Dokunulmazlık mahkemeden döner mi?

Tuttuğunuz spor kulübü şike yaptığında tutumunuz ne olur? Şike yapmamıştır diye körü körüne savunur musunuz, yoksa açıkça yanlış yapıldı der misiniz? Eğer hakkaniyet ve etik kaygınız varsa tabi ki ikinci yolu tercih edersiniz. Peki, desteklediğiniz siyasi parti ‘şike’ yaparsa? Yanlışa sahip çıkar veya susup kabullenir misiniz, yoksa kendinize saygı gereği gördüğünüzü söyler ve düzeltilmesini mi talep edersiniz?

Dokunulmazlıkların kaldırılması yanlış bir iş oldu. AK Parti’nin 14 yıllık iktidarının sahiplenilmesi en zor, belki de demokrasi açısından en sorunlu hamlesi bu… Anayasa Mahkemesi görevsizlik nedeni ile ilk başvuruyu reddetti. Ama yargılamalar başladıktan sonra alt mahkemelerden biri müracaat ederse konuyu ele almak zorunda. Ve de eğer biraz objektif isek, o durumda Mahkeme’nin bu Meclis tasarrufunu iptal etme ihtimalinin yüksek olduğunu görmekte yarar var.

***

Birinci olarak, Meclis’in yaptığı Anayasa değişikliği bir ‘kanundan’ ziyade ‘Meclis iradesi’ niteliği taşımakta... Kanunlar somut kişilere yönelik olmayıp herkesi bağlayan ve genel normları ortaya koyan düzenlemeler. ‘Meclis iradesi’ ise Meclis’in kendi çalışmasına yönelik olan veya kanun niteliği taşımayan tercihlerini yansıtıyor. Bir anayasa değişikliğinin doğal olarak gayrı şahsi ve kalıcı hukuki yönelimleri temsil etmesi beklenir. Dokunulmazlıkla ilgili karar ise hem belirli kişileri hedef alıyor ve sıradan vatandaşı bağlamıyor, hem de açıkça geçici bir madde ile söz konusu değişikliğin ‘norm-dışı’ olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla geçici madde usulüne uygun kotarılmış olsa bile, bu değişikliğin ‘kanun’ niteliğinde olmadığı tezi epeyce güçlü.

İkinci olarak, dokunulmazlıkları kaldıran maddenin gerekçesi de biraz garip. Kamuoyunun ‘baskısından’ ve ‘tatmin edilmesinden’ söz ediliyor. Kamuoyunun nasıl tanımlandığı ve ölçüldüğü bir yana, sırf kamuoyu baskısı olduğu için milletvekili dokunulmazlığı kaldırılabilir mi, ya da sırf kamuoyunu ‘tatmin’ için böyle bir adım atılabilir mi, herhalde epeyce sorguya açık konular. Gerekçe metninde prosedürün uzunluğu da normal yolların tercih edilmeyip, dokunulmazlıkların topluca kaldırılmasına sebep olarak öne sürülmüş. Kendi işini zamanında yapamadığı için Meclis’in geçici anayasa değişikliğine gitmesi herhalde mizahi bir durum olmalı… Sorun şu ki öne sürülen nedenlerin hiçbiri hukuki nitelikte değil ve buna dayanarak yapılan hak kısıtlamasının da dolayısıyla hukuki zemini epeyce zayıf.

***

Üçüncüsü, geçici madde ile dokunulmazlıkları tek seferlik kaldırmak açıkça eşitlik ilkesine aykırı, çünkü örneğin şu an muhtemel suç işlemekte olanların dokunulmazlıkları kalkmıyor. Ayrıca söz konusu kişilerin komisyonlarda ve genel kurulda kendilerini savunma hakları da bu vesile ile gasp edilmiş oluyor ve yapılan eşitsizliği katmerli hale getiriyor.

Dördüncüsü birçokları hoşlanmasa da geçmişten gelen bazı Anayasa Mahkemesi içtihatları var… Bunlara göre Meclis kendi tasarrufunu nasıl adlandırırsa adlandırsın, Mahkeme kendisini bu tanımla bağlı tutmuyor. Ayrıca salt yönteme değil, tasarrufun amacına ve etkisine de bakarak karar verebiliyor. Böylece ‘Anayasaya uygunluk’ ölçütü hukuk devleti bağlamı içerisine oturtuluyor.

Nihayet bugüne dek en çok geçici maddenin malum nedenlerle 12 Eylül yönetiminde çıkmış olduğunu da aklımızda tutalım… Şimdi iyi bir AK Partili ne yapmalı? Tempo tutup militanlık mı? Yoksa susup otursa mı? Ama belki de doğrusu yanlışa işaret etmekten kaçınmayarak, partiyi gerçek anlamda sahiplenmektir…

Not: Tüm AK Partililere Cennet Uslu’nun serbestiyet.com’daki yazısı tavsiye edilir...

YORUMLAR (17)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
17 Yorum