Örtülü borçlanma!

Yaklaşık iki ay önce “Böyle bir büyüme mucizesi görülmedi” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Orada masa başında yapılan iki yeni hesaplama yöntemi ile ülkenin gelirinin arttığını açıklamıştım.

Bugün GSYH’mız 857 milyar dolar; ama bakın buraya nasıl gelmişiz:

-2007 yılında, eski hesaba göre 400 milyar dolar olan ekonomik büyüklüğümüzü yeni bir hesapla 526 milyar dolara çıkarttık. Yani masa başı hesabı ile GSYH’mız bir anda 126 milyar dolar arttı.

-2016 yılında ise, bir kez daha masa başında GSYH hesabını hesapladık. Bu sefer de 720 milyar dolar olan GSYH’mızı 861 milyar dolara çıkarttık.

Kısaca ilk hesapta 126 milyar dolar; ikinci hesapta ise 141 milyar dolar masa başı hesabı ile GSYH’mızı artırmış olduk.

***

Şimdi bu eski hatırlatmayı neden yaptım?

Bakınız masa başında hesap değişimi ile artan GSYH tutarı, aslında bütün borç oranlarını aşağı çekiyor. Artık 412 milyar dolar dış borcun GSYH’ya oranı %57 değil, %48’e düşmüş oluyor. Benzer gerilemeler iç borç oranlarında da yaşanıyor.

Tabii ki toplanan vergi oranları da düşmüş oluyor. Ve yeni vergi salmaya imkan sağlanmış oluyor.

Oysa kimse “Sevgili yöneticilerimiz, bizim gelirimiz sanal arttı, ama bizden istediğiniz yeni vergiler gerçek. Ayrıca ülkemizin geliri masa başında artarken, alınan borçlar gerçekten yükseliyor” uyarısında bulunamıyor.

***

Bugün bu noktada bir başka soruna dikkat çekmek istiyorum. Ama önce yine bir eski yazıdan hatırlatma yapmak istiyorum: Bu yılın Şubat ayında “Gelecek satışı” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Orada kamu-özel işbirliği ile yapılan YİD modelli köprü-otoyol gibi yatırımların, aslında gelecek kuşakların gelirini ipotek ettiğini açıklamıştım.

Verilen Hazine garantilerinin gelecek kuşaklara borç yazdığını açıklamıştım. Ve asıl önemli nokta olarak ise, Varlık Fonu üzerinden yapılacak ipoteğe dayalı borçlanmaların da gelecek satışı olacağını örneklendirmiştim.

Şimdi geldiğimiz noktaya bakalım:

Merkez Bankası normalde gecelik ve haftalık ihaleler ile piyasaya para verir. O faiz oranları şu anda tabelada yüzde 9,25 ve yüzde 8,0 olarak görülüyor. Ama bizim Merkez “Kimse faiz artırdı” demesin diye gitti parayı “Geç Likidite Penceresinden” vermeye başladı.

Ve şimdi fonlama faizi yüzde 12,0 seviyelerinde. Örtülü faiz artırımı sayesinde 2011 sonrası en yüksek ve en uzu süreli faizi uyguluyoruz. Ve kimseden ses çıkmıyor.

Örtülü işlemlerde asıl tehlike gelecek satışı olarak görülmelidir.

Bugün Hazine garantilerinin nereye vardığını bilen var mı? Köprüler-yollar-hastaneler-nükleer santraller vs vs işler Hazine garantileri ile yürüyor.

Sakın hemen “Bunlar yapılmasın mı” demeyin. En küçük uyarıda bulunduğumda “karşı mısın” argümanı geliyor. Tekrar ediyorum: Eskiye göre nerede ise faiz gideri hariç iki kat harcanabilir bütçemiz oluştu. Topladığımız vergiler-harçlar arttı. Faiz giderleri azaldı ve üstelik hala eski kamu mallarını satmaya devam ediyoruz (Geçmiş satışı-özelleştirme). İşte bu paralar ile yukarıda saydığım yatırımları devlet çok rahat yapabilir. Hem de çok ama çok daha ucuz fiyata.

***

Şimdi Varlık Fonu da geldi. Varlıkları ipotek ederek dış borçlanma yapacak. Ama kimse “Hangi orandan, hangi iskonto oranı ile ve ne kadar diye” bilemeyecek. Tıpkı YİD modelli işler gibi.

Ve bu borçlar devletin resmi borcu da görülmeyecek. Tıpkı toplanan altınlar üzerinden dışarıdan borçlanma planı gibi.

Özet olarak: Yeni dış borç kapıları arıyoruz ama artık örtülü borçlanacağız. Umarım örtülü borçlanma ile gelecek kaynaklar, örtüsüz şekilde yatırımlara dönüşür ve ülke olarak gerçek bir ekonomik kalkınma hamlesine başlayabiliriz.

YORUMLAR (37)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
37 Yorum