Üçü bir arada olunca bahane bulamıyorsunuz

Üçü bir arada olunca bahane bulamıyorsunuz

Yazdı, yönetti ve başrolünde oynadı. Sedat Ergen bu hafta izleyiciyle buluşacak olan ‘Örümcek Filmi’ni KARAR’a anlattı. Ergen “Hepsinin bir arada olması büyük avantaj ama yapılan işin zorluğuna çarpı üç diyorum... En basit tabirle yalnızsınız. İş bittiğinde hiçbir bahaneniz olmuyor” diyor.

ERKUT TEZERDİ

Sinema ve dizi oyuncusu Sedat Ergen ‘Kırgın Çiçekler’, ‘Sevda Kuşun Kanadında’ ve ‘O Hayat Benim’ gibi popüler yapımlarda uzun yıllar rol aldı. Şimdi de ‘Örümcek’ filmiyle izleyici karşısında. Ancak bu defa hem başrolünde oynadı hem senaryosunu yazdı hem de kamera arkasına geçti. Geçen cuma gösterime giren filmde iki eski sevgili Serhat ve Gizem’in işleri maddi yetersizlikler nedeniyle ters gidiyor. Serhat uzun bir yolculuğa çıkıyor, Gizem ise kıskançlık sınırlarını zorlayan Kemal’le tanışıyor. Ancak Gizem’in hayatı Kemal’e gelen bir mesajla değişiyor ve Kemal aniden ortadan kayboluyor. Bir vakitten sonra Serhat ile Gizem tekrar yan yana geliyor. Eski sevgililer bu gizemin peşine düşüyor: Kemal’e ne oldu? Lakin bu tahmin ettikleri gibi kolay değil! Suç, gizem ve macera türlerinin iç içe geçtiği ‘Örümcek’ filmi için Ergen “Sinemaseverlere her şeyden önce sıkılmadan izleyecekleri, takip gerektiren bir film sunuyoruz” diyor. Ergen’le filmi konuştuk.

Senaryoyu yazdınız, filmi yönettiniz ve başrolünde oynadınız. Sizce üçü bir arada olması ne kadar zor, neler söylersiniz?

Her aşaması zorluklarla dolu bir iş bu. Yapılan işin zorluğuna çarpı üç diyorum. Fakat işleri bir plana oturtup düşüncelerinizi sonuca doğru odaklayınca rüzgar bir anda arkanıza geçiyor.

Avantaj ve dezavantajları neler?

Gerçekten çok avantajı var. Senarist, şair veya roman yazarı fark etmiyor. Bir çatışma oluştururken yazdığı şeyi ruhunda hissederek yazmaya çalışıyor. Yazdığı karakterler gibi düşünmek onların hislerini paylaşmak istiyor. İşin püf noktası da yazılan şeyi karşı tarafa yani yönetmene veya yayıncıya hissettiği gibi anlatabilmek. Hissettiğinizi bildiğiniz duyguları sadece oyuncuya ve sahneye aktarmaya çalışıyorsunuz. Ama dezavantajları da yok değil. En basit tabirle yalnızsınız. İş bittiğinde hiçbir bahaneniz olmuyor. Çünkü ‘Ben bu duyguyu vermek istememiştim’ demek gibi bir lüksünüz olmuyor. O nedenle hata yapma şansınız çok az oluyor. İşin yoğunluk kısmından hiç bahsetmiyorum bile.

Filmde bir gizem aydınlatılmaya çalışılıyor. Siz bunu nasıl anlatırsınız? Birde sizin ağzınızdan duyalım…

Oyuncular kendi karakterlerince bu gizemi çözüme ulaştırıyor. Aslında nedenini bildikleri bir problemin açıklama bölümüyle ilgileniyorlar desek daha doğru olur. Çünkü karakterler planın içine dahil olduklarında suçu ve suçluyu da çok iyi biliyorlar. İstedikleri şey aslında bir itiraf.

Kendinize rol yazarken çekinceleriniz oldu mu? “Ne yapıyorum ben?” dediğiniz anlar veya çekimler esnasında abartılı bulduğunuz için değiştirdiğiniz sahneler?

Senaryoya başlarken bir yıl boyunca araştırma sürecine girdik. Konuyla veya oyuncularla ilgili neler yapabiliriz diye. İlk satırdan son satıra kadar ana karakterin dilinden konuşmaya çalıştık. Yani yazarken ‘Bunu ben oynayacağım’ ya da ‘Burada şunu yapsın’ diyerek yazmadım. Karakter bir yerden sonra kendi senaryosunu yazmaya başlıyor zaten. Dolayısıyla bu beni biraz rahatlatıyordu. Ama tabii ki yazarken kendinizi kaptırıp yazıyorsunuz. Hayalleriniz karakterin belki uçmasını istiyor. Burada da karakterle çatışmanız başlıyor. Ama gerçek dünyaya döndüğünüzde bunun olmayacağını anlayıp bir şeyleri değiştiriyorsunuz. Çekimler esnasında burasını abartmışız dediğimiz noktalar oldu tabii…

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN