Can Atalay hemen tahliye

Anayasa Mahkemesi, Gezi Parkı Davası’nda 18 yıl hapis cezası verilen tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında ikinci kez “ihlal kararı” verdi. Karar yine oyçokluğu ile çıktı ama AYM ilk ihlal kararını 5’e karşı 9 oyla almıştı, ikinci ihlal kararında ise bu sayı 3’e 11 oldu.

İhlal kararını Atalay’ı mahkum eden 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderen AYM mahkemeye “ihlallerin ortadan kaldırılması için Atalay’ın yeniden yargılama yapılması, mahkumiyet hükmünün infazının durdurulması, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması” gerektiğini tebliğ etti.

İlk ihlal kararında Can Atalay’a 50 bin TL tazminat ödenmesine karar veren AYM, ikinci ihlal kararında bu rakamı ise 100 bin TL’ye çıkardı.

Ve AYM Genel Kurul üyelerinin tamamı ilk dereceli mahkemeye “kararı uygula” dedi.

***

Şimdi ne olacak?

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ikinci kez “hak ihlali benden kaynaklanmıyor, muhatap Yargıtay 3. Ceza Dairesi’dir” diyerek kendisinin yetkili olmadığını söyleyerek, kararı ikinci kez Yargıtay’a mı gönderecek?

Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yargıçları AYM’ye açtığı savaşa kaldığı yerden devam mı edecek?

Ne olacak gerçekten?

İnşallah öyle olmaz, öyle olmayacağını umut ediyorum. Umut etme nedenim ise AYM Genel Kurul üyelerinin tamamının yani Cumhurbaşkanına fazlasıyla yakın üyelerin de 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne “kararı uygula” demesidir.

Umarım İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi AYM’nin “ihlal kararı”nı uygularlar Can Atalay da yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gider.

Devleti yönetenler sabah akşam ülkemizin “hukuk devleti” olduğunu söylüyor ama biz neleri konuşuyoruz, neleri temenni ediyoruz! Hukuk devletiysek neden yerel mahkemenin AYM’nin kararını uygulamasını temenni ediyoruz?

Bu temenni edilecek bir şey midir?

Bir hukuk devletinde yargı organlarını, yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesinin kararını irdeleyebilir mi? Ben karara uymuyorum diyebilir mi?

Diyemez sadece uyarlar. Çünkü Anayasa’nın 153. Maddesi Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının bağlayıcı olduğunu ve herhangi bir istinasının olmadığını söylüyor. Anayasa’da böyle bir istisna hükmü olmadığına ve olamayacağına göre mahkemeler ve kamu gücünü kullanan organlar, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını uygulamaktan veya gereğini yerine getirmekten kaçınmaları mümkün değildir.

2018 yılından bu yana ilk dereceli mahkemeler Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını uygulamıyorlar ve Anayasa Mahkemesi’ni “görev gaspı”, “yetki aşımı” yapmakla itham ediyorlar.

İktidarın yakından takip ettiği dava dosyalarında iktidarın hoşnut olmayacağı karar veren hakimleri sürgün eden Hakimler ve Savcılar Kurulu Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymayan hakimleri ise ödüllendiriyor.

Oysa tam tersi olması gerekiyor. Hakimler ve Savcılar Kurulu Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymayan hakimleri cezalandırması gerekiyor. Bir süredir ülkemizin Hakimler ve Savcılar Kurulu tersini yapıyor, bilakis AYM kararlarına uymayan hakimleri mükafatlandırıyor.

***

2018 yılından bu yana adli mahkemeler AYM’nin kararlarına direnç gösteriyorlar, AYM’nin verdiği “ihlal var” kararını ilk seferde uygulamıyorlar. AYM ikinci kez “ihlal kararı” verdiğinde ise uyguluyorlar.

Enis Berberoğlu davasında da böyle olmuştu. AYM Genel Kurulu, 17 Eylül 2020 tarihinde “Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğine, yine Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine” oy birliği ile hükmetmişti. AYM bu kararını Enis Berberoğlu’nu mahkum eden İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermişti. Mahkeme de karara uymamıştı.

AYM ikinci kez verdiği “ihlal” kararında 14. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde aslında bütün yerel mahkemelere hukuk dersi vermiş, hukuk devletinin ne olduğunu ve Anayasa’nın ilgili maddelerini hatırlatmıştı. 14. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde bütün yerel mahkemelere ilk derece mahkemelerine AYM kararlarına uymamak konusunda takdir yetkisi veren bir hüküm olmadığını, AYM’nin verdiği ihlal kararından sonra ilk derece mahkemelerinin ihlalin sonuçlarını kaldırmak için yeniden yargılama yapmakla yükümlü olduğunu hatırlatmıştı. Sen sadece kararı uygularsın, direnme yetkin yok demişti:

“Anayasa, Anayasa Mahkemesi kararını yerine getirme yükümlülüğü altında olan kamu makamlarına ve somut olayda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine Anayasa Mahkemesi kararlarına direnme veya bağlayıcılığını tartışma yetkisi vermemektedir. Anayasa Mahkemesi kararının bağlayıcılığı, ihlalin ve sonuçların ortadan kaldırılması için hükmettiği yapılması gerekenleri kapsadığı gibi İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nin iddiasının aksine ihlali ve sonuçları ordaan kaldıracak merciin belirlenmesini de kapsar…” (Enis Berberoğlu kararı 115. paragraf.)

***

AYM Can Atalay dosyasında gerekçeli kararını açıklayacak. Bakalım gerekçeli kararında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “ihlal benden kaynaklanmıyor, yetkili mahkeme ben değilim” diyerek dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göndermesine, Yargıtay’ın yetkisini aşarak karar değerlendirmesi yapmasına değinecek mi?

AYM 14. Ağır Ceza Mahkemesine söylediği gibi 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne de “Mahkeme kararların uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır" diyecek mi? (Enis Berberoğlu kararı 101. Paragraf)

Ama en önemlisi şu, iktidarın bir karar vermesi gerekiyor. Bireysel Başvuru AK Parti iktidarı döneminin kazanımlarından ama bireysel başvuru yolu hergeçen gün etkinliğini, önemini kaybediyor. AYM’nin verdiği bireysel başvuru kararları uygulanmadığında bunun ülkemize ağır maliyetleri olacak. Ülkemizde Bireysel Başvurunun etkinliğini yitirmesi, AYM’nin pas geçilerek doğrudan doğruya AİHM’e gidilmesinin yolunu açacak.

YORUMLAR (19)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
19 Yorum