Yanlışları konuşmaktan doğruları unuttuk
Sorunumuz ‘günü kurtarma’ politikaları... Bu uğurda yarınımızı batırmamızın hiçbir sakıncası olmuyor. Yıllardır siyasetimiz bu popülist yaklaşımlara mahkum olmuş durumda. 3-5 seçmen için uzmanlar partilerde değer bile görmüyor.
1991 seçimindeki vaatleri duyan rahmetli Adnan Kahveci daha o günlerde “eyvah, gitti ülkemizin 10 yılı” demişti. Ama sokaktaki vatandaş 2001 krizinde bunu gördü ve faturayı o anki yönetime kesti. Oysa o krizin mimarı 91 seçimleri için her vaadi ve uygulamayı iktidarları uğruna mübah görenlerdi.
Bugün aslında çok daha ağır bir süreç yaşıyoruz. Günü kurtarma adına neredeyse Merkez Bankası’nı dahi batırma noktasına getirdik. Adeta tefeciden para alır gibi swapla para topluyoruz. Rezerv eksi 60 milyar dolarda dolaşıyor. 70 sente muhtaçlık daha iyiydi...
Günü kurtarma politikaları yerine yarını kurtarma adına bugünü feda etme politikalarına dönmemiz gerekiyor. Bunun için de GSYH büyümesi yerine kalkınma ve ekonomik gelişme dönemine geçmemiz gerekiyor.
Borçla-tefeci parası ile sağlanan geçici refahın, yarın ne büyük acılar getirdiğini hem bugün yaşıyoruz, hem de yarın daha ağır şekilde yaşamaya devam edeceğiz.
Geleceğimiz karanlık değil, karanlık ötesi.
***
Gelin önce demografik duruma bakalım: 2007 yılında ülkemiz insanlarının yaş ortalaması 27,7 yıldı; 2020 yılında yaşlılık ortalamamız 32,1 yıla yükseldi.
Çünkü ekonomik kriz ve büyük buhranla beraber zaten düşen doğum oranı daha da geriledi.
2007 yılında 0-14 yaş grubu nüfus 18.64 milyon kişiydi. 70,5 milyonluk nüfusumuzun %26,4’ü bu yeni nüfustan oluşuyordu. 2020 yılında 0-14 yaş grubu nüfus 19.10 milyon kişi oldu. 13 yılda 0-14 yaş grubu nüfus sadece ve sadece 425 bin kişi arttı.
Oysa son 13 yılda 65+ yaş üstü nüfus 2 milyon 953 bin artışla 7 milyon 953 bin kişiye yükseldi.
Hızla yaşlanıyoruz ve yarın yaşlı bir ülke olacağız.
İyi ama yaşlandığımızda geçinecek paramız olacak mı? Emekli maaşı ekmek yemeyi bırakın, çayırda ot yemeye bile yetecek mi? (Malum meralar bile ücretli oluyor)
Bu gidişle çok zor...
***
BU BÜTÇEYLE OLMAZ
2021 bütçesinde 1 trilyon 101 milyar hedefine karşılık 1 trilyon 407 milyar lira para toplandı.
Hedeflenenden 306 milyar lira daha çok para toplanmış. Yani Türk Halkı daha çok vergi vs ödemiş.
AK Parti para toplama işini mükemmel başaran bir parti. Ekonomide başarı hedefleri tutmasa da para toplama hedeflerinde iki kriz yılı hariç hep hedefin üzerine çıktılar.
Peki, bu kadar para toplarken kimi ezdiler?
Tabii ki “orta sınıfı.” Gelen vergilerin nerede ise tamamı orta sınıf vergileri oldu.
Orta sınıfı ezilen, orta sınıfı bastırılan ülkelerde demokrasiler de ayakta duramaz. Bugünün sağlıksız anti-demokratik temelleri aslında ‘Orta Sınıfı’ ezen mali politikalarla atıldı.
***
Gelelim yine bütçeye.
Geçen yıl bütçeden kamu istihdamına (memur-işçi) 346,3 milyar lira ödendi. Ama bunun yanında 262,7 milyar lira da SGK açığı için para aktarıldı. Toplamı 609 milyar lira ediyor.
1991 seçimleri ile temeli atılan bu kısır döngü artık kırılmak zorunda. Ne emekli geçinecek maaş alabiliyor, ne de çalışan hak ettiği maaşı alabiliyor.
Ama mevcut emeklilik sistemi ile gidersek zaten 15-20 yıl sonra bırakın ekmek parasını, ot parası bile alamayacak duruma gelecek emekliler.
Sorun devasa... Çalıştıkça maaşın düşmesi mi, yeterince artmaması mı, çalışmayı teşvik etmemesi mi?
Hiçbir yeri, tutar tarafı yok.
SEÇİM İTTİFAKI MI?
Bu günlerde seçim ittifakı yeniden ele alınıyor.
Bir süre önce bir arkadaşım aramış ve “muhalefetten duyduğum tek şey parlamenter sisteme dönüş, oysa benim ekmeğe ihtiyacım var” demişti.
Demokrasi, adalet, liyakat gelince bu sorunlar bitecek mi?
Emeklilerin maaşı derhal 4 bin liraya mı çıkacak? Çalışanlar hak ettikleri maaşları mı alacaklar? Çalışmak isteyen milyonlarca kişi hızla yüksek ücretle iş mi bulacak? Bütün bunlar kendiliğinden mi olacak?
***
Bir plan ve program gerekiyor. Nasıl ki 2001 çöküşünde “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programı ile bir yol haritası yazılmış ise, şimdi çok daha derin ve kapsamlı bir program yazılmak zorunda.
Ülkemiz adeta karanlığa gidiyor.
Elbette seçimle beraber iktidar değişimi ile bir anda büyük bir finansal düzelme yaşacağımız aşikardır. Yani para kazanacağız ama 2002-2017 arası gelen 650 milyar doları heba ettiğimiz gibi bu yeni gelen parayı nasıl harcayacağız?
Kalkınma ve ekonomik gelişmeyi nasıl sağlayacağız? 10-15 yıl içinde ülkede çalışan sayısını 45-50 milyona nasıl çıkartacağız? Her muhtara bir sekreter vererek olmayacağı kesin; hatta kamu personelini artırmak yerine azaltmak bile gerekiyor (emekli olanların yerine zaruri uzmanlıklar dışında yeni alım yapmamak gibi)
Hatta emekli sayısını bile azaltmak zorundayız. İnsanları yeniden çalışmaya ve kazanmaya teşvik edici politikalar gerekiyor.
Kaybet-kaybet döneminden Kazan-Kazan dönemine geçmek zorundayız.
***
Kazanmak bilimle, yüksek katma değerle olacağı için eğitim ve teknolojik yatırım ilk ana sorunumuz. Gelir dağılımını asgari ücreti artırarak değil, ortalama ücreti artırarak sağlamak zorundayız. O zaman ücret verenlerin de kazanması ve paylaşması gerekiyor.
Vergi sistemimiz bugün kümesteki kazları yolmak üzerine kurulu (tüyleri kalmadı). İstihdam ve üretmek bir ceza, ama rant -faiz bir mükafat oldu.
O vakit bütçeyi daha şişirmek, yeni vergiler koymak yerine devletin gelir yapısını değiştirmek zorundayız. Üreticiye yüklenmenin yerine ranta ve havadan kazananlara gitmek durumundayız. En başta da Hazine garantili müteahhitlere.
Bu müteahhitler zaten şu anda bile maliyetlerinin kat be kat fazlasını aldılar. YSS Köprüsü kamulaştırılsa müteahhit borç ödemek durumundadır (Kayıt dışı bir yerlere ödeme yaptıysa, o onun sorunudur)
Kısaca yeni vergilerle bütçe disiplini de sağlayamayız. O zaman ne olacak?
***
Bugün muhalefet partilerine bakıyorum. İzlenimimi kısaca ifade edeyim:
Kısa vadeli finansal dengeler ve politikalarda DEVA Partisi epey deneyimli görülüyor. Ama Orta-Uzun Vadeli kalkınma programının finansal altyapısı konusunda GELECEK Partisi kadroları çok güçlü. Yine Orta-Uzun Vadeli Kalkınma Politikalarında -katma değer ve gelir artışı gibi meselelerde İYİ Parti çok iyi çalışmalar ve programlar yapıyor. Ve asıl nokta: Orta-Uzun vadeli Kalkınma Programında orta sınıf-gelir dağılımı ve eğitim gibi temel sorunlarda CUMHURİYET HALK PARTİSİ nerede ise tek birikim.
Benim eksik bıraktığım alanlar bu kısa yazıda kesinlikle var biliyorum ama ana hatlarını vermeye çalıştığım bir tablodur bu.
Türkiye artık sadece bugünü düşünerek kısa vadeli büyüme-şişme kısırdöngüsünü kırmak zorunda. O nedenle kalkınma ve ekonomik gelişme programını bir numaralı önceliğe alarak geleceğini kurtarmak zorundadır.
İşte seçmenin beklediği tam da budur: Parlamenter sisteme dönüş bir iç meseledir. Asıl mesele yarınımızı, evlatlarımızı kurtaracak KALKINMA ve KAZANMA programıdır. Seçime programla gitmek ve yol haritasının açıklanmış olması gerekmektedir.
İktidarın yanlışlarını konuşmaktan doğruların ne olduğunu, hangi doğruların nasıl ve ne zeminde uygulanacağının topluma anlatılması unutuldu sanırım. Hatırlatmak isterim...