Seçim kazanır ama ülke kaybeder

Şu sıralar yapısal sorunlara çokça eğiliyorum. Çünkü kısa vadeli mali ve finansal bozulmalar aslında büyük sorun değildir. Asıl mesele uzun vadeli yapısal bozulmalardır.

Mesela bütçe açığı olsun cari açık olsun bu gibi sorunlar çok fazla kafayı takacak konular değildir. Kemer sıkarsınız ve hem bütçeyi hem de cari dengeyi çok daha olumlu bir noktaya taşırsınız.

Hatırlayın 2019 yılını... +10.796 milyon dolar cari fazla vermiştik... Ama neye karşılık? Kemer sıkıp ekonomiyi soğutmanın karşılığında... İşte o soğutma 2,3 milyon kişinin işine mal olmuştu.

Sizler ülkenin cari dengesini kalıcı olarak düzeltebilecek uzun vadeli bir politika uyguluyor musunuz? İşin püf noktası burasıdır. Ve bu soruya verilecek cevap ülkemiz için maalesef hayırdır.

Çünkü uzun vadeli cari fazlaya geçiş için kaliteli veya katma değerli üretim gerekiyor. O üretim için ise ülkenizde teknolojik bir atılım olması zaruridir. Teknoloji ise eğitimden başlayarak bir bütüncül programla ülkenin alt yapısının buna hazırlanması gerekiyor.

Biz eğitimde ne veriyoruz?

Matematiği nerede ise birçok branşta eğitim müfredatından çıkarttık. Teknik eğitimi adeta hem kalite olarak hem de sayısal olarak yerlere düşürdük. Okullarda felsefenin de sadece adını bıraktık.

Eğitimin içini epeyce boşalttık ama bir de eğitimin cazibe kısmı var. Bir çocuk düşünün ki okul hayatını yıllarca sürdürmesi için motivasyonu ne olacaktır?

Mesela inşaat mühendisi olacak... Ama inşaat işçisi kendisi ile aynı gelir düzeyinde ise neden mühendis olsun?

Doktor olacaksın ama hasta yakınları seni çok rahat dövebilecek... Çünkü eskiden doktorlarla konuşma sorunu olan o taban sınıf artık çok cesur...

Çok çalışacaksın ve devletine o üst maaştan prim ödeyeceksin... Ama senden daha az çalışıp çok daha az prim ödeyen ile aynı emekli maaşı alacaksın. Tıpkı çok okuyup çok çalışıp okumayan ile aynı maaşı almak gibi.

Yıllardır yazdığım konuya tekrar döneyim: Rahmetli Turgut Özal Orta-direk diyerek bu ülkede bir orta sınıf oluşturmayı hedefledi. Ve politikalarını buna göre şekillendirdi.

Recep Tayyip Erdoğan ise AK Parti’nin ilk yıllarından beri Taban-Sınıf üzerine tercihinde bulundu.
Bu politikalar nedir derseniz izah edeyim:

Örneğin asgari emekli maaşı diye bir şey çıkartılarak en düşük emekli maaşları sürekli artırıldı. Ama çok pirim ödeyen ve çok çalışanların emekli maaşı öyle artırılmadı. Seçimlerde ‘oy’ dediğinizde işte taban sınıf sizi adeta sırtında taşıyor ama ülkenin geleceği yıkılıyor.

Veya bir başka mesele: Asgari ücret reel olarak artırılıyor ama ortalama ücretler adeta eridikçe eriyor.

Artık ülkemizde bütün ücretler tabanda birleşiyor.

Böyle biz düzende adalet olmaz... Çünkü kimse hak ettiğini alamıyor.

Böyle bir sistemde kalite de olmaz. Çünkü toplum vasatlıkta birleştiriliyor. Kalite ile kalitesizlik aynı sepette aynı değerde karşılık buluyor.

Acaba böyle biz ülke düzeninde katma değer, teknoloji, bilim ve kaliteli üretim olur mu? İşte onlarda olmaz...

Kısaca uygulamakta olduğumuz politika kalitesizlikte toplumu birleştiren bir politikadır.

Veya bir başka şekilde ifade edelim: Orta-Sınıf yerine Taban-Sınıf politikaları her alanda son sürat uygulanmaktadır.

Toplum tavan yerine tabana mahkûm ediliyor ve bu mahkûmiyet özellikle uzun vadede Türkiye’yi vasat bir hale getirmek durumundadır.

Evet, bu politikalar seçimler kazandırır ama ülkenin geleceğini kaybettirir. O nedenle günübirlik kısa vadeli ekonomik sorunlardan ziyade orta-uzun vadeli sosyal-yapısal sorunları ele almamız daha hayırlı olacaktır.

Ben de son dönemde bu konulara ağırlık vererek en azından gelecek kuşaklara olan borcumu ödemeye çalışıyorum.

YORUMLAR (50)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
50 Yorum