İttifaklar kımıldıyor mu?
Siyasi hayatta “ittifak” gerçeği ya da “ittifak siyaseti gereği” her geçen gün kendisini daha çok hissettiriyor.
Mevcut sistemde iktidara gelmenin koşulu yüzde 50 oy almak. Hiç bir siyasi parti tek başına bu koşulu yerine getirecek güçte değil. AK Parti’nin yüzde 40’ların altında seyreden oy oranı dikkate alındığında, bu koşul yüzde 40’a indirilse bile, tablo muhtemelen değişmeyecektir.
Türkiye’nin yeni siyasi düzeni ve son dönemde ayrışan seçmen eğilimleri, başarı ve varoluş için her siyasi partiyi bir diğerine, diğerlerine bağımlı hale getirdi.
Bu durumun kimi sonuçları var.
En önemli sonuç, eşit ağırlıkta ve önemde iki siyaset tarzını aynı anda öne çıkarmasıdır. İlki tarz, ayrışma ya da çatışma üzerine kuruludur. İkincisi ise işbirliği ve güç birliği gereğinin bir sonucudur.
Cumhur ve Millet İttifakları ayrışması, ittifakların dışında duran siyasi partilerin bile onların etrafında dolaylı ilişkilerle siyaset yapması ilk tarzın açık göstergeleridir.
Bu siyaset tarzında, (yaşam biçimi veya bugün olmaya başladığı gibi demokrasi merkezli ya da diğer unsurlara dayanan) kutuplaşma ve kutuplar arası çatışma, siyasetin çatısını oluşturur. Kılıçdaroğlu gibi merkeze yerleşmek isteyen, çatışma dilinden uzak durmaya çalışan siyasi aktörleri bile, bir yerde kuşatan bir durumdur bu. Kendi başına bir “alan” oluşturmakta ve ülke siyasetinin önemli bir ağırlık merkezine işaret etmektedir.
İkinci tarz siyaset, ittifak ve kutupların içindeki siyasi ilişkilerle ve dengelerle seyrediyor. Her geçen gün önem kazanarak burası da ayrı bir siyasi alan oluşturdu. Son dönemde hemen tüm siyasi tartışmaların bu çerçevede yapılması bu alanın özgül ağırlığına işaret ediyor. Erdoğan-Bahçeli dengesi ve konsolidasyon gayretleri, Meral Akşener’in memleket masası çıkışı, Bahçeli’nin buna verdiği cevap, İP ve HDP arasında ilişki iddiası, Cumhur tarafının bunun üzerine atlaması GP ve DEVA’nın muhtemel işbirliği hamlelerine dair sorular, ithamlar, ittifaklar içi siyaset alanında meydana çıkıyor.
Bu durum, genel olarak olumlu bir gelişmeye işaret eder. Siyaseti, farklı eğilim, duruş ve temsil iddiaları arasında alışveriş, etkileşim, uzlaşma, taviz veya ötekiyle birlikte kurma eylemi ya da “ucu açık bir süreç” olarak ele alırsak (ki demokratik siyasetin koşullarından birisi budur), soluk alacak bir alan açılıyor demektir.
Ancak bu, mutlak bir durum elbette değil.
Zira siyasi partiler arası pazarlıklar ve denge, kağıt üzerinde kuşatıcı bir siyaset üretimini ifade ettiği kadar, tersi gelişmeleri de besleyebilir.
Örnek Cumhur İttifakı’dır. Bu ittifakın unsurları arasında bugün varoluşsal bir yılgı dengesi vardır. Bu denge, “otoriter, tekçi, devlet merkezli bir siyaset anlayışı” üzerine kuruludur. İttifaktaki büyük ortak (yıllar içinde bu siyasete doğru kendiliğinden bir seyir izlese de), bugün gelinen noktada, küçük ortak tarafından pragmatik dönüşler bile yapamayacak şekilde bağlanmıştır. AK Parti mevcut oy oranlarıyla yeni müttefik bulamazsa MHP’ye bağımlı bir parti olmayı sürdürecektir. Küçük ortağın parlamento temsili ise büyüğün koltuklarının altına girmesiyle mümkündür. Bu durumda, iki taraf da, mevcut ilişkisini konsolide etmekten, kutuplaşmayı yaymaktan, karşı ittifakı karıştırmaya çalışmaktan başka araca sahip değildir.
Ama buna karşılık CHP, İP, GP, DEVA, HDP, SP’nin bulunduğu tarafta durum farklıdır. Siyaset imkanları çoğuldur ve geniştir. Muhalif sahada, tek tek farklı partiler arası yakınlaşmalar, dolaylı ittifaklar gibi pek çok hareket olanağı bulunmaktadır. Bu istikametteki her gelişme Cumhur İttifakı’nın ilgilendirmektedir, bu açıklamalarla da ortadadır.
Nitekim herkesi içine alan son tartışmalar Akşener’in HDP ve Millet İttifakı ilişkisiyle ilgili çıkışlarıyla başlamıştır.
İP, muhalefet zincirinin en zayıf halkısıdır. HDP’ye karşı reddiyeci bir tutuma sahip, kontrol ettiği siyasi alan GP ve DEVA tarafından tehdit edilen, asayişçi politikalarda Cumhur bloğuna yakın, ama MHP’yle kan davası olan bir siyasi partidir. Bu sıkışıklık içinde bilinçli, bilinçsiz her hareketi, cepheler arası ve içi ilişkileri hareketlendirmektedir.
Son günlerdeki partilerin ittifaklar üzerine yapılan açıklamalar hamleleri bu çerçevede okumak gerekir.
İttifaklar içi ve arası dengelerde henüz büyük anlam çıkaracak bir gelişme söz konusu değildir.