CHP ne yapmaya çalışıyor?

CHP bu son dönemde daha önce hiç olmadığı kadar akıllıca bir siyaset stratejisi izliyor. Daha doğrusu siyasetin sosyolojisine uygun adımlar atıyor artık. Geçmişte “cumhuriyetin kurucusu biziz” kibri içinde, bürokrasinin gücünü kendi gücü olarak gören ve bu yüzden siyasi iktidar hedefini bile küçümseyen “elitist” bir parti vardı karşımızda.

Ecevit’in 1970’lerin başında halka dayanma yönündeki kısa süreli denemesinin ardından ilk defa Baykal döneminde “çarşaflı hanımlara CHP rozeti takma” eylemi gibi sembolik değeri yüksek girişimler görmüştük. Ama bu yöndeki asıl önemli adımlar Kılıçdaroğlu döneminde atıldı. Tabiri caizse, CHP’yi “Türkiye partisi” yapma vizyonuyla hareket ediyor başından beri Kılıçdaroğlu. Özellikle ülkenin dindar ve milliyetçi çoğunluğuna da hitap edebilen bir siyaset dili geliştirme çabasında bugün “Tuncelili bir Alevi”nin liderliği altındaki CHP…

Kuşku yok ki AK Partili yıllarda askeri-bürokratik gücün yönetimdeki etkisinin ortadan kalkması demokratik bir arayışa yöneltti CHP’yi. Artık sivil-asker bürokrasiye dayanarak “nasıl olsa fikrimiz iktidarda” rahatlığıyla hareket edemeyeceklerini gördüler. Türkiye’nin sosyolojisini dikkate alan bir siyasete yöneldiler.

Bununla birlikte, ülkenin sosyolojisine bağlı olarak Türk siyasetinde kemikleşmiş bir yapı var ve bu yapıyı dönüştürebilmek o kadar kolay değil. Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde yetmişinin ne olursa olsun CHP’ye oy vermeye “elinin gitmeyeceği” bir realite. Tıpkı sağcı bir partiye oy vermeye eli gitmeyecek yaklaşık yüzde otuz oranındaki kitle gibi… Son zamanlarda kendi tabanlarını konsolide etmeyi her şeyden önemli gören siyasetçilerin dil ve üslup tercihlerinin toplumdaki ayrışmayı veya kutuplaşmayı çok ileri bir noktaya taşıdığı da başka bir realite.

***

İki ay sonra yapacağımız cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin hesapları değerlendirmek için işte bu tabloyu göz önünde tutmamız gerekir. CHP kendi partisinden bir adayın ne ilk turda ne de ikinci turda bu yarışı kazanamayacağını biliyor. Bu yüzden, yönetimde kuvvetler ayrılığının geri getirilmesi ve Başkanlık sisteminden tekrar parlamenter demokrasiye dönülmesi şartıyla, Erdoğan’a karşı ya Meral Akşener’e ya da Abdullah Gül’e destek vermeyi planlıyor.

Ancak CHP’nin sosyal tabanında küçük ama etkili bir grubun böyle bir siyasi taktiği içine sindiremeyeceğini de düşünmek gerekir. Akşener’e milliyetçi diye, Gül’e dindar diye oy vermeyeceğini veya verilmemesi gerektiğini söyleyenler şimdiden çıktı bile.

Ancak muhalefetin cumhurbaşkanı seçimine yönelik “ortak aday” girişimine “ikinci bir Ekmeleddin İhsanoğlu vakası” benzetmesiyle itirazın dayanağı yok. O tarihte CHP ile MHP’nin Erdoğan’ın karşısına ortak aday olarak çıkardığı Ekmeleddin Bey’in profilini bugün adı geçen siyasi aktörlerle mukayese etmenin yanlışlığı bir yana, aslında 2014’teki seçimde bir fiyasko yaşanmış olduğunu söylemek de doğru sayılmaz. O tarihte AK Parti-CHP bloğunun oy oranıyla cumhurbaşkanlığı seçiminde alınan oy oranı aşağı yukarı aynıydı.

Demek ki İhsanoğlu profiline CHP tabanında ciddi bir itiraz oluşmamıştı. Ne var ki muhafazakâr-dindar kimliğiyle tanınan bir adayın AK Parti’den oy alma beklentisi gerçekleşemedi. Şimdi adı geçen adayların bu yönde bir beklentiyi sağlayıp sağlayamayacağı konusu ise biraz da AK Parti içindeki veya bu partinin tabanındaki dengelerle ilgili bir durum olsa gerek. Dolayısıyla iktidar cephesinin Ekmeleddin İhsanoğlu tecrübesini gündeme getirip “karşımıza çıkan kim olursa olsun hiçbir şansı olamaz” rahatlığı içinde davranması yanlış olur.

***

Gelgelelim, her seçim kendi günündeki şartlar içinde değerlendirilmek durumunda. Haziran 2015’de yüzde kırklara kadar gerileyen AK Parti oylarının yalnızca altı ay içinde yüzde elliye çıkması unutulmaması gereken bir örnek. Toplumsal atmosfer siyasi tercihleri belirliyor, toplumsal atmosferi ise siyasi aktörlerin hal ve gidişleri başta olmak üzere birçok faktör.

Siyasetçi bütün bu faktörleri toplumsal akıntıların üstünde sörf yapar gibi yönetebildiği ölçüde hedeflerine ulaşma şansı yakalayabilir. Ama hiç kimsenin elinde her kilidi açan bir altın anahtar olmadığı gibi, toplumun genel ve ortak beklentilerinin aksi yönünde kalmış bir siyasi hedefe doğru kürek çekilemeyeceğini de unutmamak gerekir.

YORUMLAR (49)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
49 Yorum