Yazmayayım, kimi saçmalıkları bu köşeye taşımayayım diyorum, ama olmuyor. Hem bu köşede hem katıldığım TV programlarında siyasetin normalleşmesi, gerçekçi ve akılcı bir çizgiye oturması için çağrı yapıyorum. Akıldışı bir Erdoğan ve Ak Parti düşmanlığının körleştirici etkisine dikkat çekmeye çalışıyorum. Demokrasinin ve sandığın değerini, önemini vurguluyorum.
15 Temmuz hain darbe girişiminde en yakın dostumu ve yiğit oğlunu kaybetmeme rağmen, yazdıklarıma öfkenin bulaşmamasına özen gösterdim bugüne kadar. “Kontrollü darbe” iddialarının saçmalığını sağduyulu bir dille anlatmaya çalıştım. Nafile! Bakın, 23 Mayıs’taki grup konuşmasında neler neler demiş CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu:
“15 Temmuz darbe girişiminden sonra, kontrollü darbe girişiminden sonra… Bunun da ipliğini çıkaracağız yakında, herkes tanık olacak buna, herkes tanık olacak buna.” İddia büyük. Alıntıları CHP resmi sitesinden yapıyorum, imlasına dokunmadan. Kılıçdaroğlu’nun anlatım bulanıklığı, kafa karışıklığı tam olarak yansısın diye. “Bugün, ağır ağır ipuçları ortaya çıkıyor. Kimin ne yaptığını gayet iyi biliyoruz. 15 Temmuz, karşı darbe girişimidir arkadaşlar, arkasından karşı darbe girişimidir. Herkes bunu çok iyi bilsin. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti bir karşı darbe girişimiyle karşı karşıyadır.”
***
Dediği bu. Ben de diyorum ki Kılıçdaroğlu elinde ne varsa bugünden tezi yok açıklasın. Tabii başta kimi köşe yazarları olmak üzere, bu konuyu sürekli kaşımayı huy edinmiş olanlar da. Mahkeme ifadesi kırıntılarına saklanmayın imalarınız için, elinizde ne delil, bilgi, belge varsa savcılıklarla ve kamuoyuyla paylaşın. Paylaşın ki şu “kontrollü darbe” girişimini biz de anlayalım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın dostu, dava arkadaşı, siyasi iletişim danışmanı Erol Olçok’la yiğit oğlu Abdullah’ın, yine Erdoğan’ın danışmanı Mustafa Varank’ın ağabeyi İlhan Varank’ın da şehit düştüğü o gece ne olmuş, iyice öğrenelim. Birileri “kontrollü darbe” yapmış da vatanı için hiç düşünmeden sokağa çıkan bu yiğit insanlara haber vermeyi unutmuş, öyle mi?
Acımı bastırıp dilime öfke yapışmasın diye onca uğraşmama karşın, bu imalara tahammül gösterecek halim kalmadı. Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasında daha neler var neler. Hepsini alıntılamaya yerim yetmez. Harp Okulu öğrencileri içeri alınıp okulları kapatılmış. “Niçin? Karşı darbe yapmak için, karşı darbeyi güçlendirmek için.” Bak sen şu işe!
Dahası da var. Türkiye Suriye’deki bütün radikal gruplara silah göndermişmiş. Ak Parti deyince dünyada herkesin aklına yolsuzluk geliyormuş. Türkiye şu anda Avrupa’nın en büyük kara para aklayıcısı ülkesi konumundaymış. Ak Parti 15 Temmuz darbe girişiminin getirdiği atmosferden de yararlanarak Anayasayı değiştirmiş. Halk oylaması meşru değilmiş. Sahi canım, CHP’nin yüce aklı dururken, yüzde 51,4’lük millet iradesi kimin umurunda olur ki?
Kılıçdaroğlu’nun nicedir kullandığı dil fazlasıyla sorunlu. 17-25 Aralık Emniyet/Yargı darbe girişiminden MİT tırları operasyonuna kadar FETÖ’nün bütün kurgulanmış çabalarına arka çıkan bir dil bu. FETÖ’nün darbe konusunda oluşturmaya çalıştığı algıya sahip çıkan bir dil bu. Nasıl, ne sebeple bu kadar fütursuz hale geliyor, onu da eşelemek lazım.
Ana muhalefet partisinden bu ülkenin temel meseleleri konusunda milli bir tutum sergilemesini ve 15 Temmuz şehitlerine saygı göstermesini beklememiz çok mu abes? Bu imalı dil toplumun kutuplaşmasına hizmet etmiyor mu? 16 Nisan’dan sonra bir Erdoğan’ın, Yıldırım’ın, Ak Parti’nin kullandığı dile bakın, bir de CHP lideri ve sözcülerinin kullandığı dile. Hangisi daha kutuplaştırıcı acaba? Bir şey daha ekleyip bitireyim:
Bugün 27 Mayıs. Cuntacıların darbesinin üzerinden 57 yıl geçmiş. 15 Temmuz’da aynı cunta kafasıyla FETÖ’nün hain darbe girişimi yaşanmış. Milletin cesareti ve demokrasi aşkıyla bir ilk gerçekleşmiş, o gece bir demokrasi destanı yazılmış. Vatanımız uçurumun kıyısından dönmüş. Şu tartıştığımız şeylere bakın. Biraz izan, biraz vicdan!
