’yi anlatıyor

‘Suyun Ressamı’ Ahmet Yakupoğlu eserleriyle İstanbul’dan Kütahya’ya, Ankara’dan İzmir’e Türkiye’nin dört bir yanını anlatıyor. Geçtiğimiz yıl aramızdan ayrılan dünyaca ünlü sanatçının 2 bini aşkın eseri arasından seçilen 400’e yakın çalışması özel yapım teknikleriyle ‘İstanbul’ ve ‘Anadolu’ adlı kitaplarda okuyucuya sunuluyor.

KARAR ÖZEL: ERKUT TEZERDİ

Ressam, minyatür sanatçısı, neyzen Ahmet Yakupoğlu 96 yaşında yaşama veda edince arkasında Türkiye’yi anlatan 5 bine yakın eser bıraktı. 1920 yılında Kütühya’da doğan sanatçı, küçük yaşlardan itibaren resim sanatıyla ilgilendi. Lise yıllarında ise Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Dalgalar’, Ömer Bedrettin’in ‘Kış’ ve Faruk Nafiz Çamlıbel’in ‘Çoban’ gibi şiirlerinden ilhamla resimler yaptı. Üniversite döneminde İstanbul’da Türk resim sanatının portre alanında en önemli temsilcisi Feyhaman Duran’ın atölyesinde yetişti. Hekim ve yazar Prof. Dr. Süheyl Ünver’den tezhip ve minyatür, Neyzen Halil Dikmen ile Neyzen Nurullah Kılınç Bey’den ‘ney’ dersleri aldı.

17-01/23/23krr02kutahya.jpg1973 yılında Ahmet Yakupoğlu tarafından yaptırılan Kütahya’daki Çinili Camii.

İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olduktan sonra memleketi Kütahya’ya yerleşen Yakupoğlu çalışmalarına burada devam etti. Fakat İstanbul’la olan bağlarını koparmadı. Onun resim dünyasında iki dönüm noktası var: Birincisi İstanbul, ikincisi Kütahya. Çalışmalarının büyük çoğunluğu özellikle bu iki şehrin tarihi atmosferini yansıtıyor. Modernleşmenin kültürel mirası öldürdüğünü söyleyen Yakupoğlu sanat eleştirmenlerine göre; 20’inci yüzyıl Türk sanat tarihinin en üretken isimlerinden ve Hoca Ali Rıza ekolünün çağımızdaki temsilcisi. Eserlerinde genellikle tabiatı resmeden, kompozisyonlarında doğayı ve denizleri, ırmakları canlı renklerle sunan Yakupoğlu bu nedenle ‘Suyun Ressamı’ olarak da biliniyor. Sanatçının yapıtları Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından ‘İstanbul’ ve ‘Anadolu’ olmak üzere iki cilt halinde neşredildi: Yakupoğlu’nun kitaplar için 2 binden fazla çalışması arasında seçilen 400’e yakın eseri fotoğraflandı, açıklamalarıyla beraber renkli formatta sanatseverlere ulaşıyor.

OSMANLI KÜLTÜRÜNÜN İZİNDE

“Bugünkü kültürümüz Osmanlı kültürünün müsveddesidir… Eğer bizler Osmanlı’nın son dönemindeki değerli hocalarından istifade etmeseydik, bugün nereye varacağımız, ne olduğumuz belli olmazdı…” diyen Ahmet Yakupoğlu 2010’da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı tarafından verilen ‘Üstün Hizmet Ödülü’nü, 2013 yılında da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ‘Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nün sahibi oldu. 2007’den beri ağırlaşan Alzheimer’a bağlı demans hastalığından dolayı İzmir’deki manevi kızı Havva Sökmenoğlu’nun yanına yerleşti. 2015’te hastalığı ilerleyince Kütahya’ya döndü.

17-01/23/23krr02istanbul.jpg

Hastaneye yattı. 2 Ekim 2016 Pazar günü saat 14.00’te hayata gözlerini yumdu. Anne-baba ve ablasının yanına defnedildi. ‘Boğaziçi, Anadolu Yakası’, ‘Rengarenk Kütahya’, ‘Minyatürlerle Nasreddin Hoca Hikayeleri’, ‘Resimde İstanbul ve İstanbul Ressamı Ahmed Yakupoğlu’ isimli eseriyle Yakupoğlu, resmettiği güzellikleri geniş kitlelere ulaştıran bir ressam, Türk resim sanatının en önemli sanatçılarından.

TABİATI ÖĞRENİNCE UYDURMAYA GEREK YOK

“Ben çiftçi bir ailenin çocuğuyum. Küçüklüğüm, delikanlılık yaşlarıma kadar çiftçilik, tarla, ekin ekme, düven sürme, oduna gidip gelmekle geçti. Ömrüm tamamen kırlarda geçtiği için kendimi bir tabiat çocuğu diye kabul edebilirim… Tabiatı öğrendikten, tabiata yöneldikten ve onun güzelliklerini anladıktan sonra başka bir şeyi uydurmaya hacet kalmadı. Tabiat zaten her şeyin güzelini yapıyor. Biz ancak onun çömezi olarak, onu temsil etmeye çalışıyoruz. İnsanlara, topluluklara, şehir hayatında yaşayanlara; kırlardan, tabiat güzelliklerinden, yeşilliklerden, sulardan uzak kalmış insanlara bu güzellikleri aksettirmeye çalışıyoruz. Sanatımız budur. Bizim istikametimiz tabiat, çünkü Allah’ın yaptığı şey en güzeli ve doğrusudur. Yani şekil mi istersin, renk mi istersin, uydurmaya gerek yok, zaten hazır.”

17-01/23/23krr02ahmetdec.jpg

‘Anadolu’ kitabında Yakupoğlu Hıdırlık’tan Ahırardı’na, Maltepe’den Lala Hüseyin Paşa’ya, Beşikkaya değirmenlerinden Cavdarhisar harabelerine Kütahya’nın köyleri ve ilçelerini de resmediyor. Kitapta ayrıca Yakupoğlu’nun çalıştığı şehirler; Bursa, Konya, Amasya, Ankara, İskenderun ve Antakya’da yaptığı çalışmaları sıralanıyor: Anadolu konakları, köprüleri, taş döşeli dar sokakları, şadırvanları, camileri, ırmakları ve özellikle tarihi yapıları tuallere taşınıyor. Yakupoğlu minyatür sanatının da son ustalarından. Hayatı boyunca hiçbir karşılık beklemeden Kütahya’daki atölyesinde gençlere minyatür sanatının inceliklerini öğretti. 1960’lı yıllarda hocası Süheyl Ünver’in desteğiyle başladığı minyatür sanatına ait çalışmaları, 1998 yılında ‘Minyatürlerle Nasreddin Hoca Hikayeleri’ adında kitaplaştı.

‘RESSAM AHMET’İN DOĞUŞU

“Küçük yaşta resme başladığım zaman bana ilk dersi babamın verdiğini hatırlıyorum. Mesela at resimleri falan çizerdim. Herhalde merakım öyle idi.  Babam benim çizdiklerimi beğenmez, ‘O öyle olmaz, getir göstereyim’ diyerek yeniden tarif ederdi. Orta mektep sıralarında, arkadaşlar hatta muallimler arasında ‘Ressam Ahmet’ olarak kabul edilmeye başlamıştım.”

Resimleriyle Kütahya, Ankara Konya, İstanbul, Hatay, İzmir, Amasya ve Bursa’yı anlatan Yakupoğlu’nun hayatını ve sanat yaşamını Uğur Derman, Beşir Ayvazoğlu, A. Yağmur Tunalı, Hasan Ali Göksoy, Pınar Yazkaç, Cinuçen Tanrıkorur, Sinan Uluant, D. Mehmet Doğan, M. Uğur Derman, Adem Güner Sayar, Şener Öztop gibi yazarlar, akademisyenler, sanat eleştirmenleri değerlendirdi. Karakalem, suluboya ve yağlıboya çalışmalarda bulunan Yakupoğlu, ‘İstanbul’ kitabında Sarayburnu’ndan Adalara, Erenköy’e, Eyüp Sultan’a Suadiye’ye, Tophane’den Beykoz’a Yeditepe’yi geniş bir perspektiften resmediyor. Tuale pitoresk panoramik manzaraların yanı sıra izlenimci bir üslupla ahşap evleri, türbeleri, sokakları ve mahalleleri estetik ve coşkulu bir şekilde yansıtıyor. Çizimleri gerçekçilik ilkesinden asla ayrılmıyor. Doğal olanı canlı renklerle tasvir ediyor.

Ahmet Yakupoğlu’nun eserlerinde İstanbul’u anlatmaya başlaması 1940’lı yıllara dayanıyor, 1990’a dek uzanıyor. Yakupoğlu’na göre bitki örtüsü, sahili, doğal güzellikleriyle Boğaziçi eşsiz ve bu eşsizliği her boyutuyla anlatmak gerekiyor. Eski İstanbul’un zaman içinde betonlaşan, metropolleşen doğal güzelliğinin kaybolduğuna sitem eden Yakupoğlu “Bazen günlerce dolaşarak tespitler yapıyordum, yorulmadan ve usanmadan. Keşke o yıllar ve daha önceki devirlerde de bu tür çalışmalar yapan sanatkarların sayısı çok daha fazla olsaydı da bugün farklı bakışlarla kaybolan eski İstanbul’u temaşa edebilseydik” diyor.

Kütahya’nın Ahırardı Saray Mahallesi’nde tarımla uğraşan Hacı Halil Ağa ile Şefika Hanım’ın oğlu olarak doğan Ahmet Yakuoğlu’nun ailesi Türkmen soyundan geliyor. Dedesi Hacezler Köyü’nden olup ‘Yakupoğlu’ diye anılırdı. Ahmet Yakupoğlu, 44 yaşına kadar kullandığı ‘Çalışel’ soyadını 1964’te değiştirerek ‘Yakupoğlu’nu kullanmaya başladı.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN