Esad yaptıklarının bedelini ödemeyecek

ABD Başkanı Trump, Beşar Esad’ın abluka altında tuttuğu, dahası Astana anlaşmalarına göre çatışmasızlık bölgelerinden sayılan Doğu Guta’da kimyasal silah kullanarak katliam yapmasına tepki göstermiş!

Ve “Esad’ın büyük bedel ödeyeceğini” söylemiş!

Esad büyük bedel ödeyecekmiş! 24 saat içinde ya da 48 saat içerisinde ABD Başkanı Esad’a büyük bedel ödetme kararını verecekmiş!

“Miş –mış” diyorum çünkü, Trump’ın bu açıklamalarının Esad nezdinde dahi bir kıymeti harbiyesi yok, el ele vermişler, dünyadaki bütün vicdanlarla dalga geçiyorlar. Saf olmanın, vicdanınızı rahatlatmak için dahi olsa ‘belki bu sefer’ umudu beslemenin, anlamı yok arkadaş, Esad bırakın bedelin büyüğünü ödemeyi, yaptıklarından dolayı serçe parmağı dahi zarar görmeyecek...

Doğu Guta’da, kundakta bebekler dahil 400 sivilin katledilmesinin üzerinden kaç gün geçti? BM Genel Sekreteri Antonio Gutierres, Doğu Guta’da yaşayanlar için “yeryüzünde cehennemi yaşıyorlar” diyeli kaç gün oldu?

İleri evrede kanser hastalarının varlığını öğreneli, çok sayıda bebek ve çocuğun açlık ve ilaçsızlık yüzünden hayatını kaybettiğini duyalı, 127 çocuğun hayati tehlikesi olduğunu, Haq, tüberkiloz, tifo gibi hastalıklarının görülmeye başlandığını 600 çocuğun tehlike altında olduğunu işiteli kaç gün oldu?

Peki, Rusya’nın, BMGK’ya, Esad rejiminin Doğu Guta’da yaptığı katliamı görüşmek için toplanma çağrısı yapalı kaç hafta oldu?

Birleşmiş Milletler, Doğu Guta’da ateşkes kararı almasının üzerinden kaç hafta geçti?

Kırk gün...

Kırk günün sonunda yine Doğu Guta... Yine Esad... Yine katliam...

Katil Esad daha kırk gün önce Doğu Guta’da vahşice katlettiği, 400 sivilin bedelini ödedi mi ki, dün yaptığı katliamın bedelini ödesin. Esad, Suriye’de dün mü katliam yapmaya başladı. Daha dün mü kimyasal silahlar kullanmaya başladı?

Esad, yedi yıldır katliam yapıyor, yedi yıldır kimyasal silahlar kullanıyor. Yedi yıldır bebekleri öldürüyor.

Esad, yedi yıldır, dünyanın doğusundan batısına, küresel aktörlerin salladığı “hesabını verecek” parmakları, diplomatik kınama heyheylenmeleri eşliğinde bebekleri, anneleri, yaşlıları, çocukları öldürüyor.

“Kimyasal ya da biyolojik silah kullanılması bizim kırmızı çizgimizdir.” (Obama, 21 Ağustos 2012)

“Esad rejiminin kimyasal silah kullanması cini şişeden çıkartır.” (21 Mart 2013)

“Suriye’de Esad yönetiminin sarin gazı dahil olmak üzere kimyasal silah kullandığını belirledik. Başkan Obama kimyasal silahların kırmızı çizgimiz olduğunu, oyunun kurallarını değiştireceğini açıklamıştı. Gerçekten de değiştirdi. Müdahaleye yönelik elimizde pekçok seçenek bulunuyor.” (14 Mayıs 2013, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Rhodes)

“Kimyasal silahların yer değiştirmesi ya da kullanılması bizim için kırmızı çizgidir. Kimyasal ya da biyolojik silah kullanımı müdahale konusunda fikrimi, hesaplarımı değiştirir.” (Obama, 22 Ağustos 2013)

“ABD Savunma Bakanı: Başkan Obama emir vermesi halinde ABD ordusu olarak askeri müdahaleye hazırız” (24 Ağustos 2013)

“Suriye’de 21. Yüzyılın en büyük kimyasal silah saldırısı gerçekleşti. Bunların hepsini bütün dünya açıkça gördü. Hastaneler ölülerle doluydu. Yüzlerce çocuk kendi hükümetleri tarafından öldürüldü. Dünya bu saldırıya karşı durmalıdır. Şuna karar verdim ki ABD, Suriye hedeflerine karşı operasyon başlatmalıdır. Bu saldırıların tekrarlanmaması için adımlar atmalıyız.” (31 Ağustos 2013)

“Suriye’ye müdahale konusunda Kongreden askeri yetki talebinde bulunacağım.” (1 Eylül 2013)

“Beyaz Saray’da Cumartesi günü açıklama yapan Obama, Esad’ın Şam çevresindeki mahallelere yönelik düzenlediği iddia edilen kimyasal saldırının ABD’nin elini güçlendirdiği söyledi.” (31 Ekim 2013)

“21 Ağustos tarihinde yüzlerce sivilin ölümüne neden olan kimyasal silah saldırı sonrası ABD Suriye’ye müdahaleye hazırlanıyor. Suriye’ye düzenlenecek ‘sınırlı’ askeri operasyon için Kongre’den onay isteyecek olan ABD lideri Obama, en erken 9 Eylül tarihinde harekete geçebilecek.” (4 Eylül 2013)

“İngiltere Başbakanı Cameron: Obama Suriye konusunda net bir kırmızı çizgi ilan etti. Bu ilandan sonra ABD askeri harekattan vazgeçmemesi gerekiyor. Vazgeçmesi durumunda Esad rejimi kimyasal silahlarla başka saldırılar gerçekleştirmeye devam edecektir.” (4 Eylül 2013)

“Rusya Devlet Başkanı Putin, ABD’nin Esad’ın kimyasal silah kullandığına dair kanıtlarını BMGK’ya sunmasını istedi.” (4 Eylül 2013)

***

Gelelim bizim ülkemize.

Esad sadece bir tetikçi. Esad’ın akıttığı kanı durdurması isteniyorsa eğer, Esad’a değil Rusya’ya söylenecek ne söyleniyorsa.

Rusya’ya İran’a bir şey söylenebiliyor mu?

Kanı durdur, bedelini ağır ödersin diye İran’a söylenecek.

İran’a bir şey söylenebiliyor mu?

Rusya’ya İran’a söylenemeyen sözün Fransa’ya, Almanya’ya söylenmesinin nasıl bir faydası olabilir.

Asıl Esad’ın eline asıl silahları tutuşturanlara, yedi yıldır kimyasal silah gönderenlere söylenecek ne söylenmesi gerekiyorsa.

Esad’a “bedelini ağır ödeyeceksin” demenin bir maliyeti yok, karşılığı yok, yaptırımı yok.

Rusya ve Türkiye’nin arası bu kadar iyi iken, bu diplomatik iyi ilişkilerin, güçlü dostlukların Suriye’de akan kanın durdurulmasına neden bir yansımasının olmadığını düşünmemiz gerekiyor.

Çünkü, zulüm ile abâd olunan bir dünya düzeninde yaşıyoruz. Katliam, işkence, hukuksuzluk, adaletsizlik yapanların yanına kar kaldığı dönemlerden geçiyoruz.

TBMM Başkanı: Şükürler olsun ki piyangodan çıkmış bir siyasetçi değilim

3 Nisan tarihinde kaleme almış olduğum “Meclis Başkanımız piyangodan çıkmadı” başlıklı yazıma tam bir hafta sonra TBMM Başkanı Sayın İsmail Kahraman’dan bir açıklama geldi.

TBMM antetli, TBMM Başkanı imzalı resmi bir açıklama.

Defalarca okudum. Ne yazacağımı, nasıl karşılık vereceğimi bilemedim. Sayın Kahraman’ın bizzat kaleme almış olduğu açıklamayı okurken, keşke İsmail Kahraman’a ‘haksızlık yapmış olsaydım da mahcup olsaydım’ diye düşündüğümü itiraf ediyorum. Keşke sonuç farklı olsaydı.

18-04/10/ekran-resmi-2018-04-10-232723.png

TBMM Başkanı Sayın Kahraman’ın açıklamasında kullandığı “kavanozu dışından yalamak” gibi “nazik!” ifadelerini okuyunca, durumun vahameti karşısında öylece kalakaldım.

Anlamlandıramadığım asıl husus ise, AK Parti’ye, bizim camiamızın siyasetçilerine, ahlaki erdemleri, bizi biz yapan ilkelerimizi hatırlatan, yozlaşmaya karşı uyaran, adaletsizlikler konusunda hatırlatmalar yapan, dindar siyasetçilere hakkaniyeti hatırlatan, davet eden, ve adalet, hukuk, yozlaşma dediğim için AK Parti’nin en güçlü döneminde bunun bedelini ödeyen ben nasıl oluyor da ‘camiamıza yabancılaşma özlemi’ taşıyan tarafta oluyorum.

Anlayamadım.

İsmail Kahraman’ın üslubuyla, hitabıyla, açıklamasını olduğu gibi siz okurlarıma sunuyorum. Takdir sizin.

YORUMLAR (54)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
54 Yorum